RÖPORTAJ | Ovacık Belediye Başkanı Maçoğlu: Başarımız, burjuva siyasetçilerinden farklı olmamızdır

Fatih Mehmet Maçoğlu ile röportajımızı gerçekleştirdik. Önümüzdeki seçimlerde Dersim Belediye Başkan Adayı olan Maçoğlu ile bugüne kadar yapılanlar, ihtiyaçlar ve belediyecilik anlayışını konuştuk.

RÖPORTAJ | Ovacık Belediye Başkanı Maçoğlu: Başarımız, burjuva siyasetçilerinden farklı olmamızdır

(Bu röportaj Sosyalist Cumhuriyet gazetesinin 105. sayısından alınmıştır.)

31 Mart yerel seçimlerine az bir zaman kala geçtiğimiz dönem adından çokça söz ettiren ve komünistlerin belediyecilik anlayışını somut olarak halkın karşısına çıkaran Ovacık Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu ile röportajımızı gerçekleştirdik. Önümüzdeki seçimlerde Dersim Belediye Başkan Adayı olan Maçoğlu ile bugüne kadar yapılanlar, ihtiyaçlar ve belediyecilik anlayışını konuştuk.

Öncelikle Sosyalist Cumhuriyet gazetesi olarak Dersim Belediye Başkan adaylığınızı kutlar, çalışmalarınızda başarılar dileriz. Sizin başkanlığınızda 2014’ten bu yana uyguladığınız halkçı belediyecilik anlayışınızın Ovacık halkına somut kazanımının ve katkısının neler olduğunu kısaca özetler misiniz?

Esas mesele; öncelikle bir yerelde halkla birlikte yönetme kararı vermeniz, o bölgenin genel raporlarını çıkarmanız lazım. Yani, toplumun temel ihtiyacı nedir? Toplumda temel çelişkiler nedir, sıkıntılar nedir, bölgenin istihdam sorunun nedir… Yani birçok alana dair bir rapor çıkarmanız lazım. Ovacık’ta Türkiye’nin bir parçası, Ovacık da Türkiye’deki mevcut sıkıntı ve sorunların yaşadığı sıkıntıların aynısını yaşıyor. Buraya geldiğimizde burjuva siyasetçilerden farklı olarak sosyalist, devrimci yerel yönetim anlayışımızın somut karşılığının ne olduğunu gösterme gibi bir mücadelenin içerisindeydik ve gelinen aşamada Ovacık devrimci halk yerel yönetim programının “söz, yetki, karar” şiarıyla hareket ettik. Birincisi halkı yönetime aldı, ikincisi, şeffaf ve topluma, halka yalan söylemedi, üçüncüsü üretim ilişkilerini geliştirdi, dördüncüsü yerelde sosyal belediyecilik anlayışına dair eksik-fazla bir çalışma yöntemi örgütledi. Bunun içerisinde bir sürü şey anlatabilirim, işte şu kadar ürün yapıldı, şu kadar değerler elde etti diyebilirim, ama esas olan bizim yönetime dair söylediğimiz bu dört şey. Yani halkın yönetime geçmesi, bu konuda bir sürü detay, bir sürü anlatılacak şey olabilir. Halk kararlar aldı, alınan kararlar doğrultusunda eğitime dair kararlar aldı, sokaklara dair karar aldı, çocukların eğitimine dair, üretime dair karar aldı.

Köylünün üretimine nasıl destek vermemiz gerekiyordu, bunları düşündük. Tohumuyla, mazotuyla, hayvanıyla vs. ve bunlara dair çalışmalarımız oldu. Yani Ovacık bugün böyle bir noktaya geldi. Yani 200-300’ün üzerinde üretimimiz var. Bunu yaratan artı değer var. O üretimin aşağıdan yukarıya yükseldiğini bugün herkesin gördüğü bir anlayış oldu. Peki Ovacık bu süreci sadece böyle mi yürütüyordu, hayır, tarım, hayvancılık, turizme dair aslında programlanmıştı. Bu yıl yavaş yavaş bu doğayı tahrip etmeden, zarar vermeden, insanların buradaki gezmelerinden tutun birçok şey aslında örgütlendi. Ama özellikle tarım ve hayvancılık meselelerinde biraz daha öne çıktı.

Peki Ovacık için yapmayı planladığınız, düşündüğünüz ama yapamadığınız şeyler oldu mu bu süreçte?

Evet. Bütün yerel yönetim faaliyeti yürütenlerin bir bölgenin özellikle ekonomik alanına dair sözü olur. Çünkü bir bölgenin söz yetkisi oranın çürüklerini fark edip, oranın ekonomisini, oranın çalışanlarının sosyal yaşam alanlarına dair yapmak istediklerini yapamayınca mutlak içinizde bu yanınız eksik kalır. Sosyal belediyecilik meselesinde bölgemizin genel yapısı itibariyle, güvenlik meselelerinden kaynaklı sanata dair, kadına dair çok – bazı evet ekonomik alana dair bir şeyler yaptık ama – bunun dışında sanatsal, sosyal alana dair eksik kaldığımız şeyler oldu. Eksiklerimiz oldu ama bu her ne kadar bizden kaynaklansa da daha çok mevcut durumdan kaynaklı. Yani ülkenin genel durumundan kaynaklı bir şeydi.

