Zülal Kalkandelen: Laikliği kaybettik ve yeniden kazanmamız gerekiyor

"Ayasofya'nın statüsünün değiştirilmesinde, Yargıtay'ın dualı açılışında, Ankara Adliyesi'nde Kuran kursu açılmasında, medrese sistemini hortlatan yasanın sıfır ret oyuyla Meclis'ten geçmesinde bunların aldıkları pozisyon ortada"

Zülal Kalkandelen: Laikliği kaybettik ve yeniden kazanmamız gerekiyor

Yeni Ülke dergisinin aylık olarak düzenlediği “Yeni Ülke Buluşmaları”nın Temmuz ayı ayağı, Cumhuriyet gazetesi yazarı Zülal Kalkandelen’in katılımıyla yapıldı.

İstanbul Barosu Kültür Merkezi’nde, moderatörlüğünü Yeni Ülke Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Berkay Çelen’in üstlendiği “Laiklik ve İkinci Cumhuriyetin Temelleri” üzerine yapılan etkinlikte konuşan Kalkandelen, laiklikle sınıf bilinci arasındaki ilişkiye dikkat çekti.

Laikliğin sınıf meselesinin önemli bir parçası ve işçilerin sınıf bilinçlerinin önündeki barikatın ortadan kaldırılması açısından çok önemli bir adım olduğunu belirten Kalkandelen “Cumhurbaşkanı ve bakanlar sürekli çıkıyor ‘Sabredin, bunlar geçecek’ diyor. Bugün Diyanet’ten bir soru üzerine ‘Fiyatları belirleyen Allah’tır’ demişler. Bu artık yobazlığın tavan seviyesi. Yani ‘Bolluk da kıtlık da fiyatlar da Allah’tandır. Siz isyan etmeyin, sabredin. İsyan ederseniz, devleti eleştirirseniz, isyankar olup Allah’a karşı gelmiş olursunuz’ diyorlar. Ama laik bir devlette yaşasak biz Diyanet’in bu fetvası laikliğin açıkça ihlali olurdu” dedi.

Neoliberal, piyasacı yaklaşımlarla birlikte dinci gericiliğin birbirini bütünlediğinin altını çizen Kalkandelen, dinciliğin devreye girip aklın devreden çıkmasıyla insanları pasifize etmenin mümkün hale geldiğini kaydetti.
Laikliğin bugün artık yalnız anayasada yazan bir ilke olarak kaldığını, uygulamada hiçbir şekilde var olmadığını belirten Kalkandelen “Anayasa Mahkemesi tarafından laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu tespit edilmiş olan bir parti 20 yıldır Türkiye’yi yönetiyor. ‘Şeriatçıyım’ diyen bir Cumhurbaşkanı var. Böyle bir yönetim altında bu noktaya gelmiş olmamız beni şaşırtmıyor” yorumunda bulundu.

“İKİNCİ CUMHURİYETÇİLERİN KATKISI BÜYÜK OLDU”

Laikliğin şeriatçı uygulamaları hukukun içine enjekte etmek için dinsizlik gibi sunulmaya çalışıldığına dikkat çeken Kalkandelen “AKP bugün tiyatrodan dizilere, günlük hayattan devletteki uygulamalara her aşamada laikliğe karşı müdahaleler yapıyor. Toplumda karşılığı nedir diye baktığınızda belki çok geniş olmayan bir kesim ama AKP genele yaymada çok başarılı bir şekilde götürdü. Bu noktada İkinci Cumhuriyetçilerin büyük katkısı oldu kendilerine” diye konuştu.

Kalkandelen “İkinci Cumhuriyetçileri bu insanlar bir zamanlar ‘demokrasi’ vaadiyle kandırmş olsalar da bizim gibi gerçekten laikliğe inanmış, aydınlanmanın yolundan giden insanları kandıramadılar. Aslında kandırılmış tabirini de sevmiyorum. Çünkü onlar kendilerine kanmak istediler. Açıkça ‘şeriatçıyım’ diyen birinin demokrasi getireceğine inanmış olmak için kandırılmazsınız, kanmak istersiniz” ifadelerini kullandı.
“İkinci Cumhuriyetçilerin siyasal islamcıların payandası olması siyaset bilimi tarihinin en ibret verici vakasıdır” diyen Kalkandelen, “Bunlar ‘demokrasi’, ‘çoğulculuk’ diyorlar. Peşine takıldıkları kim? ‘Şeriatçıyım’ diyen bir siyasal islamcı. Demokrasiyi, kurmak istedikleri din devleti için araç olarak gören emperyalizm destekli siyasal islamcıların yanında yer aldılar? Bunun yanıtını kesin olarak ortaya koymamız ve gelecek kuşaklara da anlatmamız gerekiyor. Çünkü bu siyasal tarihinde bir virüstür ve inanın hala bitmedi, her yerdeler. Laikliğe karşı siyasal islamın yanında yer alarak günümüzde temel hakların yok edildiği bir Türkiye yaratılmasına yardım ettiler Vermeleri gereken hesap çok büyük. Bazısı ‘kullanışlı aptal’ olduğunu itiraf etti. Böyle bir tabir kazandırdılar Türkçe’ye. Ama halen akıllanmış görünmüyorlar. İnanın bir AKP bugün bir işaret çaksa aynı şekilde koşabilecek olan insanlar bunlar” değerlendirmesi yaptı.

