Yeşil Sol Parti: Ne kadar “yeşil” ne kadar “sol”?

Yeşil Sol Parti: Ne kadar “yeşil” ne kadar “sol”?

30-04-2023 16:50

Sınıf mücadelesi ve tüm sorunların “sınıf eksenli” değerlendirilerek çözüm önerilmesi ve mücadele edilmesi komünistlerle düzene eklemlenmiş bilumum sol soslu liberallerin ayrım noktası, turnusoludur.

Hikmet Yaman

Koç Üniversitesi’nin kuruluşu sırasında Sarıyer’deki ormanlık alanın Koç grubuna tahsisi ve onbinlerce ağacın sökülmesine karşı çıkmak için eylemler yapılmıştı. Buna karşı yapılan açıklamalarda “kesilen ağaçların yerine çok daha fazlasının dikileceği” söylenmişti. Orman ve ziraat mühendisleri, bilim insanları, oradaki ağaçların bölgenin dokusuna uygun ve çok uzun yıllarda oluşmuş bir doğal çevrenin “hadi ağaç dikelim” le karşılanamayacağı ve hem yakın hem uzun vadede olumsuz sonuçların ortaya çıkacağını dile getirmişlerdi. Benzer şekilde Antalya’da başlayan golf sahalı otellerin yapımı sırasında hem ormanların talanı hem de çok su ihtiyacı olan golf sahaları için gereken suyun temin edilmesi için yapılacakların bölgede felaketlere yol açacağı söylenmiş, eylemler yapılmıştı. O zaman da “ama kesilecek ağaçların yerin çok daha fazlasının dikileceği, ayrıca yeşil golf sahalarının çevreye güzellik(!) katacağı” söylenmişti. Yine çevreciler, bilim insanları meselenin “yeşil” olmadığını doğal yapının bozulmasının tüm canlılara ve doğaya vereceği zararın asla geri getirilemeyeceğini anlatmaya çabalamışlardı.

Söylenenlerin birçoğu bugün yaşanıyor. Zaten dikilecek denilen ağaçlar da dikilmedi…

“Çevrecilik”, “Doğa Koruyuculuğu”, “Ekolojist”, “Alternatifçilik” ya da bunların hepsinin yerine geçmek üzere Yeşilciliğin çıkış kaynağı ya da daha doğrusu mücadele alanı esasen “Sivil Toplumculuk” , “Yeni Sol” , “Avrupa Komünizmi”, “liberterlik” vb. solun içinden çıkmış ya da onun etrafında dolananlar tarafından üretilmiştir. Bu nedenle bolca anti-kapitalist söyleme sarılınsa da son tahlilde onun yıkılmasından çok “düzenlenmesini” talep eden, sınıf mücadelesini yadsıyan hatta ona karşı çıkan bir ideolojik zeminde yol almaktadır. Avrupa ve genel olarak dünyadaki çıkışı, ideolojik kaynakları ve yapıp ettikleri diğer pusula yazılarında irdeleneceği için bu yazıda Türkiye’deki yansımaları ve örgütlenmeleri esas olarak ta “Yeşil Sol Parti” ye dönük bir içerikle yetineceğim.

ÇİMLERE BASMAYINIZ YA DA YEŞİLDEN KIRMIZI ÇIKAR MI?

Yeşil Sol Parti’nin iki kurucu öznesi var; “ Yeşiller Partisi” ve “ Eşitlik ve Demokrasi Partisi”… Bunlardan birincisi, girişte bahsettiğim “çevreci” çalışmaların Türkiye’deki yansıması olarak 1970’lerden buyana ortaya çıkan ve kimi zaman dernekler, aktivist gruplar, hareketler şeklinde, birkaç kez de parti formunda örgütlenerek var olmuştur. Ve altını bir kez daha çizmek gerekirse “sivil toplumcu” bir çizgide yer almıştır.

1987’de kurulan Yeşil Barış Çevre Derneği ve 1988’de Radikal Demokratik Birlik Partisi için bir parti program taslağı hazırlanmış ve bir çağrı yayımlanmıştır. Bu dönemde feministleri, anti-militaristleri, LGBT bireyleri bir araya getirmeyi hedefleyen bu grup Yeşil Barış gazetesini de çıkarmaya başlamıştır. Bu çalışma doksanlı yıllarda sönümlenmiştir. Partileşme çabasının içindeki bir kavram dikkat çekicidir “Radikal Demokrasi”… Bu kavramı yeşiller başlığından şimdilik ayırıp “sol” başlıkta değerlendirmek üzere yeşillere devam edelim… 1988 yılında Yeşiller bir kez daha partileşmek için bu kez İzmir çıkışlı bir hareket başlatmıştır. Fakat bu çalışma aynı zamanda yeşillerin hangi ideolojik zeminde durması tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. “ Doğaya sahip çıkalım.”, “yeşili koruyalım” “demokrasi“ gibi naif sayılabilecek tümüyle “sistem içi” bir parti tasavvuruyla daha “ radikal” ve “kapsayıcı” bir parti düşüncesi çatışmış ve nihayetinde bu çalışma da 1994 yılında Anayasa’da öngörülen genel teşkilatlanma ve faaliyet barajını aşamadıkları gerekçesiyle verdiği karar ile kapatılmıştır.
30 Haziran 2008 tarihinde Türkiye’de ikinci kez Yeşiller Partisi kuruldu. Doğanın tahribatına karşı küresel düzeyde mücadele, erkek egemenliğinin ve şiddetin reddi, doğrudan demokrasi, yerellik, adil paylaşım, özgür yaşam ve çeşitliliğin korunması ilkelerini benimseyen parti, 25 Kasım 2012’de Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) ile birleşerek Yeşil ve Sol Gelecek Partisi’ni kurdu. Bu parti içinde “Yeşil Siyaset Platformu” adıyla devam eden Yeşiller partisi kökenli bir grup, Yeşil Sol partiden ayrılarak 3. Kez Yeşiller Partisi’ni kurdular. Bu parti seçimlerde Emek ve Özgürlük ittifakını desteklediklerini açıkladı. Ve iki eş sözcüsü Türkiye İşçi Partisi (TİP) listelerinden milletvekili adayı oldular.

