TKH: Briket evlerle sığınmacı sorunu çözülmez!

"ABD emperyalizmi, Avrupa Birliği emperyalizmi, işbirlikçi ve mezhepçi dış politikasıyla AKP ile sığınmacıları ucuz iş gücü olarak gören sermaye sınıfı sorunun kaynağı ve sorumlusudur. Emperyalizme, AKP’ye ve sermaye sınıfına hayır demeden sığınmacılar sorununa politik ve toplumsal bir çözüm üretmek mümkün değildir."

TKH: Briket evlerle sığınmacı sorunu çözülmez!

Türkiye Komünist Hareketi (TKH) son günlerde daha da tartışılan sığınmacı gündemine ilişkin bir açıklama yayımladı. Açıklamada, sığınmacılar ve göçmenler sorunun düzen partilerinin seçim siyasetine meze edildiği belirtilirken, emperyalizme, AKP’ye ve sermaye sınıfına hayır demeden sığınmacılar sorununa politik ve toplumsal bir çözüm üretmenin mümkün olmadığı vurgulandı. “Briket evlerle sığınmacı sorunu çözülmez!” başlığıyla yayımlanan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Ülkemizin ağır ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunlarından birisi haline gelen sığınmacılar ve göçmenler sorunu bugün düzen partilerinin seçim siyasetine meze edilirken diğer yandan ırkçılık ve emek düşmanlığının körüklendiği bir politik iklim oluşturulmasının da aracı haline getirilmektedir.

Sığınmacı ve göçmen sorununa yönelik düzen siyasetinin ırkçı, gerici, emek düşmanı ve işbirlikçi politikaları yabancı düşmanlığına evrilen faşist bir söyleme kapı aralamakta aynı zamanda AKP’nin, emperyalizmin, cihatçı terörün ve patronların günahlarını örten bir işlev görmektedir. Ülkemizin karşı karşıya kaldığı sorunun nedenleri ve sorumluları ortaya konmadan sığınmacı ve göçmenler sorununun ele alınması ve çözümü mümkün değildir.

Eğer sığınmacıların ve göçmenlerin ucuza çalıştırılmasını, ucuz emek gücü olarak görülmesini yanlış buluyorsanız, patronları, sermayeyi ve kapitalizmi karşıya almak zorundasınız!

Eğer sığınmacıların ve göçmenlerin AB tarafından verilen para karşılığında Türkiye’de tutulmasından şikâyet ediyorsanız, AB’nin emperyalist karakterini görmek ve karşı çıkmak durumundasınız!

Eğer sığınmacıların ve göçmenlerin yerlerinden ve yurtlarından ayrılmasını sorguluyorsanız, ABD emperyalizminin kanlı planlarını görmek ve karşı durmak zorundasınız!

Eğer sığınmacıların ve göçmenlerin, milyonları bulan sayılarla Türkiye’ye gelmesini, yerleştirilmesini ve sınırların devlet tarafından açılmasını sorguluyorsanız AKP’nin sorumluluğunu başa yazmak ve mezhepçi dış politikasının yarattığı sonuçlar ile işbirlikçi karakterini görmek durumundasınız!

Dünya çapında ve özelde ülkemizde yoğun bir biçimde gündeme gelen sığınmacı ve göçmen sorunun kaynağı emperyalizmin saldırganlık, savaş, yıkım, sömürü ve yağma siyasetidir. Irak, Suriye, Afganistan, Libya başta olmak üzere ABD emperyalizminin doğrudan ya da vekâlet savaşlarıyla ve yıkımla yüz yüze bıraktığı ülkelerden kaçmak durumunda kalan insanların yurtlarını terk etmek durumunda kalmasının nedeni açıktır!

Açık olan bir başka gerçek ise emperyalist saldırganlığın maliyeti, yerlerinden yurtlarından olan sığınmacıların ödediği bedel bir tarafa, doğrudan Türkiye’ye ödetilmektedir. Türkiye hem ABD hem de AB emperyalizmi tarafından göçmen ve sığınmacıların “yerleşim kampı”na dönüştürülmüştür.

