Sosyalist siyasetin bağımsız odağı: Sosyalist Güç Birliği

Sosyalist siyasetin bağımsız odağı: Sosyalist Güç Birliği

07-09-2022 22:14

Bugün ihtiyaç, düzen karşıtı bir odağın yaratılmasıdır. Düzen karşıtı bir odağın yaratılmasının yolu, düzenin bütün güçlerinden bağımsızlaşan bir politik hattın örülmesidir.

Ali Ateş

Sosyalist Güç Birliği, sağa yatmış siyaset düzleminde sol adına yeni bir soluk aynı zamanda böylesi bir tabloya devrimci bir müdahale olarak değerlendirilmelidir. Onlarca aydının imzasıyla kuruluşunu ilan eden Sosyalist Güç Birliği’nin, devrimci bir seçenek ve düzen karşıtı tek alternatif olarak değerlendirilmesinin en önemli nedeni, bize göre, bağımsız bir duruşu temsil etmesidir.

Uzun süredir, Türkiye sol hareketinde, bağımsız bir devrimci odağın şekillendirilmesi ihtiyacı konuşuluyordu. Sosyalist Güç Birliği yayınladığı bildirisiyle düzen karşıtı niteliğini ortaya koymuş, böylesi bir odağın kurulmasına soyunmuştur. Ancak meseleyi sadece “yazılı metinlerle” ele almak, politik öznelerin niteliklerini belirlerken eksikli olacaktır.

Metinler, ilkeler, oluşturulan programlar çok önemlidir. Ancak, herkesin de bildiği gibi, en kapsayıcı, sol taleplerden ve hatta radikal denilebilecek maddelerden oluşan metinler pekâlâ kaleme alınabilir. Ancak politik öznelerin tarif edilmesinde, siyasi koordinat düzleminde nerede durduğunda ve neyi temsil ettiğini göstermesinde “ilkeler metni” tek başına yeterli olamıyor. Bununla birlikte, politik güçlerin ittifakları, hangi güçlerle birlikte davrandığı, kimleri desteklediği ya da kısaca “duruşu” yazılı metinlerin ifade edemediği objektif konumlanışın koordinat noktaları olarak büyük bir öneme haizdir.

Bu anlamıyla, Sosyalist Güç Birliği’nin, en özgün ve kuvvetli yanı, bağımsız duruşunda aranmalıdır. Türkiye sosyalist hareketinin tarihinde CHP ve HDP’nin gölgesinde siyaset yapma örnekleri deneyimlenmiş olgular olarak biliniyor. Bugün de seçimler yaklaşırken benzer şekilde CHP ve HDP’nin gölgesinde solun kendisine alan bulması gerektiğini söyleyenler var. Elbette doğrudan, “gölge” kavramı üzerinden açıklanmıyor; tek adam rejiminin sona ermesi ya da demokrasi birliği argümanları üzerinden geliştiriliyor. Bu söylem, kulağa hoş gelmekle birlikte, özünde solun ilke, değer, siyaset ve programatik hattının silikleşmesi ve solun kendi ayakları üzerine doğrulacağı zeminin kayganlaşması anlamına geliyor.

Görülemeyen budur. Düzen siyasetinde yaşanan kriz açık bir gerçekken, solun kendi kimliğini geriye çekmesi, sol programın flulaşması, solun emekçi sınıflara yaslanarak kendi ayakları üzerinde değil payandalara muhtaç bırakılması tercihlerden bağımsız bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Dediğimiz gibi bu tercih ve niyetlerden bağımsız bir durumun ifadesidir. Başka politik güçlerin gölgesinde ve payandasında sosyalist hareketin kendi ayakları üzerine doğrulması mümkün değildir. Büyük siyaset adına politik pragmatizm yaparak, sosyalist solun buradan sıyrılabileceğini düşünenler elbette olacaktır, ancak geçmişte yaşanan bütün deneyimler farklı bir gerçekliği işaret ediyor.

DEVRİMCİ BİR KUVVETİN BİRİKTİRİLMESİ İHTİYACI

Bugün sosyalist solun önündeki en önemli görevlerinden birisi ve ihtiyaçların en büyüğü, devrimci bir “kuvvetin” şekillendirilmesidir. Türkiye sosyalist hareketi, bugün toplumsal örgütlenme ölçeğinde henüz yolun başındadır. Bu söylem, aynı zamanda solun toplumsal bir güç haline dönüşmesi için politik düzlemde belli bir kuvvetin oluşturulmasını da zorunlu kılar. Bu durum, tekil tekil bütün güçlerin öznel durumlarının çok ötesinde, toplumsal bir ölçek bazında değerlendirilmeli. Sol uzun süredir, dayanışmacı ve destekçi bir konumdan çıkıp, kendi ayakları üzerine doğrulduğu bir kuvveti şekillendirmek zorundadır. Gölgelerin altında kalarak, bu mümkün değildir. Devrimci bir kuvvet, devrimcilerin toplandığı ve sosyalist mücadeleyi bir adres haline getirdikleri mücadelenin sonucu olabilir. Kendi örgütsel ve politik dinamizmine yaslanmayan, bu anlamıyla başka güçlere “tutunarak” böylesi bir kuvvetin oluşabileceği stratejisi geçmiş deneyimlerde yeterince öğreticidir.

