İKD, İstanbul ve İzmir’de sokağa çıktı: Memleketi bu enkazdan çıkaracağız!

"6 Şubat’ta gerçekleşen deprem büyük bir felakete dönüştü. Deprem doğal afettir, ancak afetin felakete dönüşmesi, içinde yaşadığımız yağma ve rant düzeninin sonucudur. Yıllardır rant uğruna bilimsel gerçekler göz ardı edilerek, emekçilerin ihtiyaçları değil sermayenin kar hırsı gözetilerek kurulan yeni rejim bugün yüzbinlerce yurttaşımızı enkaz altında bırakmıştır."

İKD, İstanbul ve İzmir’de sokağa çıktı: Memleketi bu enkazdan çıkaracağız!

İlerici Kadınlar Derneği (İKD) 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bugün İstanbul ve İzmir’de birer basın açıklaması gerçekleştirdi.

İstanbul’da Kadıköy Süreya Operası önünde gerçekleştirilen eylemde konuşan Avukatlar Sendikası Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Balkır şunları ifade etti:

“Emekçi Kadınlar Gününü 2023 yılında ne yazık ki 6 Şubat’ta meydana gelen ve yalnızca 10 ilimizi değil, tüm Türkiye’yi etkileyen depremin yaralarını, devletin tüm kurumlarının işlevsiz hale gelmesi nedeniyle ancak kendi dayanışmamızla sarmaya çalıştığımız günler içerisinde karşılıyoruz.

Ülkemiz, halkımız, kadınlarımız, çocuklarımız bu yaşananları hak etmemektedir. Dolayısıyla bir an önce bu çürümüş düzeni değiştirmeli ve kendi çıkarlarından başka hiçbir şeyi gözetmeyen herkesin yargılanacağı adaletten ve eşitlikten yana laik bir cumhuriyeti birlikte kurmalıyız.”

İKD’nin deprem bölgesindeki dayanışma faaliyetlerinde görev alan üniversite öğrencisi Arjin Avcı ise deprem bölgesinde yaşananları katılanlara anlatarak, “Biz her daim emekçi halkının yanında, sınıfının safında olacak, bize bırakılan enkazı ortadan kaldırıp yarınlarımızı kendi ellerimizle inşa edeceğiz. Biz bugün olduğu gibi, her gün emekçi kadınlarla beraber ‘Yaşasın Sınıf Dayanışması!’ demeye devam edeceğiz. Biz mücadelemizin sonuna kadar bu düzenle, iktidarla hesaplaşmaya devam edeceğiz. Çocuklarımızı tarikatlara teslim etmeyeceğiz. Örgütlü gücümüzle, kadınlara yaşam hakkı tanımayan bu düzeni biz değiştireceğiz.” dedi.

İzmir’de İZBAN önünde gerçekleştirilen eylemde İKD’nin deprem sürecinde yaptıklarına değinmek için söz alan İKD üyesi Deniz Çelik ise “Bugün depremin 31. Günü ve bölgede hâlâ enkaz çalışmaları tamamlanmadı. Hala halkın çadır ve konteyner ihtiyacı karşılanmadı. Ülkenin afet ve yardım kurumları çökmüştür! Soruyoruz: Kızılay’ın görevi çadır satmak mıdır? Soruyoruz: AFAD ne işe yarıyor? Soruyoruz: Deprem vergilerini nereye harcadınız? Devletin kurumları günlerce işlevsiz kalırken, soğukta ölümle pençeleşen halkımızı yalnız bıraktılar. Bu ülk enin ilericileri, emekçileri ve İlerici Kadınlar Derneği oradaydı. İKD 8 Mart’ta yani bugün Hatay’da. Depremzede kadınlara ihtiyaç kolilerimizi, gıda ve hijyen kolilerimizi dayanışmayla bugün orada teslim ediyoruz. Bugün oradaki kadınlarla yan yana geliyoruz, 8 Mart vesilesiyle bir kez daha dayanışmamızı gösteriyoruz.” dedi.

İstanbul Kadıköy Süreyya Operası önünde İKD MYK üyesi Yurdan Kaya ve İzmir Karşıyaka İZBAN önünde İKD MYK üyesi Lebibe Güner tarafından okunan yapılan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

6 Şubat’ta gerçekleşen deprem büyük bir felakete dönüştü. Deprem doğal afettir, ancak afetin felakete dönüşmesi, içinde yaşadığımız yağma ve rant düzeninin sonucudur. Yıllardır rant uğruna bilimsel gerçekler göz ardı edilerek, emekçilerin ihtiyaçları değil sermayenin kar hırsı gözetilerek kurulan yeni rejim bugün yüzbinlerce yurttaşımızı enkaz altında bırakmıştır.

Cumhuriyet kurumlarının tasfiyesiyle kurulan yeni rejim, yüzlerce yıl öncesinden, padişahlık yönetiminden farksızdır.