Ülkemiz, aynı zamanda emperyalist ülkelerin istihbarat örgütleri tarafından kullanılan başta cihatçılar olmak üzere vekâlet savaşı yürüten terör gruplarının “toplanma alanı” haline getirilmiştir. Sığınmacılar ve göçmenler sorununun insani/toplumsal boyutu kadar siyasi boyutu da mutlak bir biçimde ele alınmak durumundadır. El-Kaide, IŞID, İhvan gibi cihatçı terör üyelerinin bizzat devlet tarafından ülkemize il il yerleştirilmiş olması, ülkemizin karşı karşıya kaldığı tehlikeyi göstermekle birlikte AKP iktidarının “milli güvenlik” paravanı altında mezhepçi ve Amerikancı dış siyasetinin de niteliğini göstermektedir.

Bugün sığınmacılar ve göçmenler sorunu, bir sonuçtur: AKP iktidarının, ABD emperyalizminin taşeronluğunu üstlenme siyasetinin doğrudan sonucudur!

Suriye’nin, İsrail’in çıkarları için ABD’nin başını çektiği emperyalist blok tarafından yıkılması ve parçalanması siyasetine Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığı yaparak ortak olan AKP iktidarı, bugün sayıları milyonları bulan Suriyeli’nin ülkemize sığınmasının bizzat yolunu yapmış, kapıları açmış, emperyalizmin planlarının uygulayıcısı olmuştur. “Savaştan kaçan insanlara kapıları kapatacak mıydık” tezi bir demagojidir! Suriye’de yaşanan yıkım ve savaşı bizzat körükleyen AKP iktidarı olmuştur! Savaşa ve Suriye’nin bölünmesine baştan hayır demek mümkünken, hilafetçi ve Osmanlıcı hayallerle ABD’nin, İngiltere’nin ve İsrail’in planlarının parçası olmayı seçmiş, binlerce cihatçıyı Türkiye üzerinden Suriye’ye sokmuş, hem Suriye’de, hem ülkemizde cihatçılara kamplar ve merkezler açmış, bunu da “terör koridoruna hayır” teziyle savunmuştur. Sonuç ortadadır. Suriye’deki savaşın ve bölünmenin maliyeti ülkemiz açısından büyük olmuştur ve olmaya devam etmektedir. “Milli güvenlik” paravanının arkasına saklanarak İdlib’te şeriat devleti kurma niyetinin, ülkemizin milli güvenliğiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur.

Bugün Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz diyerek İdlib’de terör örgütlerinin yönetimde olacağı ABD destekli yeni bir düzenleme siyaseti briket evlerle süslenmektedir. Suriyeli sığınmacılar sorunu, AKP açısından Suriye’nin bölünmesi için kullanılan bir karttan ibarettir. Suriyeli sığınmacılar sorunu briket evlerle çözülemez! Sorunun kaynağı Suriye’deki savaş ise, bu savaşın derhal bitirilmesi Suriyeli sığınmacılar sorunundaki atılacak ilk adımdır. Dün Suriye’de savaşın körüklenmesini engellemek mümkünken bugün bitirilmesi zorunluluktur. Kudüs’ü fiili durumla başkent ilan eden İsrail yönetimi ile masaya oturan, kendi konsolosluğunda kendi vatandaşını katleden Suudi Arabistan ile görüşen, darbeci dediği Mısır ile yeniden ilişki kuran AKP iktidarının, meşru Suriye yönetimi ile görüşmemesi AKP’nin ikiyüzlü siyaseti olduğu kadar ABD emperyalizminin emirlerinden çıkmamanın da somut kanıtıdır!