“LAİKLİK AYRINTI DEĞİLDİR”

AKP’nin MHP’nin de desteğiyle Türkiye’yi Osmanlı monarşisine, devleti de tarikat-cemaat devletine dönüştürdüğünü ve bunun artık kabul edilmesi gerektiğini kaydeden Kalkandelen, “6’lı masa” diye tabir edilen düzen muhalefetinin buna göz yuman tavrını şu sözlerle dile getirdi:

“Ayasofya’nın statüsünün değiştirilmesinde, Yargıtay’ın dualı açılışında, Ankara Adliyesi’nde Kuran kursu açılmasında, medrese sistemini hortlatan yasanın sıfır ret oyuyla Meclis’ten geçmesinde bunların aldıkları pozisyon ortada. ‘Kul hakkı’ ve ‘helalleşme’ söylemiyle devam ediyorlar. Siyaseti sürekli dini referanslarla yapar hale geldiler. AKP’nin bir başarısı da bu oldu, muhalefeti kendine yakınlaştırdı. Dincilikle dindarlık arasında bir hat çizmeyi başaramayan, bunu topluma anlatamayan başarısız bir muhalefet var karşımızda. 6’lı masayı oluşturan partiler parlamenter sistemi demokrasiyle taçlandıracaklarını söylüyor sürekli. Yayınladıkları mutabakat bildirisine bakıyoruz laiklik nasıl geçiyor diye. ‘Din ve vicdan özgürlüğü’ başlığı altında geçiyor. Oysa ki Türkiye’nin bugün karşı karşıya kaldığı en önemli sorun eğitimdeki dincileşmedir. Çünkü kuşaklar böyle yetişiyor. Bu laik eğitimi vermezsek bu ülkeyi nasıl teslim edeceğiz? Tarikat okulların kapatılacağına dair bir ibare yok o metinde. Demek ki bunlar devam edecek. Biz bunları söylediğimizde ‘ayrıntıya girmek istemedik’ diyorlar. Devrim kanunları ve laiklik ayrıntı değildir. Bu ülkede demokrasi vaadiniz olacaksa bu şekilde yapmanız gerekir. Aksine metinde olmasa da olabilecek bir sürü ayrıntı var.”

“SOLDA GÜÇ BİRLİĞİ ÇOK UMUT VERİCİ”

Kalkandelen, konuşmasının son bölümünde de önümüzdeki seçimler öncesi solda Türkiye Komünist Hareketi’nin yer aldığı partiler arasındaki güç birliği toplantılarına işaret ederek şunları söyledi:

“Solda güç birliği adı altında bazı toplantılar yapılıyor. Türkiye Komünist Hareketi, Türkiye Komünist Partisi, Devrim Hareketi ve Sol Parti. Açıkçası tuzağa düşmeyen partiler. Laikliği sahipleniyorlar, sınıf siyasetini önemsiyorlar ve anti emperyalizmi, kamuculuğu ilke olarak benimsiyorlar. Bu ilkeler etrafında ortaya çıkacak bir güç birliğinin seçim sonuçlarına ne kadar etki edeceğini tartışmaktan ziyade bu kadar laikliğin ayaklar altına alındığı bir dönemde böyle bir duruşun çok umut verici olduğunu düşünüyorum. Çünkü laiklik mücadelesi devam edecek. Laikliği kaybettik ve onu yeniden kazanmak, topluma doğruları anlatmak için çok ciddi bir mücadele vermemiz gerekiyor. O nedenle sol partilere ciddi bir işlev düştüğünü görüyorum ve bunun bilincinde olmaları nedeniyle de mutlu olduğumu söylemek istiyorum.”

Buluşma, katılımcıların görüş ve katkılarını sunmasının ardından sona erdi.