Hatay'da bulunan TKH MK Üyesi Ali Öztutan: Ortada devletin aygıtlarının, kurumlarının acziyeti var

TKH MK üyesi Ali Öztutan, kentte halen devlet kurumlarının varlığının görülemediğini ve halkın çok öfkeli olduğunu vurguluyor. Öztutan, "Bizim devlet kurumlarıyla, iktidarla ilgimiz yok. 'Biz komünistiz' deyince rahat gezebiliyoruz" ifadelerini kullandı.

Hatay'da bulunan TKH MK Üyesi Ali Öztutan: Ortada devletin aygıtlarının, kurumlarının acziyeti var

Kahramanmaraş merkezli iki depremin en büyük yıkım ve can kayıplarına yol açtığı illerin başında Hatay geliyor. Kentte resmi makamların açıklamalarına göre 3 bine yakın bina yıkıldı. Yerleşim yerlerinin bombardımana uğramışçasına enkaza dönüştüğü kentte hayatını kaybedenlerin sayısı resmi açıklamalara göre şimdiden binleri buldu, çok daha fazlası da ölümden yaralı olarak kurtuldu.

Depremin ardından birçok demokratik kitle örgütü, siyasi parti ve gönüllü kuruluşlar felaket bölgesine yardım için olanaklarını harekete geçirdi. Sosyalist Güç Birliği bileşenlerinden Türkiye Komünist Hareketi (TKH) de hem arama kurtarma çalışmalarına katılarak hem de depremzedelerin temel ihtiyaçları için ülke genelindeki örgütleri aracılığıyla dayanışma kampanyası başlatarak bölgeye elini uzattı.

TKH Merkez Komite üyelerinden Ali Öztutan, Cumhuriyet’e kentteki tabloyu, kurdukları kriz masasında yürüttükleri dayanışma ve yardım çalışmalarını anlattı.

Depremin ardından parti olarak Antakya, Arsuz, Defne, İskenderun ve Samandağ’da yardım faaliyetleri için ekipler görevlendirdiklerini belirten Öztutan, kentteki kurtarma çalışmalarında yaşanan durumu acı bir örnekle anlattı:

“Depremden 24 saat sonra İskenderun’a geldim. Olayın büyüklüğüne dair geldiğimde kafamda bir fikir vardı. Ama geldiğimde özellikle Antakya ve Samandağ’da düşünülemeyecek seviyede bir yıkım gördüm. Yıkım kadar acı olan bir şey, enkazlarda yaşayan insanlar vardı. Arama kurtarma ekipleri yoktu. Bugün de bir çok yerde yoktu. Çok tesadüfi olarak bir yerden geçerken gördüğüm 3-5 kişilik gönüllü bir birlik, ‘Kimse var mı’ diye sordu, enkaz altındaki kişi vurarak işaret verdi. Enkazın başında ailesi de vardı, yalvardılar ama ekip ‘Özel araçlara ihtiyacımız var kurtaramayız’ dedi ve gitti. Bunlarla o kadar çok karşılaştık ki…”

Açıklanan ölü ve yaralı sayılarının ailelerin ve gönüllülerin ilk elden ulaştıkları bilgilere dayandığını söyleyen Öztutan “Bu enkazın altında kalanları. Bir de enkazdan kurtulup devletin herhangi bir varlığını hissetmeyen, yalnız kalan, en temel ihtiyaçları karşılanmamış insanlar var” diyerek şöyle konuştu:

“Ortada devletin aygıtlarının, kurumlarının acziyeti, çalışamaması var. AFAD kendisi malzemesini dağıtamıyor, biz birçok yerde yardımcı olduk. Hiçbir şekilde koordinasyon planlama yok. Olayın dördüncü gününde insanlar ‘Bizim yakınlarımız enkazın altında, onları hâlâ kurtarmaya ihtiyacımız var. Onları almamız lazım’ diyorsa ortada ne iktidar ne devlet vardır. 99 depremi sonrası sürekli bu deprem üzerinden bir eleştiriyle gelmiş bir iktidar var. Ama kendi iktidarları döneminde yaşadığımız depremde ortada hiçbir şey yok.”

Öztutan şöyle dedi:

“Depremzede olan, yakınlarını kaybetmiş insanlar bile yardım çalışmalarımıza katılmaya başladı. Onlarla bazı işleri organize ediyor, çalışmaları birlikte yürütüyoruz. Daha önce sola mesafeli olan, eleştirel bakan kişiler yanlarında ilk bizleri gördü. Geldiğimiz ilk gün yanımızdaki inşaat işçisi arkadaşlarımızla beraber arama kurtarma çalışmalarına katıldık. Kurtulanları görmek, bu sürecin bir parçası olmak bizi de etkiledi.”

Bölgede depremzedelerle temas kurarken siyasi kimliklerini özellikle vurgulama gereği duyduklarını söyleyen Öztutan, bu durumu şöyle açıkladı:

“‘Komünistiz’ deyince daha rahatız. Yıllardır ‘Halktan kopuklar’, ‘Halkın ihtiyaçlarını bilmezler’ diyerek yaftaladıkları bizler bugün halkın yarasını birlikte sarmak için mücadele ediyoruz. Burada yakınlarını kaybedenler devlet kurumlarını gördüklerinde büyük tepki gösteriyor. ‘Neredesiniz!’, ‘Siz öldürdünüz!’ diyorlar. Bizim devlet kurumlarıyla, iktidarla ilgimiz yok. ‘Biz komünistiz’ deyince rahat gezebiliyoruz.”

Diyanet İşleri Başkanlığı, deprem bölgelerinde “manevi rehber”lik hizmeti için görevlendirme yaptığını açıklamıştı. Bununla birlikte dernek ve vakıf adı altında faaliyet yürüten tarikat yapılanmaları da deprem bölgelerinde varlıklarını göstermeye başladı. Öztutan, bu gruplara “tavsiye” olarak şöyle söyledi:

“O kurumları mahalle içlerinde, sokak içlerinde göremezsiniz. Ama buralara geleceklere önerim hiç yaklaşmasınlar. Halk bu acıyla, bu öfkeyle aynı muameleyi göstermez. Onların yaptığı insanların içerisinde olduğu felaketle alay etmektir. Bunun karşılığını alırlar.”

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaşanan felaket için bir kez daha “kader planı” tanımı yapmasıyla ilgili de değerlendirmede bulunan Öztutan bu ifadeye tepkisini şu sözlerle dile getirdi:

“Bu bir ‘kader planı’ değil, 20 yıllık AKP iktidarının sonucu gelen bir yıkım. Biz sadece bugün yıkılmadık. Her doğal afette, her iş cinayetinde bu durumla karşı karşıya kalıyoruz. Onun Türkiye’de kurduğu yağma düzeninin sonucu. Doğal afet yaşamamıza gerek yok ki zaten 20 yıldır afetin içerisindeyiz. İktidarın en büyük yıkım ve felaket olduğunun göstergesi yaşadıklarımız.”

Öztutan sözlerini “Biz bu yarayı bir; enkazı depremzedelerle dayanışarak, iki; bu felaketle karşı karşıya bırakan AKP enkazını kaldırarak yarayı sararız. Başka türlü saramayız. Yoksa yeni yaralar açılacak” diyerek tamamladı.