İttifaklar: Benzeşenler aynı safta

İttifaklar: Benzeşenler aynı safta

16-04-2023 10:52

İttifaklar gökten düşmüyor, tersinden belli bir ortaklığı, zihniyeti, paydaşlığı ya da yakınlığı gerektiriyor.

Ali Ateş

Türkiye’de seçim yasasında ittifaklara yer verilmesi, siyasetin değil aritmetiğin belirleyici olduğu yeni bir siyasal düzlem yaratmıştır. Kısaca şöyle söylenebilir: Seçim barajını aşabilmek ve aynı zamanda Meclis’te milletvekili olabilmek için seçim matematiği ve hesapları, pazarlık siyasetini bugün maharetmiş gibi önümüze getirirken, temel olarak ilkelerin geriye düşmesine neden olmuştur. Bu durum bir yandan bütün programatik, ideolojik ve politik ayrımları belirsizleştiriyor aynı zamanda siyaset düzleminde partileri daha fazla birbirlerine benzeştirerek yeni bir siyasal koordinat haritası ortaya çıkarıyor.

Barajın önce yüzde 10 sonra yüzde 7 olarak varlığını devam ettirmesi adaletsiz seçim sisteminin ilk maddelerinden birisi. Türkiye’de temsilde adaletin, devlette istikrar adıyla uzunca bir süre sağlanamadığının ana nedenlerinden birisi bu. 1965 seçimlerinde milli bakiye sistemi, ülke çapında alınan oyların Meclis’te temsiliyete taşındığı özgün bir örnek olmanın dışında bugüne kadar seçim sistemlerinde temsilde adaletin sağlanabildiğini söylemek zor. Her iktidar, seçim yasasını kendine göre değiştirmiş, sermayenin egemenliği ise hep baki kalmıştır. Bugün de AKP tarafından gündeme getirilen ittifaklar siyaseti belli açılardan siyaseti doğrudan belirleyen bir olgu olarak görülmelidir.

Ancak, burada kocaman bir parantez açmak gerekiyor. Barajı geçmek için seçim yasasındaki ittifak maddesine dayanarak oluşturulan ittifakları sadece teknik bir mesele olarak görmemek gerekir. İttifaklar gökten düşmüyor, tersinden belli bir ortaklığı, zihniyeti, paydaşlığı ya da yakınlığı gerektiriyor. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz misali, kurulan ittifakların da kendiliğinden ya da birbirlerine taban tabana zıt güçler arasında değil benzeşenler arasında kurulduğunu kalınca yazmak gerekiyor.

Galat-ı meşhur söz şudur: “İttifaklar birbirlerinden farklı olanlar arasında kurulur, aynı olsak zaten birleşiriz”. Bu söz, özellikle soldan bakanlar açısından şu manaya geliyor: İttifak yaptık ama bu onlara benzediğimiz anlamına gelmiyor. Özel olarak TİP ve genel olarak sosyalist solun bir dizi unsuru HDP/Yeşil Sol ile kurulan ittifak için bu tezi öne çıkarmayı çok seviyorlar. Ortada utangaç bir tutum olduğu çok açık. Ya da yapılan ittifakın politik maliyeti bilinçaltında mevcut. Doğrudur, ittifaklar birleşme anlamına gelmiyor ancak belli başlı ortaklıklara, bir kesişim kümesine, benzer bir siyaset okumasına, ortak bir zemine dayanması gerekiyor. Mesele teknik ya da aritmetik değilse, siyaset düzleminde konuşuyorsak yapılan iş de adlı adınca siyasi ittifaktır. Söz konusu olan müteahhitlerin ihale ortaklığı değildir.

Başını CHP’nin çektiği Millet İttifakı’nda buluşan partilerin belli bir ortaklığı temsil ettiğini söyleyebiliriz. Ortanın solundan ortanın sağına geçiş yapan CHP, ülkenin merkez sağını yeniden inşa ediyor. Gericilerin, faşistlerin, gladio artıklarının, mafya uzantılarının, çetelecilerin, tarikatların ise Cumhur İttifakı’nda buluşması da tesadüfle ya da seçim aritmetiği ile tek başına açıklanabilir mi? Ortak bir dünya görüşü, benzer bir siyasal analize ya da ortak bir Türkiye vizyonuna sahipler. Benzer şekilde uzunca bir süredir ekolojik-demokratizm “teorisi” oluşturmaya çalışan Kürt siyasetinin bugün Yeşil Sol Parti ile seçimlere katılacak olması, HDP’nin kapatılması tehdidine karşı “eldeki tek yedek parti buydu” ile açıklanabilecek bir durum değil. Uzunca süredir radikal demokratlıktan liberal demokratlığa geçiş sürecinde olan HDP’nin izlediği siyasetin aktığı yolun buluştuğu havuz bugün Yeşil Sol olmuştur. Gayet doğal ve tutarlıdır.