“AŞK VE DEVRİM” DEN YEŞİL SOL’A

21 Ocak 1996 Yılında Türkiye solundan birçok grup, hareket ve partinin birleşmesiyle “Aşkın ve Devrimin Partisi“ olmak iddiasıyla kurulan Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖDP) , çok kanatlı, herkesin kendi filini tarif ettiği, sosyalizmden radikal demokrasiye, çevrecilikten liberter görüşlere kadar bir bulamaç olarak yola çıktı. İçindeki devrimci damar bunları aşarız dese de giderek liberal sol bir rüzgar partiyi savurmaya, dağıtmaya başladı. 2009 yılında emperyalizm, küreselleşme, solun büyümesi, toplumsallaşmak, AKP, Ergenekon gibi konular üzerinden yürüyen ve. ÖDP içinde çatlaklara yol açan bu tartışmalar, ağırlıklı olarak da bugün yeşiller sol partisinin bir diğer kurucusu olarak EDP içinde yer alan Özgürlükçü Sol Hareket (ÖSH) gurubuyla, sosyalist gruplar arasında sürdü. ÖDP içindeki liberal solun önemli temsilcileri ÖSH adıyla partiden ayrıldılar. EDP, Türkiye’de liberal solun en örgütlü duruşunu göstermesi açısından da önemli. “Radikal demokrasi”, “Özgürlükçü demokrasi” benzeri kavramlarla yola çıkan EDP, 25 Kasım 2012 tarihinde Yeşiller Partisi ile birleşmiş; Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi(Yeşil Sol Parti) olarak yoluna devam ediyor.

Yeşil Sol Parti 21 senedir var ancak bugün popüler olmasının esas nedeni, HDP’nin kapatılma davasının sürüncemede kalması ve ağırlıklı olarak da kapatılacağı ihtimali üzerinden seçimlerde Emek ve Özgürlük ittifakı içinde seçimlere girme hakkı olan bir parti olarak Yeşil Sol için HDP’nin “yedeği” olmaktan çok “yancısı” demek daha doğru olacaktır. HDP ittifak kapsayıcılığı içinde kimi “sol” parti ve gruplarla birlikte hareket etse de, Yeşil Sol Parti Kürt Siyasi Hareketi için hem sol söylemler açısından hem de bu sol söylemlerin kimlikçi siyasete eklemlenerek eritilmesi açısından biçilmiş kaftandır.

Yeşil Sol Parti için örneğin laiklik mücadelesi “… buna karşılık İslamcılık ve laiklik çatışması varsayımıyla kurgulanmış, demokrasiden, özgürlüklerden, sosyal ve ekolojik adaletten yana olmak yerine ezilenlerden ve mağdurlardan kopuk bir şekilde resmi ideolojiye ve ulusalcı dogmalara saplanıp kalan muhalefet…” tir.

Sınıf mücadelesi ve tüm sorunların “sınıf eksenli” değerlendirilerek çözüm önerilmesi ve mücadele edilmesi komünistlerle düzene eklemlenmiş bilumum sol soslu liberallerin ayrım noktası, turnusoludur. Toplumsal sorunları sınıf mücadelesinin bir parçası olmaktan çıkararak kompartımanlara ayırmak, kapitalizmin rehabilitasyonunu mümkün ve yeterli görmek, reel sosyalizm uygulamalarına karşı süslü eleştirilerle başlayıp, işçi sınıfının önemsizleştiği, öncülüğünün olamayacağı, giderek sosyalizmin ütopik ve yaşanılamaz olduğu, “eşitlik ve özgürlük” gibi değerlerin zaten “liberal demokrasinin” kavramları olduğu iddiaları bugün Yeşil Sol’un tutamak noktasıdır. AB’cilik , “yetmez ama evetçilik”, “sınıf mücadelesinden ayrık durmak” bu siyasi çizginin kaynaklarını besler.