Dersim adaylığınız toplumun geniş çevresinde bir heyecan yaratmış durumda. Ovacık’ta aldığınız deneyimden de hareketle eğer Dersim’i kazanırsanız ilk ne yapmayı planlıyorsunuz?

Bu kopukluk meselelerini biliyoruz. Mesela ben 5 senedir belediye başkanıyım, işte ilçe belediye başkanları ile ilişki kuramıyoruz ya da merkez belediyelerle ilişki kuramaz olduk. Herkes kendi bölgesine dair bir belediye başkanı oldu. Esasen biz Dersim’in tamamında, yedi ilçesindeki belediyelerle ilişki kurup birlikte Dersim’i nasıl yöneteceğimiz üzerinden bir tartışma yürütmek istiyoruz. Yani belediyelerin ve belediye başkanlarının oradaki kürsüde halk meclisleri oluşturup Dersim şehrinin üstünde bir halk meclisi oluşturup Dersim’i yönetmek istiyoruz. Dersim’in tüm ilçelerinde üretim yapıp merkezde de onun fabrikalarını, üretim araçlarını geliştirerek daha modern, daha hızlı işler yapıp örgütlenmek istiyoruz. Ama esas olan biz şunu şunu yapmak yerine Dersim halkının kendi meclisiyle esas ihtiyaçlarına dair kararlar alıp o kararları uygulamak istiyoruz. Yani bir bölgede kendisini yöneten bir halk yaratmak istiyoruz. Eğer biz de burjuva siyaseti gibi “işte biz geldik şuraya buraya bina yapacağız” dersek onlardan farklı olmayız. Biz bunun için şunu düşünüyoruz: Dersim halkı kendi ihtiyaçlarını belirler, onların belirlediği aciliyet sıralamasına göre temel ihtiyaçlarımızı belirleriz. Ama halka da söyleyeceklerimiz, halkın da önünü açacak bir anlayışı da örgütlemeye çalışarak… Kooperatifler üzerinde, sendikalar üzerinde ya da o bölgedeki sanayi alanlarında çalışan işçiler üzerinde halkın örgütlülüğünün de olması lazım. Esas olan Dersim’in içerisinde kopuk olan ilçelerin eksikliğini gidermek, kendi meclislerini oluşturabilmek ve kendilerini yönetmek için oluşturulan bir çaba lazım.

AKP’nin kayyum politikasının en somut sonucu belediyeleri borçlandırmak oldu biliyorsunuz. Dersim Belediyesi de bunlardan biri. Siz Ovacık Belediyesi’nin borçlu alıp, kara da geçirdiniz. Dersim’de de bu mümkün olur mu?

Biz hiçbir şeyden kaygı duymayız, korkmayız. Biz kendi halkımıza güveniyoruz, kendi örgütlü gücümüze güveniyoruz. Bu meselede bizler bu burjuva siyasetinin -özellikle temsiliyetleri ve atanmışları- bir bölgede bir yönetimi ele geçirdiğinde daha çok ne yapılabilirden çok nerelerden neler alabiliriz, nasıl içini boşaltabiliriz tarzı olur. Bizim geldiğimiz her yerde halkın evleri oldu, halkın malı oldu ve oraya gelen bütün bütçenin halka ait olduğu düşüncesiyle hareket ettik. Ve başladığımız andan itibaren eksikleri de göreceğiz, fazlalıkları da göreceğiz, buna göre de müdahale edeceğiz. Şeffaf olacağız, gelirimizi, giderimizi borçlanmalarımızı hepsini şeffaf bir şekilde halkımıza anlatacağız. Küçük değil büyük bir il de olsa bu halkın ekonomik alanı olarak gördüğümüz yerleri çarçur etmeye çalışanlara ya da çarçur edilen alana müdahale edeceğiz.

Sizi ve Dersim Demokratik Halk Dayanışması’nın adaylarını geniş bir ittifak destekliyor. Dersim’i de aşan bir seçim çalışması başlamış durumda Türkiye genelinde. Seçim dönemi boyunca Halk Dayanışması adaylarını destekleyenlere buradan bir sözünüz ve çağrınız olur mu?

Tabii ki. Halk dayanışmaları belli birçok siyasetin, siyasetin dışında bağımsız insanların, herkesin, derneklerin, STK’ların, siyasi partilerin katıldığı, bir bölgede sözü olan, bir bölgede sosyalizm adına, yerelleşme adına sözü olan, o uğurdaki toplumsal dinamikleri harekete geçiren bir anlayış anlamına geliyor. Bu anlayışta olan her bir kişinin bunun içinde katkısı olan, her birini ileri taşıyan bir bireyin, bir STK’nın, bir partinin, derneğin vs. bizi muhakkak ileri taşıyacak olması, toplumsal kalkışmaya en ufak bir katkısı bile bizi ileriye taşır, bize güç verir, bu bize enerji verir. Sizin gibi yayınların da özellikle oradaki bütün tartışmaların haftalık ya da aylık yayınlaması en azından Türkiye’nin birçok yerinde nasıl bir yönetim biçimi, nasıl bir yöntem, nasıl bir tartışma sorularına cevap üretir. Bu anlamda da hepinizden, herkesten destek bekliyoruz. Halk dayanışmalarının bir parçası olmalarını istiyoruz. Demokrasiye, sosyalizme inanan bütün Türkiye halkının bunun bir parçası olmasını istiyoruz.