Afganistan işgaline ortak olan, yobaz Taliban çetelerinin “inancıyla alakalı ters bir yanı” olmadığını söyleyen, Afganistan Havalimanı’nı Katar ile birlikte işletmek isteyen AKP iktidarı, ABD hesabına çalışan Afganlıların geçişi için sınırları sonuna kadar açmış, bugün ülkenin karşı karşıya bulunduğu bu sorun karşısında ise ölü taklidi yapmaktadır! Sonuç ise binlerce Afganlının ülkemize “sığınması” olmuştur. Benzer bir durum Pakistan’daki ABD eliyle yapılan müdahalenin ardından son günlerde sayıları giderek artan Pakistanlı düzensiz göçmenler için de geçerlidir. Sorunun kaynağı emperyalizmin taşeronluğunu üstlenmektir. Yapılması gereken ilk iş ise emperyalizmin yıkım ve yağma siyasetine ortaklıktan vazgeçilmesi ve NATO’dan çıkılmasıdır.

Avrupa Birliği ile imzalanan Geri Kabul Anlaşması, para karşılığında sığınmacıları ülkemizde tutma siyasetidir! AKP iktidarı, sığınmacı ve göçmenlerin Türkiye’de kalması için Avrupa Birliği tarafından verilen rüşvete evet demiştir!

Sığınmacı ve göçmenlerin ülkemizde tutulmasının bir başka nedeni ise patronlara ucuz ve güvencesiz emek gücü sağlamaktır. AKP’li bakanların utanmadan dile getirdiği bu gerçek, sayıları milyonları bulan “sığınmacı ve göçmenleri savunuyoruz” söylemindeki sahtekârlığın açık ifadesidir!

Bugün yapılacak en büyük yanlış, ırkçı ve faşist siyasetin tezahürü olarak sığınmacılar ve göçmenler sorununda yabancı düşmanlığıdır! Ülkemize sığınan milyonlarca insanı düşmanlaştıran ırkçı ve faşist yaklaşımların tereddütsüz karşısında durulmalı, emperyalist işgal, yıkım ve savaş siyaseti ve AKP’nin mezhepçi, para dilenen ve işbirlikçi siyasetine karşı mücadele etmektir!

