"Tarikat ve cemaatler Türkiye'nin azgın azınlığıdır!"

"Bugün ülkemizin en temel toplumsal ve siyasi sorunu tarikat ve cemaatlerdir. Tarikat ve cemaatlerin ördüğü karanlık artık yurttaşların doğrudan yaşam tarzına müdahaleye dönüşmüştür. Bugün tarikat ve cemaatlerin gerici baskısı ve dayatması bulunmaktadır."

Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) haftalık basın toplantısı TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek’in katılımıyla gerçekleşti. Tekerek basın toplantısında tarikat ve cemaatlerin yarattığı tehdide ilişkin “Adnan Hocacıları marjinal zannerderdik, şimdi İsmailağacıların 6 yaşındaki çocuğa sistematik istismarına onay veren çürümüşlüğünü yaşadık. Bunlar Türkiye’nin azgın azınlığıdır! Bu irticaya ülkemizin teslim etmeyeceğiz!” dedi.

Tekerek basın toplantısında şunları kaydetti:

Değerli yurttaşlar,

AKP 20 yıldır iktidarda. 20 yıl boyunca ülkemiz büyük bir tahribat yaşamıştır. Bu tahribatın verdiği zararın boyutları herkes tarafından görülmelidir. AKP eliyle yargı siyasetin sopası haline getirilmiş, hukuk ayaklar altına alınmıştır. Meclis tasdik kurumuna indirgenmiş, anayasanın temel hükümleri AKP tarafından yok sayılmıştır. Laiklik bugün kağıt üzerinde yazan bir maddeden ibarettir. Ülkenin bütün değerleri yağmalanmış, özelleştirme adıyla emperyalist tekellere peşkeş çekilmiştir. Yağma ve talan süreci 20 yıl boyunca korkunç boyutlara ulaşmıştır. Yandaşlar ve patronlar servetlerine servet katarken, emekçe halka işsizlik ve yoksulluk düşmüştür. Ülkemizin 20 yıllık tarihi katliamlar tarihi olarak kayıtlara geçmiştir. Ülke ekonomisi dış borca dayalı ve sıcak paraya bağımlı kılınırken, bugün büyük bir ekonomik kriz emekçileri vurmaktadır.

Türkiye’nin 20 yıllık süreci bir karşı devrim sürecidir. AKP eliyle kurulan “Yeni Türkiye” ülkemiz açısından tam bir geriye gidiştir.

Bugün geldiğimiz noktada 20 yılın muhasebesini bütün yurttaşlarımızın yapması lazım.

Ülkenin gördüğü zarar yetmezmiş gibi AKP, iktidarını sürdürmek için saldırmaya, baskıya, dayatmaya ve yeni tezgahlar kurmaya devam ediyor.

Değerli yurttaşlar,

Bugün ülkemizin önünde büyük bir tehlike bulunmaktadır. Bu da AKP ve MHP tarafından gündeme getirilen anayasa değişikliğidir.

Daha dün bombalı katliam yaşadık. Meclis’te bu katliamın araştırılmasını istemeyen MHP ve AKP, İstiklal Katliamını unutturdular.

Daha dün, ülkemizin utancı sayılabilecek 6 yaşında bir çocuğun dini nikahla evlendirilmesi ve istismar skandalını yaşadık.

Bütün bu gelişmeler ülkemizin nasıl bir zihniyetle yönetildiğini ya da ülkemizin nereye geldiğini göstermeye yeter de artar bile. Ancak AKP, bunun hesabını vereceğini, 20 yıllık iktidarının hesabını vereceğini yeni bir hamleyle zararların en büyüğünü vermek için harekete geçmiş bulunuyor.

Bugün başörtüsüne anayasal güvence kılıfıyla propaganda edilerek seçimlerde yeni bir din istismarının örneği sayılması gereken bir gündemle karşı karşıyayız. AKP ve MHP tarafından gündeme getirilen anayasa değişikliği teklifi, bugün ülkemizin en önemli gündemlerinden birisidir.

Gündeme getirilmek istenen anayasa değişikliğinin nedeni belli. Dini bir kez daha siyasete alet ederek seçimlerde rant sağlamak. Ancak bu anayasa değişikliği teklifi, ülkenin teokratik bir devlet biçimine geçişin eşik taşıdır.

AKP ve MHP tarafından gündeme getirilen anayasa değişikliği teklifi, anayasanın değişmez hükümlerinden olan laiklik ilkesinin temelden ilgası anlamına gelecektir. Başörtüsüne anayasal güvence olarak sunulan teklif, anayasanın dini hükümlerle yazılma girişimidir.

Buna izin verilemez.

Tarikat ve cemaatlerin ülkemizi nasıl karanlığa boğduğu her gün yaşadığımız gerçek. Yanı başımızda İran örneği ortada.