Üstüne üstlük, tescilli ‘yetmez ama evetçi’lerin Yeşil Sol’dan aday gösterilmesi HDP açısından şaşırtıcı gelmemeli. 2010 referandumunda Kürt siyasetinin tutumu belliydi ve bu dönem Yetmez Ama Evet diyerek AKP’nin gerici rejimine payanda olanların bugün Yeşil Sol çatısı altında buluşması politik olarak aynı siyasetin partileşmesi olarak görülmelidir. Farklı kanallardan akan liberal siyaset ortak bir havuzda bugün buluşmuştur. TİP başta olmak üzere sosyalist solun bir dizi unsurunun HDP/Yeşil Sol ile yaptığı ittifakın salt bir teknik/aritmetik ittifak olmadığını liberalizmin sosyalist soldan gelen bir dizi örgüt/parti/hareketi etkilediğini belirtmemiz gerekiyor. Ama daha önemlisi şudur: Kurulan ittifaklar, ilkeleri daha da geriye çektiğinden, elini veren kolunu kaybeder misali, HDP/Yeşil Sol ile ittifak sosyalist soldan gelen hareketleri daha fazla sağa kaydıracak, Yeşil Sol ile benzeştirecektir. Aynı havuzda buluşanların liberal virüsü kapmama durumu olabilir mi?

Çünkü siyasette bağışıklık genetik değildir.

Bu yazı dizimizde başka bir yazıda Yeşil Sol açılımı ile Kürt siyasetinin geldiği yer analiz ediliyor. Yine bir başka yazımız da Millet İttifakı’nın politik eksenini konu edindi. O açıdan bu iki noktayı diğer yazılara bırakarak temelde belli noktaları daha belirgin kılmamız gerekiyor.

Haramilerin, rant ve yolsuzluğun temsil edildiği ittifak, Cumhur İttifakı olarak karşımıza çıkıyor. Gerici ve faşist bütün unsurların yan yana geldiği aynı zamanda ihalecilerin, çetecilerin, mafya uzantılarının çıkarlarının temsil edildiği Cumhur İttifakı, Türkiye sermaye sınıfının bir kanadının politik hareketidir. Düzenin katı halini temsil eden Cumhur İttifakı’nın karşısında ise düzenin sıvı hali diyeceğimiz Millet İttifakı beliriyor. Burjuvazinin bir başka kanadının politik çıktısı olarak görebileceğimiz Millet İttifakı, düzenin 21 yıllık tahribatını restorasyonu çerçevesiyle kendisini tanımlamaktadır. Emperyalizmle daha uyumlu, sermayenin çıkarlarının emperyalizmle entegrasyondan geçtiğini iyi bilen bir siyaset okumasının merkezinde durduğu Millet İttifakı, ülkenin yeni merkez sağ spektrumunu oluşturmaktadır. Yeşil Sol ile merkez sağın yetmez ama evetçisidir. Liberal demokrat bir politik eksene ve çizgiye sahip olarak AB ve ABD emperyalizminden demokrasi geleceğini düşünen mandacı bir zihniyeti temsil etmektedirler. Gericiliğe hayırhah bakarken 1923 Cumhuriyeti’ne karşıtlık ve sermaye ile emeğin uzlaşmasına dayanan bir sosyal-demokrat çizginin daha ötesini temsil etmemektedir. HDP’nin Yeşil Sol ile buluşması ve Yetmez Ama Evetçilerin Yeşil Sol adayı haline getirilmesi ile ve aynı zamanda Kürdistani İttifak ile gerici ve Barzanici güçleri de kapsayan bir çizgi, Millet İttifakı’nın solunu doldurmayı hedefleyebilir, ancak ülkenin solu olamayacak kadar liberal bir çizgiye sahiptirler.

BENZEŞENLER YAN YANA GELDİ

Sonuç olarak şu şekilde özetlemek mümkün. Bir yandan birbirlerine benzeyenlerin yan yana geldiği diğer yandan ittifaklar siyasetiyle ilkelerin ve programların daha fazla geriye çekilmesiyle birbirleriyle daha fazla benzeşmeye başlayanların yan yana geldiği bir politik harita ve bu haritanın ağırlık merkezlerini görüyoruz. İkili bir durum mevcut; hem birbirine benzeyenler yan yana geliyor hem de ittifaklar siyaseti “farklılıkları” daha fazla törpüleyerek benzeştiriyor.

Örneğin MHP, Türk-İslamcılıktan Kürt-İslamcılığa geçiş yapabiliyor, “Türkçü” MHP “Kürtçü” Hizbullah ile ittifak yapıyor. Örneğin 2010 yılında evet oyu veren Saadet Partisi ile CHP aynı safta buluşabiliyor, FETÖ güzellemesi yapanları kendi partisinden aday gösterebiliyor. Yetmez ama evetçilerle TİP aynı safta buluşurken, AKP karşıtlığında mangalda kül bırakmayanlar ile Erdoğan’a akıl hocalığı yapanlar aynı saflarda buluşabiliyor.

Bugün Yetmez Ama Evetçileri eleştirmeyi bırakanlar yarın başka şeyleri eleştirmeyi de bırakabilirler! Benzeyenlerin yan yana gelerek daha fazla benzeştiği bir süreç yaşayacağız!

Son söz: Bu tablonun aykırı tek odağı ise Sosyalist Güçbirliği. Sosyalist Güçbirliği’nin de ortak bir zemine yaslanmadığını kim iddia edebilir: Düzen karşıtlığı!