  • Suriye’de yanan ateş derhal söndürülmeli, Suriye savaşının bitirilmesi için Suriye yönetimi ile masaya oturulmalıdır! Yurtlarından ve evlerinden olan bütün sığınmacıların yeniden ülkelerine dönmeleri için gerekli hukuki, siyasi ve ekonomik şartların sağlanması için yeni bir dış politika geliştirilmelidir! Acilen Suriye, İran, Irak, Lübnan, Ürdün, Filistin başta olmak üzere bölge ülkeleriyle iş birliğine gidilmelidir.
  • Türkiye, Suriye’den çekilmeli, Suriye’nin toprak bütünlüğü, güvenliği ve egemenliği sağlanarak, savaşın bitirilmesi için gerekli adım atılmalıdır. Bu adım en başta emperyalizmin bölge planlarını bozacaktır.
    AKP iktidarı, NATO’nun taşeronluğunu yaptığı gibi, sığınmacılar sorununda da kendisinden beklendiği üzere yıkım ve savaş siyasetinin de maliyetini halkın vergileriyle “üstlenmektedir”. Ülkemiz NATO’dan çıkmalıdır! Her türlü emperyalist vesayet ve emperyalizmin vekâletçiliği reddedilmelidir. Ülkemizin çıkarları, bir kez daha görüldüğü üzere NATO’dan geçmemektedir!
  • Göçmenlerin “Geri Kabul Anlaşması” iptal edilmelidir. Göçmenler ve sığınmacılar konusunda sabah akşam insan hakları dersi veren Avrupa Birliği ile sığınmacı pazarlığı derhal bitirilmelidir.
    Ülkemizde çalışma izni olan bütün göçmenler için gerekli hukuki, sosyal ve ekonomik haklar derhal sağlanmalıdır. Çalışma izni olan göçmenler başta olmak üzere ülkemizde çalışan bütün sığınmacıların ucuz işgücü olarak görülmesine karşı eşit işe eşit ücret sağlanmalı ve bütün sosyal hakları verilmelidir. Sigortasız ve güvencesiz göçmen çalıştırılması yasaklanmalıdır. Bütün göçmen emekçilerin sendikal örgütlenmeleri sağlanmalıdır. Bugün emek gücünü satarak ülkemizde yaşam mücadelesi veren hangi etnik kökenden gelirse gelsin bütün emekçi sığınmacılar ile Türkiye işçi sınıfının birliği ve ortak mücadelesi esastır.
  • Suriye’nin iç siyasetine müdahale anlamına gelen Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık uygulamasına son verilmelidir. Vatandaşlık başta Suriyeli zenginlere ve patronlara tanınan bir ayrıcalık aynı zamanda AKP’nin oy devşirme siyasetidir. Bu ayrıcalık derhal sonlandırılmalıdır.
  • Bütün sınırların her türlü güvenliği ve denetimi derhal sağlanmalıdır. Türkiye’ye giriş yapan uluslararası ve/veya geçici koruma kapsamında olanlar, göçmen ve sığınmacılar ile düzensiz göçmenler kayıt altına alınmalıdır. Sınır güvenliği ve denetimi için insan kaçakçılığı ile etkin mücadele yürütülmeli, sorumlular ortaya çıkarılmalıdır.
  • Koruma altında olan sığınmacı, göçmen çocukların çalıştırılması yasaklanmalı, eğitim olanakları sağlanmalı ve eğitim almalarını güvence altına alacak şekilde denetlenmelidir. Bu çocuklar cihatçı terör örgütlerinin “eğitim” adı altındaki faaliyetlerinden uzak tutulmalıdır. Bu tür faaliyetler yasaklanmalıdır. Aileleri olmayan ve/veya istismar edilen sığınmacı ve göçmen çocuklar devlet korumasına alınmalıdır.
  • IŞİD, El Nusra gibi örgütler başta olmak üzere, cihatçı terör örgütlerinin Türkiye içerisindeki bileşenleri aracılığıyla göçmen ve sığınmacı kadınların köle ve/veya ikinci-üçüncü eş olarak satıldığı bir gerçektir. Büyük kentler de dâhil olmak üzere, ülkemizde süren bu faaliyet derhal sonlandırılmalı, istismar ve şiddete maruz kalan sığınmacı ve göçmen kadınlar koruma altına alınmalıdır.
  • Ülkemizdeki insan ticareti ağı açığa çıkarılmalı, dağıtılmalı parçası olan bütün suçlular yargılanmalıdır. İnsan ticareti mağdurları koruma altına alınarak, gerekli psikolojik ve sosyal destek sağlanmalıdır.
    Milyonları bulan sığınmacı sorununda sığınmacı ve göçmenler üzerinden yürütülen yabancı düşmanlığı, ırkçı söylem ve milliyetçi siyaset AKP’nin, emperyalizmin ve patronların suçlarını ve sorumluluklarını örtmektedir.

Türkiye Komünist Hareketi, ülkemize sığınan yabancılara yönelik her türlü düşmanlığın, ayrımcılığın ve sömürünün tereddütsüz karşısında yer alırken ülkemizin “batının mülteci gettosu” haline getirilmesine ve AKP’nin sığınmacılar üzerinden siyasal hesaplarına karşı da mücadele eder. Sorunun kaynağında emperyalizm ve AKP’nin işbirlikçi dış politikası ile sermayenin sömürü hırsı yatmaktadır. Bu gerçek ortaya konmadan milyonları bulan sığınmacılara yönelik düşmanlığı körükleyecek her siyaset doğrudan ırkçı ve faşist zeminin güçlenmesine hizmet eder. Partimiz yabancı düşmanlığına hayır derken tersinden Türkiye’nin sığınmacı ülkesi haline getirilmesine de karşıdır: Sığınmacıların ülkelerine dönmeleri için gerekli politik, hukuki ve insani şartların sağlanmasından yanadır.

ABD emperyalizmi, Avrupa Birliği emperyalizmi, işbirlikçi ve mezhepçi dış politikasıyla AKP ile sığınmacıları ucuz iş gücü olarak gören sermaye sınıfı sorunun kaynağı ve sorumlusudur. Emperyalizme, AKP’ye ve sermaye sınıfına hayır demeden sığınmacılar sorununa politik ve toplumsal bir çözüm üretmek mümkün değildir.