Turan Emeksiz: Ham meyveyi kopardılar dalından

1980 askeri darbesinden sonra Turan Emeksiz’in adı planlı bir şekilde görsel ve işitsel hafızadan silinmek istense de toplumcu şairlerin Emeksiz için yazdığı şiirler ve bu şiirlerden bestelenen unutulmaz eserler onun adını ve hatırasını yarınlara taşımıştır.

Halil Yeni

1950 yılı Türkiye siyasi tarihinde büyük dönüşümlerin yaşanacağı bir dönemin de başlangıcıdır. 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti, Türkiye Cumhuriyetinin tüm kuruluş ilkelerine sırt çevirecek ve ‘’Küçük Amerika’’ olma yolunda kendinden önce atılan adımları hızlandıracaktır.

14 Mayıs 1950 yılında 27 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı son bulurken ilk yapılan seçimler de Demokrat Parti yüzde 53 oyla tek başına iktidara gelir. Adnan Menderes Başbakan, Celal Bayar Cumhurbaşkanı olur. Amerika Birleşik Devletleri’nin Kore Savaşı’na asker yollama kararı vermesinin ardından Demokrat Parti de ABD ile birlikte Kore’ye 4500 kişilik bir askeri birlik gönderir. Kore’ye asker gönderilmesini protesto eden Barış Derneği yöneticisi Behice Boran ve Genel Sekreteri Adnan Cemgil tutuklanır. Türkiye NATO’ya üye olmak için başvurur. 1951 TKP Tevkifatı olarak bilinen tutuklamalarda 178 Sosyalist, aydın, sanatçı ve bilim insanı hapse atılır. Ezan Arapça okunmaya başlanır. Arapça ve Farsça din dersleri yeniden verilir. Mustafa Kemal’in desteğiyle kurulan Halkevleri kapatılır.

1955 yılından sonra ülkede ekonomik kriz baş göstermeye başlarken enflasyon oranı yükselişe geçerek günlük gıdalarda fiyat artımı oluşturur. Bunun sonucunda ülkede karaborsacılık başlar. Ekonomik krizin yarattı tepki milliyetçi bir kalkışmayla bastırılmaya çalışılarak 6-7 Eylül olayları tertip edilir. 1955 yılında İstanbul’da yaşayan başta Rumlar olmak üzere çok sayıda azınlığa organize bir saldırı gerçekleştirilir.

1957 seçimlerinde Demokrat Parti vekil çoğunluğunu elinde bulundursa da oy kaybeder. 1960 yılında ise güçlenen muhalefete karşı 15 kişiden oluşan bir Tahkikat Komisyonunun kurulması için çalışmalara başlar. Tahkikat Komisyonu önergesinde 3 ay boyunca siyasi toplantıların, eylem ve yürüyüşlerin yasaklaması, yayın yasakları, meclis müzakerelerinin yayınlanması yasağı, gazete ve matbaaların kapatılması, tazyik hapsi gibi yaptırımlar yer alır. Ayrıca önergeye göre yasama, yürütme ve yargı yetkisi Demokrat Partili 15 kişilik bir komisyona devredilecektir.

‘’BİR YÜRÜYÜŞ EYLEDİLER SABAHTAN’’

Tahkikat komisyonu kararlarına karşı çıkan öğrenciler üniversitelerde harekete geçer. Demokrasi ve Hürriyet taleplerinin dile getirildiği eylemlerin merkezinde İstanbul üniversitesi vardır. Eylemler artarak devam ederken Adnan Menderes’in İzmir mitingi sırasında akademisyenleri ve öğrencileri tehdit ederek ‘’değil üniversitelere kürsülerine kadar gireriz’’ demesi üzerine polis İstanbul Üniversitesine girip öğrencilere saldırır. Buna karşı çıkan Rektör Sıddık Sami Onar dövülerek emniyete götürülürken öğrencilerin polis otolarının açık kapı yada camlarından sürüklenmesi öfkeyi doruğa çıkaran olaylar olur.

Tüm tepkilere, eylem ve uyarılara rağmen tahkikat Komisyonu kararının meclis çoğunluğunu elinde bulunduran Demokrat Parti tarafından yürürlüğe sokulması üzerine 28 Nisan günü Beyazıt Meydanı’nda büyük bir miting kararı alınır. Kampüslere afişler asılıp, dersliklerde bildiriler dağıtılırken, yurtlarda da eyleme katılım için duyurular yapılır.

