RÖPORTAJ | Sakarya'nın komünist adayı Murat Taksim: Sosyalizmin tek gerçek seçenek olduğunu anlatacağız

Sakarya bağımsız komünist başkan adayı Murat Taksim anlattı: Bozuk düzenin tek başına yerel yönetimlerin kazanılması ile düzeltilemeyeceğinin kabulü ile, sosyalist bakış açısını belediyelerde hayata geçirerek oluşturulacak örneklerin de son derece değerli olduğunu düşünüyoruz.

RÖPORTAJ | Sakarya'nın komünist adayı Murat Taksim: Sosyalizmin tek gerçek seçenek olduğunu anlatacağız
HABER MERKEZİ

Sakarya, sağın ve AKP’nin yıllardır her türlü gerici, faşizan politikaları aracılığıyla dokusuyla oynadığı bir şehir olmasının yanı sıra düzen partilerinin de iştahını fazlasıyla kabartan, rantçı yerel yönetim anlayışının tahribatının ilk elden gözlemleneceği bir yer. Ama bu sağcı politikaların karşısında bir de komünistler var. Hem de sayıları hiç de azımsanamayacak kadar. Büyüyorlar, örgütleniyorlar. Bu isimlerden biri de Sakarya bağımsız komünist başkan adayı Murat Taksim.

“ÇOCUKLUK YILLARIMI YAŞIMIN GEREKTİRDİĞİ GİBİ YAŞAYAMADIM”

1989’da Dersim’in merkez ilçesine bağlı Aktuluk köyünde dünyaya gelen Taksim, 8 çocuklu bir ailenin en küçüğü. Çocukluğu, babaannesi de dahil 11 kişinin yaşadığı iki odalı bir köy evinde geçen Taksim’in hayatı babasının 1996’da Almanya’ya işçi olarak gitmesi ile değişiyor. Ve o süreci şöyle ifade ediyor;

“Babamın gidişiyle, emekçi kadının ne olduğunu bu süreçte annemi gözlemleyerek anladım. Sınırlı geçim kaynaklarıyla, elinde sadece emeği olan, 10 kişinin bakımını üstlenmiş bir anneden söz ediyorum. Annemin yükünü azıcık azaltsam diye düşünürdüm hep. Okul zamanı dışında köy işlerinde çalışırdım. Kardeşlerimle birlikte başkasının tarlasında balya taşıyarak yada Munzur Nehri’nde tuttuğumuz balıkları satarak ev ekonomisine katkı koymaya çalışırdık. Bu nedenlerle çocukluk yıllarımı yaşımın gerektirdiği gibi yaşayamadım açıkçası.

Babam yurtdışına gittiğinde ben henüz 7 yaşındayken, benimle birlikte 6 kardeşim de öğrenciydi. Ücretsiz eğitim ihtiyacının farkına varmam, belki de o yıllarda ablamın servis parasını ödeyemediğimiz için okulu bırakmak zorunda kalmasıyla gerçekleşti.”

PARTİLİ MÜCADELE İLE TANIŞMASI

Başarılı bir öğrencilik geçirdiğini söyleyen Taksim’in devrimcilerle, solla tanışması ise okul yıllarına denk geliyor. Partili mücadele ile tanışmasına da vesile olan eğitim hayatını şöyle özetliyor Taksim:

“Başarılı bir öğrencilik geçirdiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Bu koşullarda başka çaremin olmadığını düşünürdüm. İlkokul eğitimimin bir bölümünü taşımalı olarak, bir bölümünü ise taşımalı eğitim hizmetinin kaldırılması nedeniyle yatılı olarak başka bir okulda tamamladım. O yıllarda Tunceli bölgesinde olağan üstü hal ilan edilmişti. OHAL koşulları okul yolunda yapılan kontrollerde ve şehrin havasında baskı olarak kendini hissettiriyordu. Biz de çocuk halimizle ister istemez bu olumsuz koşullardan etkileniyorduk.

Lise eğitimimi Tunceli Anadolu Lisesinde tamamladım. O yıllarda sevdiğimiz bir öğretmenin sürgün edilmesini protesto etmek için, Eğitim-Sen bir eylem düzenlemişti. Siyasi sayılabilecek ilk tavrım diğer öğrenci arkadaşlarım ile birlikte dersleri boykot ederek eyleme katılmam ile o gün gerçekleşti diyebilirim.Yine beni etkileyen faktörlerden biri de o dönemde televizyonda yayınlanan Hatırla Sevgili dizisiydi. Bu dizide 1968 kuşağı, Deniz Gezmiş’ler, öğrenci ve işçi eylemleri anlatılıyordu. Dizi ile birlikte o dönem ile ilgili merakımın oluşması ile okumaya başladığım kitaplar siyasi kimliğimi oluşturmaya başladı.

Üniversite sınavını kazandığım yaz, eğitim masraflarımı karşılama kaygısı ile 3 ay boyunca bir mermer atölyesinde çalıştım. Bu dönemde fiziksel olarak yaşadığım zorlanma ve karşılığında aldığım ücret, emeğin değerinin nasıl ölçüldüğü ile ilgili sorgulamaların temelini oluşturmuş olabilir.