Depremden sonra günlerce gerekli koordinasyonun kurulmaması, yetkili kurumların harekete geçmemesi bu yönetim anlayışının ve devlet yapısının hangi kesimleri gözeterek işlevlendirildiğinin kanıtıdır.

Kurulan yeni rejim bir avuç egemenin dışında toplumun tebaa haline getirildiği bir rejimdir. Ülke kaynaklarının bir avuç patrona, yandaşa ve rantçıya tahsis edildiği, halkın ise her türlü hastalık, salgın, afet ve savaşlarla kırıldığı bir rejimdir.

AKP eliyle kurulan yeni rejim emekçileri, kadınları, gençleri, çocukları enkaz altında bırakıyor. Enkaz altından sağ kurtulmayı başaran emekçiler ise soğuk hava koşulları, hastalık riski ve barınma sorunları ile baş başa bırakılıyor.

Kadınların deprem bölgesinde güvenlik içinde barınmaları, hijyen ve sağlık ihtiyaçları aradan bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen yeterince karşılanmıyor.

Öte yandan ailelerini kaybeden çocukların tarikat ve cemaatlere teslim edildiği haberleri basına yansıyor, refakatsiz çocukların akıbeti ise belirsizliğini koruyor.

Deprem felaketi sonrasında ailelerini kaybeden çocukların, kişisel güvenlikleri açısından Çocuk Mahkemeleri tarafından barınma tedbiri kararı alınmadan çeşitli tarikatların yurtlarına, bazı şahısların evlerine verildikleri iddiaları yanıtsız bırakılıyor. İddialara bazı devlet kurumlarından yanıtlar verilse de kesin sayılarla ve çocukların yerleştiği kurum kayıtlarını da içeren yasal bir yanıt verilmiyor.

‘’Çocuklarımızın sağlık kuruluşlarında olduğunu varsayıyoruz’’ diyen Aile Bakanı Derya Yanık’a  sesleniyoruz, kimsesiz çocuklara ilişkin bütün yetki ve sorumluluk Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na aittir . Kimsesiz çocukların uğrayacağı herhangi bir maddi ya da manevi zarar doğrudan Bakanlığınızın hizmet kusuru anlamına gelir. Biz İlerici Kadınlar Derneği olarak konunun takipçisi olacağımızı buradan bir kez daha ilan ediyoruz.

Bu süreçte tanık olduğumuz bir diğer garabet Diyanetin açıklamalarıdır. Halkımız felakete karşı büyük bir dayanışma seferberliği içindeyken Diyanet İşleri Başkanlığı evlatlık olarak alınan depremzede çocuklarla evlenilebileceğine ilişkin fetvası ile gündeme geldi.

Bu açıklamaların tek bir anlamı vardır, Kurulan yeni rejim Medeni Kanun’u hiçe sayarak şer-i hukuku referans alıyor. Bu anlayışı tanıyoruz. Bu anlayışı  İstanbul Sözleşmesinin fesih kararnamesinden tanıyoruz. Bu anlayışı laikliğin adım adım tasfiye edildiği sayısız uygulamadan tanıyoruz, biliyoruz.

Bu anlayış sömürüyü, şiddeti, yoksulluğu, kadın düşmanlığını fıtrat diyerek meşrulaştıran bir anlayıştır.

Bu anlayışın sahibi AKP iktidarının temsilcileri deprem sonrası yaptıkları açıklamalarda sermaye sınıfının yağma ve rant düzenini ‘kader planı’ diyerek bir kez daha gericilikle taçlandırıyor.

Kader planı dedikleri, halkın binlerle enkaz altında kalmasıdır.

Kader planı dedikleri, sermaye, karına kar katarken, bizlerin yoksulluktan kırılmasıdır.

Kader planı dedikleri, iş cinayetlerinde katledilmemizdir.

Kader planı dedikleri, emekçi çocuklarının savaşlarda kan pazarlığıyla canlarından olmasıdır.

Kader planı dedikleri, kadın cinayetleridir.

Kader planı dedikleri, çocukların istismar edilmesidir.

Kader planı değil, insanca, eşit yaşayacağımız akıl ve bilimin egemen olduğu bir düzen istiyoruz!

Birlikte üreteceğimiz, eşit paylaşacağımız, planlı ve devletçi bir ekonomi istiyoruz!

İnsanca ve korkmadan yaşayacağımız bir gelecek istiyoruz!

Emperyalist tahakkümün ortadan kalktığı bağımsız ve egemen bir ülke istiyoruz!

Bunun için laik bir düzen istiyoruz!

Kader planı safsatasını reddediyoruz! Yağmacılara, rantçılara, para babalarına, yobazlara artık yeter diyoruz.

Ülkemizi enkazın altından çıkaracak, eşit, özgür, laik bir ülkeyi hep birlikte kuracağız.

Dayanışmayla bugünü örgütlü mücadelemizle geleceği kazanacağız.

Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Yaşasın Örgütlü mücadelemiz”