Kabul edilen Tahkikat Komisyonunun 3 ay boyunca her türlü eylemi yasaklamasına rağmen 28 Nisan sabahı binlerce öğrenci üniversite bahçesinde eyleme geçer. Özgürlük, demokrasi ve hürriyet taleplerinin dile getirildiği eylem, üniversite dışına taşar ve öğrenciler Beyazıt meydanına çıkar. Atlı polisler öğrencilere sert bir şekilde müdahale eder. Ağır saldırılara rağmen öğrencelerin dağılmaması üzerine görevli polis amiri “göğüs hizasında ateş” emri verir. 200 merminin kullanıldığı tespit edilen eylemde polis memuru Ali Kutsal’ın tabancasından çıkan kurşun İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinde okuyan genç bir öğrenciye, Turan Emeksiz’e isabet eder. Kurşun, Emeksiz’in sol kürek kemiğini kırdıktan sonra aort damarını parçalayarak sol meme üzerinden dışarı çıkmıştır. Birden yere yığılan bu gencecik öğrenci, arkadaşlarının kolları arasında hastaneye götürülürken yolda hayatını kaybeder. Emeksiz’in ölümü tarihin kara sayfalarına Cumhuriyet tarihinin ilk öğrenci cinayeti olarak geçer.

‘’BİR OĞUL ÇIKTI MALATYA’DAN’’

Turan Emeksiz, Malatya’nın Yeşilyurt ilçesinde 11 Ekim 1940’ta dünyaya gelir. Babası Ahmet Emeksiz demiryolu işçisi, annesi Zeynep Emeksiz ise ev kadınıdır. Kanser olan babasını 1958 yılında kaybeden Emeksiz aile bütçesine katkıda bulunmak için lise yıllarında geçici işlerde çalışır. Zamanın büyük kısmını kitap okuyup spor yaparak geçiren bu genç, dünya klasiklerinin önemli bir kısmını da bitirmiştir.  Lise bitince bir hayali gerçek kılmak için orman fakültesinde okumaya karar verir. Amacı yangınlar ve erozyonlar yüzünden yok olma tehlikesi yaşayan Beydağları ormanını ağaçlandırmaktır. 1959 yılında İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ni burslu olarak kazanır. 28 Nisan 1960 günü Demokrat Parti hükümetinin oluşturduğu Tahkikat Komisyonuna karşı gerçekleşen eylemde öldürülürken henüz birinci sınıfta ve yirmi yaşındadır.

Turan Emeksiz’in ölümünün ardından hazırlanan otopsi raporunda ölümün kazara meydana geldiği iddia edilir. Bu rapora göre, Emeksiz doğrudan hedef alınmamış, seken bir kurşunla hayatını kaybetmiştir. Sahte raporu kanıtlamak içinse Emeksiz’in bedeninden çıkarılan kurşun, hasar almış bir kurşunla değiştirilir. Yıllar sonra TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu yaptığı araştırma ve yazığı rapor sonucu Turan Emeksiz’in seken bir kurşunla değil, atlı bir polis tarafından yukarıdan ve doğrudan sıkılan bir kurşunla öldürüldüğünü, kurşunun polis memuru Ali Kutsal’ın tabancasından çıktığını bildirmiştir.

‘’YİNE DÜŞMAN ELİNDEYDİ VATAN’’

Demokrat Parti, Emeksiz için büyük bir cenaze töreni yapılacağını ön görmekte, bunun yapılmasını istememektedir. Bunun üzerine polis hastaneden Turan Emeksiz’in cenazesini almaya çalışır. Hastane yönetimi cenazeyi vermez. Fakat bir gün sonra cenaze morgdan kaçırılarak 29 Nisan 1960 sabahı Merkezefendi Mezarlığı’na gizlice defnedilir. Cenaze akrabalarına verilmediği gibi, bu definden ailesi bile haberdar edilmez. Tahkikat komisyonunun kararı üzerine, uygulanan sansür nedeniyle ölüm ve defin basın tarafından haberleştirilemez. 28 Nisan – 27 Mayıs arasında yaklaşık bir aylık süre boyunca ölümünün üstü örtülmeye çalışılsa da öğrenci arkadaşları gözleri önünde öldürülen bu genç kardeşini unutmaz, unutturmaz. Cenazenin kendilerine verilmesi ve sorumluların hesap vermesi için mücadeleyi sürdürür.

27 Mayısa askeri darbesinden sonra gömüldüğü yer bulunur ve 10 Ağustos 1960 tarihinde düzenlenen devlet töreni ile ‘’Hürriyet şehidi’’ olarak Anıtkabir’e defnedilir. Fakat 1980 darbesinden sonra Kenan Evren’in Beyazıt’ta bulunan Turan Emeksiz anıtı için “kaldırın şu dikeni buradan” sözleri naaşına kadar uzanır ve çıkarılan bir kanunla Emeksiz’in mezarı Anıtkabir’den alıp Cebeci Şehitliği’ne nakledilir. Bu 12 Eylül’cülerin,  27 Mayıs’la hesaplaşması anlamına da gelmektedir.

