Sınıfa doğru: Gençliğin mücadelesini örelim!

Gençlik bugün kapitalizmin ideolojik araçlarının tesiri altındadır. Üniversitelerde karşılaştığımız kariyer kulüpleriyle bireyci kurtuluşa ve ülkeyi terk etmeye teşvik edilen gençlik, potansiyelini ve enerjisini kendi bencilliğinde tüketir.

Ali Kaya

Gençliğin mücadele içerisinde kendine biçtiği rol, ufku ve potansiyeli dolayısıyla günün ve geleceğin umududur. Gençlik gerçekdışı seçeneklere aldanmadan bilinçli bir şekilde geleceğini kazanma misyonuyla hareket etmelidir. Bu bilinci beslemenin yoluysa temel çelişkilerin farkında olmaktır. Özellikle günümüzde tekil tekil “güncel” çıkarların ya da buz dağının görünen yüzündeki sorunların peşinde koşmanın bir kazanım getirmediği ve hatta temel sorunların gölgelenmesine hizmet ettiği bilinmelidir. Bu anlamıyla “aktivizm”, içinden geçtiğimiz sürecin en tehlikeli ideolojik tutulmalarını içerisinde barındırmaktadır. Bugün gençliğin yaşadığı sorunların sistemik yapısı ise gözler önünde durmakta tekillik değil tam aksine bir bütünlüğü ifade etmektedir. Üstelik tarihsel bağlamından kopartılan her gerçeğin temelsiz bir zemin üzerinde ya da deyim yerindeyse “uzayda” incelenmesiyle sonuçlanıyor.

Liberalizmin her alanda etkisini hissettiğimiz günümüzde, özellikle kimlikler üzerinden gelişen mücadele alanları karşımıza çıkmakta ve bütün bu mücadelelerin hatası, kendi dar görüşleri veya bireysel çıkarcı kazanım talepleri haline gelmektedir. Çoğu çelişkinin temelinde genellikle ekonomik veya iktisadi nedenler yatar. Sosyal, demokratik, hukuksal eşitsizlikler bu temel üzerine kurulur. Yani bunlar, sistemin birer çıktısıdır. Ancak tekil boyutta sistemin bütününe dair fikir vermekte ya da diğer alanlarla bağ kurmada yetersizdir. Toplumsallıktan ya da toplumun kurtuluşu fikrinden kopuk, sistemi karşıya almayan her yaklaşımın genel geçer kalacağı tarihte defalarca kez görünmüştür.

Toplumsal mücadelelerin sınıf dinamiğinden bağımsız olmadığının en bariz örneklerini kadın hareketinin 80 sonrası yaşadığı salt-kimlikçi savrulma, ulusal mücadelelerde emperyalizme eklemlenme, gençlik içerisindeyse yer yer ivme kayıplarıyla görmekteyiz. Bilhassa konumuz gereği gençlik mücadelesinin kazandığı ivmenin ancak sınıfla bağını kurabildiği ölçüde kendi yolunu açtığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Öyle ki kadın sorununa karşı verilen mücadelede, salt erkek baskınlığı üzerinden değil, bu baskınlığın temel ve tarihsel gelişimleri üzerinden değerlendirilmeli ve bunlara karşı bir mücadele verilmelidir. Çünkü erkek egemenliği, salt biyolojik nedenlerle değil, aynı zamanda iktisadi gelişimler üzerinden de değerlendirilmelidir. Sorunun gelişiminde miras hakkı, üretim araçlarına sahiplik, ev içi ve dışı ekonominin yani aile içinde kapitalist gelişimin, bu sorun üzerindeki etkileri ortaya çıkarılmalıdır. Aynı zamanda, etnik-kültürel ya da ulusal sorunlar üzerinden yükselen tepkilerin de salt kimlikçi baskıya karşı konumlanması da bu sorunun çıkış dinamiklerinin yine iktisadi gelişmeler dolayısıyla ortaya çıktığı gerçeğinin karşısında “öteki”si olmadan ayakta kalamayan gerici ideolojileri beslemeye devam ettiği bilinmelidir.

Mücadele nedir peki? Yığınlar en büyük kazanımını, sistemin sonuçları yerine sistemin kendisine yani temeline karşı yarattığı süreçle sağlar. İşte bu süreç mücadeledir. Mücadele çıktılarla beslenir ama başat eylemi onları düzeltmek ya da törpülemek değil sistemin temel sömürücü, işbirlikçi ve gerici dinamiklerine karşı olan savaşımıdır. Bunun dışında, güncel çıktılar uğruna verilen mücadeleler, yığınları parçalara ayırır ve ayrı ayrı karakteristik süreçler yaratarak başat amaçtan uzaklaştırır. Çevreci hareketler, vegan hareketler, kadın hakları savunuculuğu da günümüzde bu noktada duran dar hedeflerle mücadeleyi parçalı hale getiren bariz örneklerdir. Bu mücadeleler sistem karşıtlığı adına yalnızca reformist çıktılar edinir, temel dinamikleri göz ardı eder. Fakat bu mücadelelerin kısıtlı bir amaç uğruna savaşım vermesi ve emekçi halkı kapsamayı başaramayacak olması, kendi kazanımlarına paralel olarak diğer mücadelelerle çelişen durumlar yaratır. Bunun yerine mücadele, sorunların en temel dinamiklerine karşı örülmelidir. Burada kastedilen ise bir dizi alanda yürütülen mücadeleye düşmanlık etmek değil, bu sorunların çözümünün gerçekçi yolunu ortaya koymak ve toplumsal dinamiklerin mücadelesinin işçi sınıfı mücadelesinde erimesi ve ortaklaşması olduğudur.

Peki, gençliğin durumu nedir? Gençlik bugün kapitalizmin ideolojik araçlarının tesiri altındadır. Üniversitelerde karşılaştığımız kariyer kulüpleriyle bireyci kurtuluşa ve ülkeyi terk etmeye teşvik edilen gençlik, potansiyelini ve enerjisini kendi bencilliğinde tüketir. Kolektif emek veya toplumsal mücadeleye katkısı olmayan gençlik yığınları, kimi zaman farklı karakteristiğe sahip mücadele alanlarının etkisi altına girmektedir. Bunu yaparken asıl savaşımının ve mücadelesinin karşısında reformlarla iyileştirilemeyecek temel çelişkiler olduğunu unutmaktadır.
Bu yüzdendir ki gençlik mücadelesi tüm bunlardan arınarak toplumun ihtiyaçlarını en devrimci haliyle temsil etmelidir. Gençliğin yükü ve sorumluluğu büyüktür. Çünkü gençlik, kendi bilincinin sadece etkilenen olduğu bir ülkede, bu bilince etkin rol de vermeli ve eylemleriyle işçi sınıfının yanında sesini yükseltmelidir. Bu bilinç gelişimini ortaya koyabilecek en yüksek potansiyel de yine gençliğin bilincidir. Ve bu yüzden gençlik, mücadelesi ile birlikte zincirlerini kırmakla yetinmeyecek aynı zamanda toplumun ve gelecek neslin de zincirlerinden kurtulmasına yardım edecektir.