SOL Parti’den çağrı: Gerçek çözüm sol siyaseti birleştiren bir çözümdür

SOL Parti, yaklaşan seçimlerin Cumhuriyet tarihinin en kritik eşiklerden biri olduğuna vurgu yaparak “Geleceğimizi özgürlük ve eşitlik yolunda birlikte kuralım” çağrısında bulundu.

SOL Parti’den çağrı: Gerçek çözüm sol siyaseti birleştiren bir çözümdür

SOL Parti, “Geleceğimizi özgürlük ve eşitlik yolunda birlikte kuralım” çağrısıyla Ankara’da basın toplantısı gerçekleştirdi. SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi İlknur Başer’in okuduğu açıklamada, “Tek adam rejimine” karşı net ve kesin bir tutum alınacağı vurgulandı.

AKP-MHP iktidarı altında Türkiye, derin bir ekonomik krizin pençesinde kıvranan ve siyasal olarak yönetilemeyen bir ülke durumunda. Siyasal İslamcı rejim tüm toplumsal desteklerini kaybederek hızlı bir çözülme sürecinde. Ancak, yaklaşık 20 yıldır iktidar olmanın avantajlarını medyadan güvenlik bürokrasisine kadar güç toplamak için kullanan, yandaşlarına olağanüstü maddi kaynak aktaran bir suç iktidarının kolayca yıkılacağını düşünmek son derece yanıltıcıdır. Kendi tarihleri iktidarda kalmak için her türlü kötülüğü yapacaklarını ortaya koyuyor.

Bu yüzden örgütlü bir mücadele ile bugünden toplumsal hayatın bütün katmanlarında güçlü bir muhalefet hareketi için çalışmak ve mücadele etmek son derece acil bir görev olarak görülmelidir. Altı parti arasındaki tek adam rejimini sonlandırmaya dönük mutabakat kuşkusuz önemli bir gelişmedir. HDP’nin de rejime son verme doğrultusunda açık bir tutum alması olumludur. Bu, AKP-MHP iktidarına son verecek geniş bir muhalefet cephesinin kurulması demektir. Ancak bu muhalefet blokunun ortaya koyduğu restorasyon programının toplumun son derece köklü değişimler gerektiren birikmiş sorunlarına çözümler üretebileceğini beklemek yanıltıcı olacaktır. Toplum giderek ekonomik krizin pençesinde kıvranırken, yoksulluk ve işsizlik derinleşirken, özelleştirme politikalarının sonuçları ortadayken, demokrasi bütünüyle rafa kaldırılmışken, laiklikten vazgeçilmiş, emperyalist politikaların gönüllü taşıyıcılığına talip olunmuşken Millet İttifakı’nın programının ülkenin ve geniş emekçi kesimlerin önünde duran sorunların çözümü için yetersiz kalacağı açıktır.

Her şeyden önce önümüzdeki sürecin basit bir iktidar değişikliğinden ibaret bir süreç olmayacağı unutulmamalıdır. Türkiye’nin tek adam rejiminden çıkışı ile birlikte bu karanlık rejimle hesaplaşabilmesi AKP sonrasında da çok zorlu bir mücadele sürecini zorunlu kılıyor. Bir karşı devrim süreci ile rejimi dinci bir doğrultuda ve sermayenin her alandaki sınırsız egemenliğini tesis ederek örgütlemiş, bürokrasiden yargıya ve şeriatçı militer güçlere kadar devletin her bir noktasına yayılmış bir güç karşısındayız. Bugün tümüyle ticarileştirilmiş eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm hizmetlerle, özelleştirilen tüm kamu işletmelerinin geri alınarak kamusal bir dönüşüm sağlanmak zorundadır.

Devletin sorumluluğunda olan eğitim ve sağlık parasız olmalıdır. Özel okul ve hastaneler kamulaştırılmalıdır.

Enerji, barınma, bakım, ulaşım ve iletişim başta en temel insani ihtiyaçlar devlet tarafından karşılanmak zorundadır.

