Sosyalizmi üniversitelere taşımak

Gençliğin artık sorunlarla anılan değil, ülkeye dair söz söyleyen bir düzleme taşınması için, ülkede gerçek bir kurtuluş tartışmasının başlaması ve bu arayışın güçlenmesi için ise omurgayı doğru inşa etmek gerekiyor.

Evrim Saldıran

Üniversiteler ve üniversiteli gençlik uzun süredir Türkiye’de sorunlar ile anılır durumda. Gençlik dendiğinde geleceksizlik, işsizlik, yurtdışına çıkma arayışı, barınma sorunu gibi gündemler akla geliyor ve siyasette de gençlik bu sorunlar üzerinden tartışılıyor. Bu sorunların olmadığını iddia etmiyoruz, tam tersi bugün gençliğin sorunları derinleşiyor ve sorun yumağı haline dönüşüyor. Fakat hem bu sorunların nedenlerinin ortaya doğru konduğunu hem de gençliğin sorunlarına dair gerçekçi bir çözüm arayışının tartışıldığını ise düşünmüyoruz.

İlk olarak gençliğin sorunlarının siyasetten ve toplumun bütününden koparılarak ele alınmasının hatalı olduğunu ve siyasetin mantığına aykırı olduğunu belirtmek gerekiyor. Dolayısıyla gençlik alanında yürütülen bir tartışmanın mantığı gereği ülkedeki sisteme, siyasal alandaki konumlanışlara ve toplumsal mücadelelere taşınması ve buradan yana yanıt üretilmesi gerekiyor. Bugün ise düzen cephesinde yürütülen tartışmanın bundan çok uzak olduğunu ifade etmekten çekinmiyoruz. Sömürü, gericilik, işbirlikçilik tartışılmıyor ve kurtuluş reçetesi olarak sunulan reçetede düzenin restorasyonu ve başkanlık sisteminin dönüştürülmesi dışında bir şey yazmıyor.

Gençliğin sorunlarının arttığı, düzenin tüm kanatlarının ise gençliğe oy havuzu olarak baktığı, ülkemizdeki gerçek sorunların tartıştırılmadığı ve tüm hesabın “saray ve çetesine” kesilmeye çalışıldığı böylesi bir dönemde ise gençliğin devreye girmesi gerektiğini düşünüyoruz. Gençliğin artık sorunlarla anılan değil, ülkeye dair söz söyleyen bir düzleme taşınması için, ülkede gerçek bir kurtuluş tartışmasının başlaması ve bu arayışın güçlenmesi için ise omurgayı doğru inşa etmek gerekiyor.

İlk olarak kapitalizmle uzlaşmayan, onun tadilatını savunmayan, geleceksizlik, işsizlik, yoksulluk, umutsuzluk yaratan bu düzenin değirmenine su taşımayan bir mücadelenin şekillenmesi gerekiyor. Bu düzen karşıtı ideolojik pozisyonun gençlik içerisinde güçlendirilmesi, “-izmleri” eşitleyen liberal düşüncelerle hesaplaşılması ve düzenin devamını sağlayan her yaklaşımın karşısında güçlü şekilde durulması gerekiyor.

İkinci olarak bu düzen karşıtı ideolojik pozisyonun siyasetteki iz düşümlerinin oluşturulması ve gençliğe pozisyon aldırılması gerekiyor. Bugün sermaye düzeniyle kavgası olmayan her siyasetin o veya bu şekilde gençliğin sorunlarının derinleşmesine hizmet ettiği açıkça ortaya konmalıdır. Gerek sermaye düzeninin sorunlarını rejim tartışmasına sıkıştıran ve sistemi ayakları üzerine oturtmayı amaçlayan Millet İttifakı gerekse de solda görünen fakat Millet İttifakı’nın rayından ayrılmayan yaklaşımlara gençliğin tavrının net olması gerekmektedir. Bu düzenin yamanmasına da, bağımsızlığın, laikliğin, eşitlik ve özgürlüğün geri plana itilmesine de geçit verilmemelidir. Gençliğin gelecek mücadelesi ve ülkenin kurtuluşu doğrudan bu ilkelerin toplumla buluşmasından geçmektedir.

Üçüncü olarak ise bu gerçeklerin farkında olan ve “bir şey yapmalı” diyen gençlik kesimlerinin yalnızlığa, aktivizme, sahte umutlara kaptırılmaması ve örgütlü bir sürecin parçası haline getirilmeleri görevi ile karşı karşıya bulunuyoruz. Gelecek arayışını, eşit ve özgür bir yaşam isteğini örgütlü bir şekilde yükselten, siyasete ve topluma müdahale eden yeni bir kuşağın şekillendirilmesinden bahsediyoruz.

Bu üç noktayı yani ideoloji, siyaset ve örgüt parametrelerini bütünlüklü ele alan bir mücadelenin ise Türkiye’de yeni bir yolu ustalıkla açacağını önümüzdeki süreçte görecek ve hissedeceğiz. Üniversiteler ise bu yeni yolun açılmasında önemli bir işlev görecektir. Şimdi sosyalizmi üniversitelere taşıma zamanı!