AKP adım adım, şeriat rejimine geçmek istiyor. Bugün dini referanslarla anayasa değişikliği, ileride teokratik bir rejimin yolunu döşemesi bakımından emsal teşkil edecektir.

Biz bu anayasa değişikliğine hayır derken, ülkemizin içinde bulunduğu tehlikeye bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz.

Değerli yurttaşlar,

Laiklik karşıtı bu anayasa teklifine yönelik ise düzen muhalefetinden destek açıklamaları geliyor. Onlar seçimlerden önce hayır dersek AKP’nin elini güçlendiririz tezine sarılıyorlar. Ancak anayasanin dini hükümlerle değiştirilmesi gibi çok tehlikeli bir yolun açılmasına hizmet etmektedirler.

Bu gündem bile ülkemizin en temel sorunlarından birisi olan gericiliğe karşı mücadelede düzen muhalefetinin gerçek yüzünü ortaya koyuyor.

Tüm yurttaşlarımızı anayasanın dini referanslarla değiştirilmesine hayır demeye çağırıyoruz, Partimizin laiklik mücadelesine güç vermeye çağırıyoruz.

Değerli yurttaşlar,

Çünkü bugün sorun başkadır. Bugün doğrudan tarikat ve cemaatlerin baskısı ve saltanatı bulunmaktadır.

Bugün ülkemizin en temel toplumsal ve siyasi sorunu tarikat ve cemaatlerdir. Tarikat ve cemaatlerin ördüğü karanlık artık yurttaşların doğrudan yaşam tarzına müdahaleye dönüşmüştür. Bugün tarikat ve cemaatlerin gerici baskısı ve dayatması bulunmaktadır.

Tarikat ve cemaatler, ülkemizin kanserli dokusudur.

En son dini nikahla 6 yaşındaki bir kız çocuğunun 29 yaşında bir tarikat müridiyle evlendirilmesi olayı, tarikat ve cemaatlerin nasıl bir karanlık ve çürüme olduğunu gözler önüne sermiştir.

Vakıf ve dernek adıyla kendilerini kamufle ederek birer siyasi hareket olan tarikat ve cemaatler ülkemiz açısında en büyük tehlikedir.

Bugün tarikat ve cemaatler, artık holdingleşmiştir. Gericiler ülkemizin patron sınıfı haline gelmiştir.

Amaçları bellidir. Şeriat devleti!

Kendi hukukları, kendi örgütleriyle tıpkı FETÖ gibi paralel yapılar, devleti ele geçirmeye çalışmaktadırlar. Onlar için anayasa, yasalar önemli değildir. Onlar şeriat yasalarını hayata geçirmektedirler.

Adnan Hocacıları marjinal zannerderdik, şimdi İsmailağacıların 6 yaşındaki çocuğa sistematik istismarına onay veren çürümüşlüğünü yaşadık. Bunlar Türkiye’nin azgın azınlığıdır!

Bu irticaya ülkemizin teslim etmeyeceğiz!

Bugün yapılması gereken bellidir: Tarikat ve cemaatler kapatılmalı, kılıf olarak kurdukları dernek ve vakıflar hemen devletleştirilmelidir.

Bütün yatılı okul, yurtlar tarikatların elinden alınmalı, çocuklarımız bu yobazlardan kurtarılmalıdır.

Çocuklarımıza sahip çıkmak istiyorsak, ülkemizin tarikat ve cemaatlerden temizlenmesi gerekir.

Değerli yurttaşlar,

Türkiye’de yobazlığın bir kaynağı tarikat ve cemaatler ise diğer iki odak ise Diyanet ve AKP’dir. AKP, yaşanan istismar vakasında kendini aklamaya çalışıyor. Ancak tarikat ve ceamaatlere yol veren, destek veren, para veren, kamu kaynaklarını buralara bağlayan AKP’den başkası değildir.

Bugün ülkemizde irtica varsa, bunun ikinci adresi ise AKP’dir.

Aynı zamanda bir devlet kurumu olan Diyanet te tıpkı tarikatlaşmıştır. Diyanet devletin resmi dini kurumu değil, doğrudan şeriat devletinin kuruluşu için çalışan bir kurum haline gelmiştir.

Artık Diyanet’in ıslah edilmesi mümkün değildir.

Bizler, gericiliğe karşı laiklik için Diyanetin de kapatılmasını savunuyoruz.

Biliyoruz ki gericiliğe karşı mücadele ülkemizin aydınlık yarınları için mücadeledir.

Değerli yurttaşlar,

AKP seçimleri kazanmak için elindeki bütün kozları gündeme getirecektir.

Seçimlere giderken AKP tarafından daha nelerin gündeme geleceğini merakla bekliyoruz.

7 Haziran – 1 Kasım sürecini unutmadık. Bombalı katliamlar yaşadık. Hala bu katliamların üzerindeki karanlık kalkmış değildir. Yine bir seçim döneminde iktidarı, koltuklarını ve yağa ve talanı bırakmak istemeyecek olan AKP ile karşı karşıyayız.

