Unutturmak ve aklanmak…

Unutturmak ve aklanmak…

15-12-2022 10:53

Türkiye’nin aydınlık yarınları, geçmişin büyük hesaplaşmasını yaparak kurulacaktır. Düzenin sahipleri, geçmişi unutturmak ve kendilerini aklamak için her şeyi yapacaklardır. Ancak hesaplaşmazsak, ne ülke katliamlardan kurtulur ne de ülkeyi katliamlarla yüz yüze bırakanların iktidarından…

 Ali Ateş

İstiklal Caddesi’nde yaşanan terör saldırısının üzerinden günler geçti. AKP iktidarı, yaşanan terör saldırısından hemen sonra Suriye’nin kuzeyine yeni bir sınır ötesi operasyon için harekete geçmiş, ancak ABD ve Rusya ile yapılan pazarlıklara takılmış gözüküyor. Bununla birlikte İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Biz mesajı aldık” diyerek ABD’yi işaret etmesi de havada kaldı.

Yine bir terör, yine bir halk düşmanlığı ve yine bir katliam sonrası görebileceğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Büyük sözler edilir, arkasından göz yaşı dökülür, ancak katliam günler sonrası unutularak, düzen normal işleyişine geri döner. Ateş düştüğü yeri yaktı; bu katliamda yaşamını yitirenlerin geride kalanlarına ise acılar ve acı ile hayatlarına devam etmek düştü…

Ülkemizin tarihi katliamlar tarihidir. 12 Eylül öncesinde ve 12 Eylül sonrasında yaşanan katliamlar, siyasi ve faili meçhul kalan cinayetlerle yazılan bir tarihin kuşaklarıyız. Ya da bugün düzen, kanlı bir tarihle bugüne gelmiş ve var olmaya devam ediyor. İstiklal Caddesi’nde yaşana katliam da bir kez daha unutturulmak istenecek, ülkenin kanlı tarihinin acı sayfalarında “bırakılarak”, her şeyin üzeri örtülecektir. Dünden bugüne kapitalist Türkiye’nin gerçek tarihi budur…

Ama onlar halk katliamlarını ve terörü “psikolojik savaşın” aracı olarak kullanıp, siyaseti terörle dizayn ederek başka bir tarih yazmaya girişirler! İşte buna izin verilmemelidir.

UNUTTURMAK

Kanıksamak ve alışmak, bugün toplumsal mücadeleler açısından en büyük tehlikenin başında geliyor. Ülkenin kanlı tarihi de, bugün düzenin sahipleri tarafından unutturularak geçiştirilmeye çalışılıyor. İşin birinci boyutu budur.

12 Eylül öncesinde yaşanan katliamları bugün kimse anmıyor. Halbuki 12 Eylül rejimi ve bu rejiminin döşediği taşlarla iktidar olan AKP’nin tek adam rejimini anlamak istiyorsak, 12 Eylül öncesi katliamları bilmek ve bilince çıkarmak durumundayız. Maraş Katliamı, Bahçelievler Katliamı, 1 Mayıs Katliamı, 16 Mart Katliamı, Çorum Katliamı akla ilk gelen örnekler…

Düzenin kanlı tarihi, 12 Eylül ile birlikte bitmedi, tersinden artarak devam etti. 90’lı yıllar yine aynı şekilde düzenin kriz içinde olduğu bir ortamda bir kez daha devreye soktuğu büyük katliamlarla geçti. Sivas Katliamı ve Gazi Katliamı ilk akla gelenler…

Sayısız siyasi cinayetler, aydınların öldürülmesini bu tabloya eklemek gerek. Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Turan Dursun gibi sol Kemalistler ile Musa Anter gibi Kürt aydınlar 90’lı yılların kanlı tarihinde yer alan siyasi cinayetlerdi. Bu tablonun tarihsel olarak tarihsel/teorik bir analizin yapılması yerinde olacaktır.

Ülkemizin kanlı tarihi AKP’nin 20 yıllık iktidarıyla birlikte bitmemiş, tersinden artarak sürmüştür. “Beyaz Toroslar” dönemi sona erdi diyenler, ülkeyi bombalı katliamlara teslim etmişti. AKP dönemi ülkenin büyük kitlesel terör eylemleriyle karşı karşıya kaldığı dönemin adı olmuştur. Hrant Dink’in ve Necip Hablemitoğlu gibi iki ismin AKP döneminde siyasi cinayete kurban gitmesi, AKP döneminin hiç de “ak bir dönem” olmadığının bariz kanıtı olarak karşımızda.

Ama büyük katliamları nasıl unutabiliriz? Reyhanlı, Reina, Suruç, Gar, Sultanahmet, Beşiktaş, Güvenpark, Merasim Sokak, Dolmabahçe, İstiklal…. Liste uzayıp gidiyor… AKP dönemi ülkenin en kanlı tarihi olarak kayıtlara geçmiştir. Bugün yeni bir rejim, gerici bir rejim ve istibdat rejimi kodlamasıyla AKP karşı-devrimini konuşacaksak eğer karşı-devrimin nasıl şekillendiğini iyi analiz etmek gerekiyor.

AKLANMAK

Bu meselenin ikinci boyutu ise kendilerini aklamaktır! Ülkenin kanlı tarihi, bugün düzen siyasetinde bütün aktörlerin kendilerini akladıkları bir ikiyüzlülükle ele alınabiliyor. İstiklal Caddesi’nde yaşanan halk düşmanı terör saldırısı sonrası AKP’den MHP’ye kadar herkes terörü lanetleyen açıklamalar yaptı. Ancak ülkenin kanlı tarihinin gerçek bir hesaplaşması yapılmadığından, tarihin karanlık sayfalarında kalan katliamların failleri kendilerine kolayca aklayabiliyorlar.

Maraş Katliamı’nı nasıl unutacağız? Bunun arkasında bulunan derin devleti ya da faili olarak ülkücüleri nereye koyacağız?

Bahçelievler Katliamı’nda sanık olan ülkücü faşistlerin bugün terörü lanetleyen açıklamalarına ne diyeceğiz?

Ya da Sivas Katliamı’nda dinci gerici, siyasal İslamcılığın bugün katliamlar karşısında terörü kınayan sözlerine?

Tam bir ikiyüzlülükle karşı karşıyayız… Ülkenin kanlı katliamlarının ortakları bugün hem geçmişi unutturmak hem de kendilerini aklamanın yolunu yapmaya çalışmaktadırlar. Cihatçı terör örgütlerinin katliamları ortada, ancak cihatçı teröre destek veren AKP’nin kendisini aklaması akıl sınırları zorlayan bir durum değil mi?

Türkiye’nin aydınlık yarınları, geçmişin büyük hesaplaşmasını yaparak kurulacaktır. Düzenin sahipleri, geçmişi unutturmak ve kendilerini aklamak için her şeyi yapacaklardır. Ancak hesaplaşmazsak, ne ülke katliamlardan kurtulur ne de ülkeyi katliamlarla yüz yüze bırakanların iktidarından…