Hayalim genetik mühendisi olmaktı ancak üniversite sınavına 2. Kez hazırlanmak benim için lükstü. Bu yüzden puanımın yettiği Sakarya Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’ne yerleştim. Üniversite’nin ilk yıllında Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) üniversitedeki ulaşım problemi ile ilgili yapmış olduğu eyleme katıldım. Bu şekilde parti ile tanışmış oldum. O güne kadar farkına vardığım gerçekleri, siyasi bilinç ile yorumlamam bu dönemde gerçekleşti. O noktadan sonra toplumu ilgilendiren her çarpıklığın karşısında olmak, haklı mücadele veren işçi sınıfının yanında durmak bir zorunluluk halini aldı. Üniversitelerin gericileşmesine ve piyasalaşmasına karşı düzenlenen 6 Kasım YÖK protestosu eylemleri, Gezi Parkı’na destek eylemleri ve Özelleştirilen Tekel Fabrikası işçilerinin, ilimizde hak gaspına uğrayan Başkurt işçilerinin, sendikaya üye olduğu için işten çıkarılan Dongee işçilerinin yanında olmak bunlardan bazılarıdır.”

“SAKARYA HALKI YILLARCA DÜZEN PARTİLERİ ARASINDA SEÇİM YAPMAK ZORUNDA KALDI”

Konu adaylık sürecine geliyor. Adaylığının üyesi olduğu Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) Sakarya’da sosyalist seçenek yaratma ihtiyacı tespiti sonucunda gerçekleştiğini ifade eden Taksim bizi şöyle yanıtlıyor:

“Sakarya halkı yıllarca önüne sunulan düzen partileri arasında seçim yapmak zorunda kaldı. Patronlara, sermayedarlara hizmet eden bu düzen partilerinin yönettiği belediyelerde, ihaleler, rant ve adam kayırma her seçim döneminde halka onaylatılarak bu bozuk düzen normalleştirilmiş oldu.

Bu süreçten en çok zarar gören, yine ihaleler ile taşeron çalıştırılan işçiler, arsa değerleri üzerinde oluşan rant sonucu yüksek bedellerde kira ödeyen emekçiler ve ağır maliyetler ile üretim yapmaya direnen çiftçiler olmuştur. Bu düzene mahkum edilen işçiler, emekçiler ve çiftçiler kendi gerçekliğini, hakim siyasetten bağımsız işleyen bir mekanizma olarak algılamaya başlamıştır. Ancak bugün kriz koşullarında, artan işsizlik ve enflasyon ile düzen siyaseti sorgulanır hale gelmiştir.

Biz de kirli siyasete alet olmak değil, halkın çıkarlarını savunmak, sosyalizmin tek gerçek seçenek olduğunu anlatmak ve bu hattı güçlendirmek için 31 Mart yerel seçimlerinde, kamucu, aydınlanmacı ve emekten yana yaklaşımımızla bağımsız komünist adaylar olarak #ezberboz sloganı ile adaylığımızı açıkladık.”

Adaylık ilanından sonra son derece olumlu geri dönüşler aldığını ifade eden Taksim, yakın çevrelerinden birçok kişinin kendileriyle iletişime geçerek; “Seçimlerde oy kullanmamayı düşünürken, adaylığınızı öğrendik, bizi seçeneksiz bırakmadığınız için, içimiz sine sine oy vereceğimiz için teşekkür ederiz, her türlü desteğe hazırız” dediklerini aktarıyor ve ekliyor:

“Ayrıca kişisel olarak tanımadığım veya bağlantı halinde olmadığımız, farklı ilçelerde yaşayıp bizi sosyal medyadan gören, çevresinde bizim için çalışacağını söyleyen, iletişim bilgilerini ve desteğini ileten hemşerilerimiz var. Bu ilgi bizi hem şaşırttı hem de mutlu etti. İlerleyen günlerde çalışmalarımızın yaygınlaşması ile desteğin daha da artacağını umuyoruz.”

“BÜTÜNLÜKLÜ KAMUCU ANLAYIŞI SAVUNUYORUZ”

Son olarak komünistlerin yerel yönetimlere bakışını ve vaatlerinin neler olduğunu sorduğumuzda bizi şöyle yanıtlıyor Taksim:

“Bozuk düzenin tek başına yerel yönetimlerin kazanılması ile düzeltilemeyeceğinin kabulü ile, sosyalist bakış açısını belediyelerde hayata geçirerek oluşturulacak örneklerin de son derece değerli olduğunu düşünüyoruz. Sosyalist bakış açısı ile yapılacaklara birkaç örnek verecek olursak;

• Belediyeler eli ile yürütülebilecek ve belediyenin kasasına kar olarak yazılabilecek işlerin ihale ile başka firmalara verilmemesi. Bu işlerin yapımı için çalışacak belediye işçilerinin yeter sayıda ve kadrolu olarak istihdam edilmesi.

• Şehir planlarının rant için değil, kamu yararı gözetilerek, yine belediye bünyesinde çalışan şehir plancıları tarafından yapılması.

• Tarımda bilinçsiz zirai ürün kullanımının engellenmesi, üretimin ve kalitenin arttırılması için belediye bünyesindeki uzman kişilerden oluşan zirai eğitim ekiplerinin köylere hizmet vermesi.

• Üreticiden halka satışların yapıldığı kooperatiflerin kurulması.

• Belediyeye ait arsaların ve arazilerin tarımsal üretimlerde kullanılarak, bu ürünlerin kooperatiflerde ucuza satışının gerçekleştirilmesi.

• Özel sektör çalışanı olan ebeveynlerin çocukları için belediye bünyesinde olan ücretsiz veya çok cüzi ücrete sahip kreşlerin açılması.

• Mahallelerde üniversitelilerin üretimi ile yerel halkı buluşturacak etkinlikler ve atölyeler düzenlemek.

Kısacası sermayedarların çıkarlarını gerçekleştiren projeci belediyecilik anlayışına karşı, bütünlüklü kamucu anlayışı savunuyoruz.”