Seçimi kazanmak için ülkeyi savaşa bile sokabilirler. Bugün AKP tarafından bir yandan Yunanistan’a diğer yandan Suriye’ye dönük savaş tehditleri savruluyor.

Milliyetçi bir politik iklim yaratık, buradan yararlanarak seçimleri kazanmak hesabı yapıyorlar. Bütün yurttaşlarımız AKP’nin seçim taktiklerine karşı uyanık olmalıdır.

Kendileri dışında herkesi vatan haini ilan ediyorlar, milli güvenlik propagandasıyla savaş siyasetini iç siyasetin malzemesi haline getireceklerdir.

Ama bilinmelidir ki, bu ülkede bir milli güvenlik sorunu varsa, Asıl AKP milli güvenlik sorunudur!

Bilinmelidir ki, bu ülkenin çıkarları söz konusuysa, AKP ülke çıkarlarını değil emperyalizmin taşeronluğunu yürüten gayri-milli bir partidir.

Değerli yurttaşlar,

AKP şimdi de muhalefeti susturmaya çalışmaktadır. Erdoğan’ın karşısına çıkacak adayları, yargı sopasıyla bertaraf etmeye çalışıyorlar.

AKP’ye şaşırmıyoruz. Dün İstanbul seçimlerini iptal etmişlerdi. Evler tek tek basılmış, seçmen kayıtlarına nasıl bakıldığını hatırlayalım. İstanbul seçimlerini iptal eden AKP başarısız olmuş, şimdi cumhurbaşkanı seçimleri öncesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanına hapis cezası verilerek, yeni bir tezgah kurmaya çalışıyorlar.

İstanbul Belediye Başkanına hapis cezası veren hakimle, hapis cezası isteyen savcının doğrudan AKP ilişkisi basına yansıdı.

Daha önce aynı mahkeminin hakimi biliyorsunuz Samsuna sürüldü. Sürülen hakim, bana İmamoğlu’na ceza vermem için baskı yapıldı dedi. İstinafı ayarladık, sen cezayı ver yeter dediler dedi. Bunu diyen hakimi bir geceyarısı Samsun’a sürdüler, yeni bir hakim atadılar ve siyaseten yasaklamanın önünü açan cezayı kesmiş oldu.

Şimdi AKP’liler, yargı bağımsızdır diye hep bir ağızdan konuşuyorlar. Hatta daha ileri gidip “aslında Erdoğan’a bir oyun oynanıyor” diye propaganda bile yürütüyorlar. Tam bir akıl tutulması.

Rahip Brunson, Kavala, Demirtaş davalarını biliyoruz. Hepsine yönelik hükmü bizzat Saray vermedi mi? Bugün İmamoğlu’na verilen bu karar hukuki bir karar değil, doğrudan siyasi bir karardır.

Bu karar AKP’nin gerçek yüzüdür. Yağma, talan, rüşvet, yolsuzluk, rant çarkı bozulmasın diye herşeyi yapacak bir hükümetle karşı karşıyayız.

Halkımız bu oyunları iyi biliyor. Bu oyunları bozacak tek güç ise yine emekçi halkımızın kendisidir.

Değerli yurttaşlar,

Bizler tarikatın 6 yaşındaki bir çocuğa istismarını konuşurken, yargının siyasi sopa olarak muhalefeti susturma girişimini tartışırken, AKP Meclis’te yağma ve talan siyasetine devam ediyor. Meclis’te görüşülen yeni yasada özelleştirilen limanlarının süresinin uzatılması gündemi var. Yani peşkeş çektikleri limanları 50 yıl boyunca patronların, Katarlıların ve karanlık odakların yağmasını garantiye almaya çalışıyorlar.

Ülkenin fabrikalarını sattılar, limanlarını sattılar, işletmelerini sattılar, madenlerini sattılar, ormanlarını sattılar!

Doymadılar!

Şimdi iktidardan gidecekler diye yeni yasaları gündeme getiriyorlar.

Onlar özelleştirdi, biz devletleştireceğiz! Bütün limanlara el koyacağız! Limanlar parababalarının değil ülkenin limanları olacak!

Değerli yurttaşlar,

Önümüzdeki seçimler ülkenin en önemli seçimleri. Bu seçimlerde düzenin kanatlarına mahkum değilsin! Biz sosyalistler, yan yana geldik ve Sosyalist GÜçbirliğini kurduk.

Emekçiler ne AKP -MHP faşizmine ne de Millet İttifakı adıyla kurulan başka bir sağ cepheye mahkum! Bu cumartesi günü gericiliğe, tarikatlara ve AKP’nin hukuksuzluğuna karşı Sosyalist Güç Birliği alanlarda olacak.

Sizleri yarın Kadıköy’de Sosyalist Güç Birliği’nin yapacağı basın açıklamasına davet ediyoruz.