Cumhuriyet tarihinin ilk öğrenci cinayeti olarak tarih sayfalarına adı yazılan Turan Emeksiz her dönem gençlik hareketinin önemli isimlerinden biri olur. Demokrat parti ve sonrasında gelen her baskıcı iktidara karşı verilen gençlik mücadelesinde adı bayraklaşır, fotoğrafı meydanlarda dalgalanır. Fakat 27 Mayıs darbesinden sonra ‘’Hürriyet Şehidi’’ olarak anılan, adına anıtlar dikilen, ismi sokaklara, okullara, vapurlara verilen ve her ölüm yıl dönümlerinde törenlerle hatırlanan Turan Emeksiz 1980 darbesinden sonra planlı bir şekilde unutturulmaya çalışılır. Zaman içerisinde Turan Emeksiz’in bütün büstleri bulunduğu yerlerden kaldırılırken, sokak, cadde ve meydanlardan ismi silinir. Turan Emeksiz Lisesinin adı da Malatya Lisesi olarak değiştirilir.

1980 askeri darbesinden sonra Turan Emeksiz’in adı planlı bir şekilde görsel ve işitsel hafızadan silinmek istense de toplumcu şairlerin Emeksiz için yazdığı şiirler ve bu şiirlerden bestelenen unutulmaz eserler onun adını ve hatırasını yarınlara taşımıştır.

‘’BEYAZIT MEYDANI’NDAKİ ÖLÜ’’

Nâzım Hikmet’in Mayıs 1960 yılında Moskova da yazdığı ‘’Beyazıt Meydanı’ndaki ölü’’ şiiri de bunlardan biridir. Şiir daha sonra Yeni Türkü tarafından ‘’Beyazıt Meydanın’da bir ölü’’ adıyla bestelenerek ‘’Buğdayın Türküsü’’ albümünde yer alır.

‘’Bir ölü yatıyor / on dokuz yaşında bir delikanlı / gündüzleri güneşte / geceleri yıldızların altında / İstanbul’da, Beyazıt Meydanı’nda.’’

Bir ölü yatıyor / ders kitabı bir elinde / bir elinde başlamadan biten rüyası / bin dokuz yüz altmış yılı Nisanında / İstanbul`da, Beyazıt Meydanı`nda. 

Bir ölü yatıyor / vurdular / kurşun yarası / kızıl karanfil gibi açmış alnında / İstanbul`da, Beyazıt Meydanı`nda.

Bir ölü yatacak / toprağa şıp şıp damlayacak kanı / silâhlı milletimin hürriyet türküleriyle gelip / zaptedene kadar / büyük meydanı.

‘’HÜRRİYET KAVGASI’’

Nâzım Hikmet, Turan Emeksiz için ikinci şiirini ise 1962 yılında Moskova’da ‘’Hürriyet Kavgası’’ adıyla kaleme alacak, şiir Timur Selçuk tarafından bestelenirken geçmişten günümüze tüm gençlik eylemlerinin vazgeçilmez ezgisi olacaktır.

Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler, / dalga dalga aydınlık oldular, / yürüdüler karanlığın üstüne. / Meydanları zaptettiler yine.

Beyazıt’ta şehit düşen / silkinip kalktı kabrinden, / ve elinde bir güneş gibi taşıyıp yarasını / yıktı Şahmeran’ın mağarasını.

Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar. / Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır. / Safları sıklaştırın çocuklar, / bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.

‘’HAM MEYVEYİ KOPARDILAR DALINDAN’’

Yine toplumcu şiirimizin en önemli isimlerinden Enver Gökçe’de yaşanan bu ölüm karşısında sesiz kalmayarak bir şiir kaleme alacak, şiir, Ahmet Kaya tarafından bestelenip ‘’Yorgun Demokrat’’ albümünde yayımlanırken unutturulmaya çalışılan Turan Emeksiz’i ölümsüz kılacaktır.

Bir yürüyüş eylediler sabahtan / Ilgıt ılgıt kan gider loy loy! / Dayan dizlerim dayan!

Ağla gözlerim ağla! / Namlu puşt olmuş, atayağı puşt. / Yine düşman elindeydi vatan

Bir oğul çıktı Malatya’dan: / Anası Yılmaz çağırırdı / Haram süt emmemişti anadan. / Ve Beyazıt derler bir büyük alan

Düşman sarmıştı sağı solu / Düşman çok, cephane yoktu. / Yetişmemişti daha Cemal Paşa kolu / Amandı el aman!

Tank paletleriydi alanda dönen / Kusan namlularda, kalleş ölümcül / Ve vuran ve kıran ve haykıran / Malatyalı şöyle baktı bir / Ana baba günüydü herhal / Her yönde toz duman!

Vay anam vay! / Bu belalı başınan / Kime ne diyem / Kime ne diyem / Nerelere gidem / Ya derdime derman / Ya katlime ferman!

Başı daralınca Yılmaz’ın / Baktı atacak taşı yoktu / Baktı eli durmuş, ayağı durmuştu / Vurulmuştu. / Çıkardı yüreğini kan içinde / Çarptı kötünün kafasına / Hay bu nasıl devran?

28 / Nisandı / Yavri / Hey! / Ham / Meyveyi / Kopardılar / Dalından.