Sahi nedir bu kız kardeşlik?

Sosyalistlerin kadın mücadelesinde sözü ve duruşu nettir. Emekçi kadınlar sınıf kardeşleri ile omuz omuza mücadeleyi yükseltmelidir. Emekçilerin, sermaye sınıfı ile ve onun temsilciliğini yapan karşı devrimci ideolojik aidiyet ve referanslara sahip kadın ve erkeklerle kardeşliği değil mücadelesi söz konusudur.

AKP iktidarı ile birlikte şekillenen karşı devrimci sürece sosyalist hareketin direnme, mevcut mevzilerini koruma ve kendine alan açma mücadelesiyle yanıt verdiği söylenebilir. Bir milat olarak 12 Eylül ile başlayan dönem solda pek çok tartışmanın da kapılarını açmış, sınıf siyasetinin yerini ikame edecek yeni arayışlara kadar uzanmıştır. Elbette tartışmaların bugün başlamadığı ve ülkemizle sınırlı olmadığı açık. Aksine 1960’lı, 70’li yıllarda Avrupa merkezli başlayan tartışmalar ve önermeler ‘’ülkemiz solcusu’’ tarafından çok geç ‘’keşfedildi’’. Bu yeni keşiflerle heyecanlanan kimi sol çevreler bugün kimlik siyasetini tek geçer akçe olarak önümüze koymaktadır.

Bu keşiflerden biri de şu meşhur ‘’kız kardeşlik’’ meselesi. Geçtiğimiz günlerde bir programa katılan Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, Meral Akşener ile ilgili bir soruya verdiği yanıtta, mealen Akşener’in ülkücü camia içerisinde bir kadın olarak öne çıkmasını takdire şayan gördüğünü, kız kardeşliğin bunu gerektirdiğini ifade etti.

Aslında feminist kuramcıların 1970’li yıllarda öne sürdüğü, 90’lara gelindiğinde ise kadınların sınıf, ırk, sosyal statü gibi farklı ezilmişliklerinin üstünü örttüğü gerekçesiyle eleştiriler getirdiği ‘’kız kardeşlik’’ bugün çokta rağbet görmeyen bir kavramsallaştırmadır. Ancak bu konuda da geriden gelen ülkemiz solcusu bugün yeni bir keşif olarak ‘’kız kardeşlik’’ vurgusunu heyecanla dillendirmektedir. Avrupa solunun tartışmalarından daha trajik olan ise, bugün kendini sosyalist cenahta tanımlayanların, sınıf mücadelesinin keskinleştiği dönemlerde, alenen karşı devrimci safta yer alan bir siyasi figürü ‘’kız kardeşlik’’ vurgusuyla olumlayacak denli işi ifrada vardırmalarıdır.

Özelde ise 60’lı, 70’li yıllarda Türkiye’de sınıf siyasetinin ve sosyalizmin temsilciliğini üstlenmiş olan Türkiye İşçi Partisi’nin mirasını taşıdığını iddia edenlerin, henüz bu dönemin yükünü taşıyanlarla, kardeşliği değil hesabı söz konusu olabilir. Sol her şeyden önce toplumun hafızası ve vicdanıdır. Nasıl unuturuz Bahçelievler katliamında yaşamını yitiren 7 TİP’li genci? Nasıl unuturuz emri veren Abdullah Çatlı ile Meral Akşener’in aynı masada oturduğu görüntülerini? Nasıl unuturuz 90’lı yılların faili meçhullerini ve sorumlularını?

Derdimiz elbette kin gütmek değil. Ancak tarih öğreticidir. Bugün ne Akşener değişmiştir ne de sermayenin sınıf kini… Akşener’in tarihi, kimliği ve siyasetteki referansları aşikar. Alparslan Türkeş’e başbuğ, Adnan Menderes’e demokrasi kahramanı, Necip Fazıl’a üstat diyerek kendi referanslarını ortaya koyuyor. Burada bir tutarsızlık yok. Düzenin bekası konusunda da ‘’ne gerekiyorsa’’ yapacağını ilan ediyor Akşener.

Akşener sınıfsal ve ideolojik aidiyeti ve bunların gerektirdiği siyasal duruşu konusunda ikirciksizdir.

Sosyalist hareketin temsilciliğini üstlenmek iddiasıyla hareket edenlerin ise suyu bulandırarak düzen siyasetine koltuk değnekçiliği yapmasının izahı yoktur. ‘’Kız kardeşlik’’ kavramı ve tartışmaları bu yazının kapsamını aşar. Ancak özetle söyleyip geçelim salt ‘’kadınlık’’ kimliği ile bir ortaklık kurulamayacağı, bugün en geniş anlamda feminist camiada kabul görür ve kız kardeşlik eleştirilirken sosyalistlerin kadın mücadelesini buraya sıkıştırması, bu referanslarla beslenmesi büyük bir garabettir.

Sosyalistlerin kadın mücadelesinde sözü ve duruşu nettir. Emekçi kadınlar sınıf kardeşleri ile omuz omuza mücadeleyi yükseltmelidir. Emekçilerin, sermaye sınıfı ile ve onun temsilciliğini yapan karşı devrimci ideolojik aidiyet ve referanslara sahip kadın ve erkeklerle kardeşliği değil mücadelesi söz konusudur. Sınıf siyasetini taş devri Leninizm’i diyerek mahkûm etmeye çalışanlar bugün kimlik siyasetine yelken açmıştır. Kimlik siyasetinin ise geldiği nokta budur.

Son olarak TİP Milletvekiline bir de kötü haber… Akşener geçtiğimiz günlerde ülkücü olduğunu belirten esnafa ‘’Aynı taraftayız, ben kendimi her zaman Muhsin Yazıcıoğlu’nun kız kardeşi olarak gördüm’’ diyerek kardeşlik payesini Yazıcıoğlu’na vermiş.