'Altılı Masa'nın anayasasında işçinin, emekçinin adı yok

'Altılı Masa'nın anayasasında işçinin, emekçinin adı yok

04-01-2023 09:29

Altılı masanın yapmak istediği değişiklikler ile olabilecek tek şey işçilere ve emekçilere yönelik saldırıların ve hak ihlallerinin tek adamın elinden alıp meclise devretmektir. Öz değil, yalnızca biçim değiştirilmek istenmektedir.

 Evrim Şenöz

2022 yılının Şubat ayından bu yana çeşitli aralıklarla bir araya gelen altılı masa, geçtiğimiz Kasım ayında “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi” başlığı ile bir metin yayımladı.

“Toplumsal sözleşme taslağı” olarak ifade edilen 151 sayfalık bu metinde ise, esas olarak devlet yapılanmasına-sisteme ilişkin hükümlere odaklanıldığı görülmekte olup, sosyal ve ekonomik haklara ilişkin değişiklik önerileri incelendiğinde, emekçilerin, işçilerin bu toplumsal sözleşmenin neresinde olduğu merak konusu.

ÇALIŞMA HAKKINA İLİŞKİN ŞEKLİ DEĞİŞİKLİK ÖNERİSİ

Taslak metinde çalışma hakkına ilişkin yalnızca bir kelime değişikliği önerilmiştir. Madde 49’da yer alan “Çalışma Hakkı ve Ödevi” başlığının “Çalışma Hakkı ve Hürriyeti” olarak değiştirilmesi önerilmiştir. Bu değişiklin gerekçesi ise şu şekilde:

Üçüncü bölümün başlığında yer alan “ödev” kelimesi çıkarılmış; bunun yerine başlığa “hürriyetler” kelimesi eklenmiştir. Bu değişiklikle, otoriter anayasacılık anlayışı terk edilmiş̧; hürriyetçi anayasacılık anlayışının hâkim kılınması sağlanmıştır.”

Benzer şekilde Anayasanın m.65 hükmünde devletin iktisadi ve sosyal ödevlerini mali kaynakların yeterliliğine bağlayan düzenlemede “ödev” yerine “görev” kelimesinin getirilmesiyle yetinilmiştir.

Yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı üzere, altılı masanın sosyal haklara ilişkin önerileri “otoriter” anayasacılıktan uzaklaşma gerekçesine dayanan şekli değişikliklerdir. Oysa devletin yurttaşlarının çalışabilmesi için mali kaynaklarının yeterliliğine dayanmadan birinci derece sorumluluk üstlenmesi gerekir; en temel görevinin insani çalışma koşullarının sağlandığı çalışma yaşamını yaratmak ve işsizliği ortadan kaldırmak olmalıdır. Buna ilişkin ise altılı masanın Anayasa taslak metninde hiçbir düzenleme bulunmamaktadır.

“Ödev” kelimesinin yerine “hürriyet” veya “görev” kelimesinin getirilmesinin işçi sınıfının kötü çalışma koşullarına, güvencesizliğine, vahşice sömürülmesine yönelik ne gibi bir iyileşme sağlayacağı sorusu ortada durmaktadır.

ÖNERİ TASLAĞINDA OLMAYAN HAKLARA İLİŞKİN ÖRNEK: GREV HAKKI

Yine örneğin Grev hakkı 1961 Anayasası’ndan bu yana Türkiye işçi sınıfının en önemli kazanımlarından biri olarak Anayasa’daki yerini korumaktadır. Ancak 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrasında başlayan OHAL ile birlikte Erdoğan’ın kararnameleri ile yönetilen ülkemizde, grev hakkı -deyim yerindeyse- yasaklanmıştır.

20 yıllık AKP iktidarı boyunca toplam 19 grev, 6356 sayıl Kanun’daki grev ertelemesi maddesi uyarınca kamu sağlığı, kamu güvenliği vb. genel gerekçelerle yasaklanmıştır. DİSK’e göre yasaklanan grevlerden etkilenen işçi sayısı yaklaşık 195 bin. AKP’nin özellikle 15 Temmuz 2016 sonrası grevlere yaklaşımını Erdoğan pek çok kez benzer biçimlerde dile getirmişti. 12 Temmuz 2017’de, yabancı yatırımcılarla yapılan bir toplantıda Erdoğan şöyle konuşmuştu:

Şu anda OHAL ile uğraşıp duruyorlar. OHAL olmamış olsaydı bu kadar rahat, bu kadar huzurlu olarak bu adımlar atılamazdı. Ve OHAL’in sınırlarını da biz belirleriz. Olağanüstü hali biz iş dünyamız daha iyi çalışsın diye yapıyoruz. Soruyorum, iş dünyanızda herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı. Ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Şimdi böyle bir şey var mı? Tam aksine. Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki hayır, burada greve müsaade etmiyoruz, çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız.”

Ekleyelim ki memurların 1982 Anayasasında ve kanunlarda grev hakkı bulunmamakta olup, bu hak sadece işçiler için anayasal düzeyde korunmaktadır.

AKP’nin yarattığı yıkıma dur diyeceği ve demokrasinin yeniden inşasına soyunacağı iddiasında olan altılı masanın anayasa değişikliği önerisinde ise, grev hakkının uğradığı tahribatı işçiler düzeyinde anayasal düzeyde bertaraf edilmesine veya memurların grev hakkının anayasal düzeyde tanınmasına yönelik herhangi bir güvenceye rastlayabilmemiz mümkün değil. “Hürriyetçi” bir anayasa yapılmak isteniyorsa, esas olarak kelime değişikliklerine değil bu hakların gelişimine odaklanılması gerekmektedir.

Erdoğan ve AKP’nin hangi tarafta olduğunu gösteren ve açıkça emekçileri değil, sermayenin yanında tutum aldığını gösteren yukarıdaki sözler yanında, altılı masanın Taslak metindeki bu sessizliği neye işaret etmektedir?

İŞÇİLER, EMEKÇİLER ALTILI MASADAN NE BEKLEMELİ?

Altılı masanın anayasa metninde işçilerle ilgili hiçbir madde veya öneri bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi gibi ucube bir sistemin işçi sınıfının başına ördüğü çorap altılı masa tarafından biçimsel olarak bile değiştirilmemektedir. Yönetme yetkisinin tek adamdan meclise devredilmesi gibi olumlu bir gelişme, altılı masa tarafından heba edilmektedir. Altılı masanın yapmak istediği değişiklikler ile olabilecek tek şey işçilere ve emekçilere yönelik saldırıların ve hak ihlallerinin tek adamın elinden alıp meclise devretmektir. Öz değil, yalnızca biçim değiştirilmek istenmektedir.

Bu nedenle Türkiye’nin emekçileri bir yandan AKP eliyle oluşturulan cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin karşısında yer alırken, diğer yandan kendi haklarını güvence altına alabilmenin mücadelesini vakit kaybetmeden örgütlemelidir.

Altılı masanın genel politikası gereği, işçi sınıfına ve emekçilere yönelik pek fazla söz söylemeleri beklenmemelidir. Türkiye’yi AKP karanlığından kurtarma iddiası taşıyan bir ittifakın, konu işçilere ve emekçilere gelince benzer bir bakış açısına sahip olması ise üstüne basa basa vurgulanması gereken bir konudur.