Yurtta kalan öğrenciler anlatıyor: Faturanın bize kesilmesini kabul etmiyoruz

"Krizin faturasını ödeyen kesim emekçiler, işçiler ve biz öğrenciler olmayacağız, olmamalıyız. Yapılan son zamların ardından iktidarın bizi cemaat-tarikat yurtlarına itmeye çalıştığının farkındayız, birçok sıra arkadaşımız yoksulluktan dolayı gerici cemaatlerin yurtlarında kalıyor."

Yurtta kalan öğrenciler anlatıyor: Faturanın bize kesilmesini kabul etmiyoruz

Haber Merkezi

KYK yurt ücretlerine zam yapıldığına dair haberlerin yayılması üzerine Gazete Manifesto olarak KYK yurdunda kalan iki öğrenciyle yurtların durumunu, ekonomik krizin gençliğe etkisini ve zam haberlerini konuştuk.

Ekonomik kriz tüm emekçileri yoksulluğa iterken, krizin faturası aynı zamanda gençliğe de kesiliyor. Kriz gençliği nasıl etkiliyor?

M.K: Toplumun bir parçası olarak gençlik de krizden nasibini alıyor. Akademiye, öğrenmeye teşvik edilmiş bir gençlik profili çizilmiş olsa bile, aslında bir çoğumuz ya çalışmak ya da kendimizi büyük oranda kısmak zorunda kalıyoruz. Şimdiye kadar sosyal yaşantımızdan kısarak bir şekilde bütçemizi dengede tutabiliyorken artık temel ihtiyaçlarımızı dahi karşılayamayacak bir çıkmazla mücadele etmemiz gerekiyor.

B.S: Liyakatsiz eğitime itilmiş, maruz bırakılmış emekçi ailelerin çocukları olarak, en küçük zam kelimesi gündeme geldiğinde artık bunun yansımalarını çok iyi tahmin ediyoruz. Kapitalizm ve temsilcisi AKP iktidarı yaratmış olduğu ekonomik krizle emekçi halk ve beraberinde öğrencilere, gençlere yaşamı cehennem kılmaya devam ediyor. Günümüz Türkiye’sinde ekonomik kriz ile birlikte geleceği çalınan öğrenciler çalışmak zorunda bırakılmış, her türlü sosyal aktivitelerden mahrum kalmış, geçinemez duruma getirilmiştir. Emekçiler gibi biz de bu krizin altına itilmek isteniyoruz. Krizin faturasını bize kesip kendi konfor alanlarını korumaya çalışıyorlar.

KYK yurdunda kalıyorsunuz. Yurtlardaki durumdan biraz bahsedebilir misiniz?

M.K: Yaşadığımız yurdun oda kapasitesinin üç öğrenci olduğu zaman da bile kendimize kişisel alan yaratamıyorken, geçtiğimiz dönemde bu sayı dörde çıkarıldı. Yurt nüfusunun %33 arttırılmasından bahsediyoruz fakat bunu karşılayacak düzeyde ne internet kapasitesi, ne yemekhane kapasitesi, ne çalışma alanı kapasitesi ne de sosyal alan kapasitesi bulunuyor. Buna ek olarak özellikle krizin derinleşmesiyle birlikte karını arttırmaya çalışan yemekhane yönetimi ya yiyeceklere alım kısıtı getiriyor ya da yiyeceklerin gramajından veya içeriğinden kısıyor.

B.S: Mimar Sinan Erkek Öğrenci yurdunda kalıyorum. Kaldığım odada 4 kişi kalıyoruz fakat odanın imkanları çok kısıtlı, kendi özel alanımı oluşturamıyorum. Ders çalışma konusunda her gün uyandığımda “Hangi kütüphaneye gitsem?” sorusuyla uyanıyorum. Çünkü çalışma odaları dolu oluyor ve kendi odamda diğer arkadaşlarım olduğu için gürültülü bir ortam oluyor. Bu yüzden dışarı çıktığım zamanlarda maddi konuda büyük sıkıntı yaşıyorum. Yemekhane fiyatları bir devlet kurumuna göre çok yüksek. Yemekhanede sürekli sıra oluyor ve hijyenin “h” harfini bile bulamıyoruz. Haziran ayı yurt ücretini ödemeye çalışırken 478 TL’lik ek ödemeyle beraber nasıl başa çıkacağımı düşünüyorum.