Yeni siyasal zemin mutlak laiklik temeli üzerine devlet içinde mevzilenmiş tüm tarikat ve cemaatlerin etkisizleştirildiği bir anlayışla kurulmalıdır.

Dış politika Amerika güdümlü fetihçi bir savrulmadan çıkartılmalıdır. Dünyanın yeni bir kutuplaşma içinde yeni savaşlara yelken açtığı bu dönemde emperyalizme bağımlılığa son verilmeli, ABD ve NATO’nun ülkemizdeki tüm üsleri kapatılmalı, ikili anlaşmalar iptal edilmelidir.

En önemli sorunlarımızdan biri olan Kürt meselesi, sadece Kürtlerin değil, bu ülkede yaşayan herkesin özgürlük ve eşitlik sorunu olarak, Türkiye’nin demokratikleşmesi sorunu olarak görülmelidir.

Devlet, işsizlik ve diplomalı işsizler sorununa acil önlemler almak zorundadır. Yandaşların batık şirketleri kurtarmak, tarikatları ihya etmek, patronların yüzünü güldürmek için hesapsızca harcanan kamu kaynakları gençlerin istihdam sorununun çözümünde kullanılmalıdır.

Kadınların her tür ezilme biçimi ve her düzeyde erkek egemenliği ortadan kaldırılmalıdır. 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi, hiçbir bahaneye yer bırakmayacak şekilde uygulanmalıdır. Her türlü cinsel kimlik ve cinsel yönelim ayrımını ortadan kaldıracak, insanların özgürce ve korkusuzca yaşayabilecekleri bir toplumsal ortam yaratılmalıdır.

Doğamızın, topraklarımızın üzerindeki şirket tahakkümü gıda krizine kaynaklık ediyor, sadece bugünü değil ülkenin geleceğini de risk altına sokuyor. Topraklarımız üzerindeki şirket yağması son bulmalı, bir avuç sömürü değil üretenler, üzerinde yaşayanlar toprakları üzerindeki hak ve karar sahibi olmalıdır.

Emekçilerin ve ezilenlerin hak ettiği gibi yaşayacakları eşit, özgür, demokratik, laik ve bağımsız bir ülke mücadelesini büyütmek üzere sosyalist SOL bir mücadele blokunu oluşturmaya çağırıyoruz.

“ÇAĞRIMIZ TÜRKİYE DEVRİMCİLERİNEDİR”

SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen ise devrimci ve demokratik bir Türkiye çağrısında bulunarak şunları kaydetti:

Türkiye’de bir çelişki var. Bu çelişki, Saray etrafında toplanan bir grup soyguncu ve harami ile yoksul, ezilen yurttaşlar arasındaki çelişkidir. Bu çelişkinin ilk düğümünü birlikte çözeceğiz.

Sadece Saray iktidarından kurtulmak yetmez. Cumhuriyet’in yeni 100’üncü yılı eğer gerçekten laik, demokratik, ABD üstlerinden, NATO’dan kurtulmuş bağımsız bir ülke olacaksa onun tek yolu sosyalist solun emekçi halkla birleştirecek oluşturacağı yoldur. Gelin bu rejime birlikte son verelim. Sosyalistler, bu rejimin karanlığından kurtulacak yolu inşa etmekte kararlıdır.

Çağrımız Gezi’de direnenlere, zeytinliklerine sahip çıkan köylülere, direnen tüm yurttaşlaradır.

Bu ülkenin sağa doğru yatmış muhalefetinin emekçi halkın yoksulluk sorununu bir kenara bırakarak önerdiği çözümler yetersizdir. Gerçek çözüm sol siyaseti birleştiren bir çözümdür.

Çağrımız, memleketi yeniden kuracak irade çağrısıdır. Çağrımız Türkiye devrimcilerine çağrıdır.

Sosyalist SOL bir blok çağrısı, tüm sosyalist sol örgütlere, ülkenin aydınlarına, ilericilerine, direnen tüm kesimlere yapılan bir çağrıdır.