DEVRİMCİ BİR PROGRAMIN ORTAYA KONULMASI İHTİYACI

Bütün bununla birlikte, altı çizilmesi gereken bir başka olgu da, net bir sol programın ortaya konması ve topluma sunulmasıdır. Laikliğin sulandırılmadığı, kamucu ekonomi politikasının önemsizleştirilmediği, emperyalizme karşı mücadelenin geri çekilmediği bir siyasetin yolu, net bir duruştan geçer. Netlik kadar, aynı zamanda bu temel ilkelerde dik bir duruş gerekiyor. Avrupa Birliği’ne, ABD’ye ve NATO’ya karşı dik bir duruş sergilenemezse, sayılan bu emperyalist kurumlarla şöyle ya da böyle dirsek teması içinde olanlarla yan yana gelişlerin geri çekici bir yan taşıdığı herkes için açık olmalıdır. Başka türlüsü mümkün mü? İttifak yaptığınız ortaklarınızın bu konuda yalpalaması, sizin de yalpalanmanız demektir.

İstediğiniz kadar, anti-emperyalizm konusunda en radikal söyleme sahip olunuz, pratik yaşam siyasetin de belirleyicisidir. İnandırıcı olamazsanız. Bu açıdan, toplumsal, ekonomik ve siyasi devrimci bir programın ortaya konulmasının yolu, bağımsız bir duruşu, bağımsız bir odağın yaratılması ihtiyacını zorunlu kılar. Bugün ne CHP ne de HDP’nin gölgesinde sol bir programın berrak bir biçimde ortaya konulma şansı bulunuyor.

DÜZEN KARŞITI BİR ODAĞIN YARATILMASI İHTİYACI

İçinden geçtiğimiz kesitte, AKP ve MHP tarafından oluşturulan gerici-faşist iktidara karşı muhalefetin tek başına sol kesimden oluşmadığı ortada. “Muhalefet” ile “gerçek muhalefet” kavramlarının arasındaki fark bir yana bırakarak okunmalı. Ya da başka şekilde söylersek burjuva muhalefet de bugün kendisini güçlü bir biçimde toplumun önüne koymuş, hatta “tek adam rejiminden bir an önce kurtulmak” adına, düzenin bir başka kanadı, burjuva muhalefeti ortaya çıkmış bulunuyor. “İyileştirilmiş cumhurbaşkanlığı sisteminin” karşısına “güçlendirilmiş parlamenter sistem”le çıkan düzen muhalefeti, bugün sağa karşı sağ seçenekten başka bir şey değildir. Solun Millet İttifakı’nda yeri olamaz.

Bugün ihtiyaç, düzen karşıtı bir odağın yaratılmasıdır. Düzen karşıtı bir odağın yaratılmasının yolu, düzenin bütün güçlerinden bağımsızlaşan bir politik hattın örülmesidir.

Böylesi bir odağın HDP çatısı altında yaratılması da, HDP’nin politik çizgisi, tercihleri nedeniyle ve içindeki liberal odaklar itibariyle mümkün değildir. Belki de bunlardan daha da önemlisi, HDP’nin belli sınırlarının bulunmasıdır. Bu sınır, bugün ülkenin ilerici ve emekten yana bütün dinamiklerini kapsamak noktasında HDP’nin temsil ettiği kimlik siyasetinin doğrudan ilgisi bulunmaktadır.

SOLUN İRADE VE İDDİA GÖSTERMESİ İHTİYACI

Düzen derin bir kriz içinde. Böylesi bir dönemde sosyalist hareketin bir sıçrayış yapmasının yolu onun inandırıcılığından ve umut haline gelmesinden geçer. İddiasız bir sol, iradesiz bir soldur. Kendi iradesini, daha büyük güçlerin politik tercihlerine bırakmış ya da -daha yumuşatıcı bir söylemle ifade edersek- politik manevralarına göre hesap eden bir solun iddia ve irade göstermesi çok mümkün değildir.

Solun devrimci bir iddia ve irade sergilemesinden anlaşılması gereken bir başka nokta da başka politik güçlere yaslanmamayı tercih etmesidir. Örneğin bugün milletvekili çıkarmanın yolu, ittifak politikalarını belirliyor. Burjuva siyaset tarzının tipik bir örneğinin sol harekete de bulaşması, en başta solun iddia ve iradesini ortaya koyamasının da bir başka örneği olarak görülmelidir.

SOSYALİZMİN BAĞIMSIZ ODAĞI

Türkiye solunun uzun süredir tartıştığı düzen karşıtı ve devrimci “bağımsız odak” tartışması bugün Sosyalist Güç Birliği ile vücut bulmuş durumda. Elbette kuruluş ilanı, böylesi bir odağın toplumsal ve siyasal düzlemde karşılığına denk düşmeyecektir. Güç Birliği’nin, önünde yapması gereken büyük görevler bulunuyor. Bunun hakkı verildiği durumda, Sosyalist Güç Birliği, solun makus talihini yenmek için önemli bir fırsat yakalayacaktır.

Bağımsız duruş, devrimci duruştur!