Asgari ücrete yapılan zamla birlikte KYK yurtlarına da yüzde 80 ile 100 arasında zam yapıldığı haberleri dolaşıyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

M.K: Henüz gündemde KYK burslarına zam gelmesi gibi bir başlık söz konusu değilken yine aynı kurumun yurt ücretlerine zam yapması büyük bir tutarsızlık. Oda öğrenci kapasitesini üçten dörde çıkararak, konforun düşmesine neden olan kurum, düşen konforla birlikte yurt ücretinde de olması gerektiği gibi bir indirime gitmemişti. Maalesef bir yandan eğitimin ve öğrencinin değerini anlatan iktidar ve kurumları, diğer yandan yine bu öğrencileri sömürülmeye uygun birer müşteri gibi görmekten de geri durmuyor. Ve her fırsatta krizin faturasını emekçilere, işçilere kestiği gibi öğrencilere de kesiyor.

B.S: Öğrenciler elindeki karın doyurmayacak miktardaki parayla hem yurt ücretlerini hem de geçimlerini nasıl sağlayacaklarını düşünürken yurt ücretlerine tekrar zam yapılması öğrencilere gösterilen büyük haksızlıklardan bir tanesidir. Asgari ücrete yapılan zam karşılığında ürün fiyatlarının artması, hayat pahalılığı, imkansızlık öğrencilere büyük ölçüde yansımaktadır. Bu nedenle asgari ücrete yapılan zammın hiçbir önemi kalmamaktadır. Yapılan bütün bu baskılar öğrencileri yıldırmaya yöneliktir. AKP iktidarının istediği kurdukları rejimin daha gerici, daha piyasacı olması. Gençliğin de buna uyumlu olarak kindar ve dindar olmasını arzuluyorlar. İşte bu noktada bir kısmın boyunduruğu altında kalmamak ve karşı tavır sergilemek zorunluluğu söz konusudur. Bütün bu dayatmalara karşı yerimizi almalı ve kapitalist sistemin dayatmış olduğu bu gerici ve yıkıcı düzeni değiştirme zorunluluğumuzu unutmamalıyız.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

M.K: İktidarın ve kurumlarının zayıf halka olarak gördüğü emekçi, işçi ve öğrencilerin ortak bir düşüncede birleşmesi ve ortak bir eylemde bulunması gerekmektedir. Ve bunun yolu da örgütlenmektir. Eğitimi bilinçten, emeği ihtiyacından uzaklaştıran bu düzenden kurtulamadığımız sürece toplumca, insanca yaşamak ne öğrenciler ne de emekçiler için mümkün olacaktır. Yani biz sadece iyileştirilmiş olanı değil yeni bir düzen yeni bir ülke istiyoruz.

B.S: Krizin faturasını ödeyen kesim emekçiler, işçiler ve biz öğrenciler olmayacağız, olmamalıyız. Yapılan son zamların ardından iktidarın bizi cemaat-tarikat yurtlarına itmeye çalıştığının farkındayız, birçok sıra arkadaşımız yoksulluktan dolayı gerici cemaatlerin yurtlarında kalıyor. Bu yurtların her geçen gün taciz, tecavüz, şiddet ve ölüm haberleriyle gündeme geldiğini görüyoruz. Biz öğrenciler “Okumuş insan, emekçi halka karşı sorumludur.” şiarıyla safları sıklaştırmayı, mücadeleyi büyütmeyi bir an olsun bırakmayacağız. Gericiliği ve çürümüş bu düzeni yıkmak için yolumuzun örgütlenmekten geçtiğini de iyi biliyoruz.