Rus işgaline enternasyonal bakış

Bu konuda yeterince kamuoyu oluşturulamadığı için liberallerin ‘barışsever ve demokratik’ kapitalizm savı çürütülemiyor.

Çeşitli ülkelerin komünist ve işçi partileri geçtiğimiz günlerde yayımladıkları ortak bir bildiriyle Ukrayna’da süren savaşa karşı dünya halklarına mücadele çağrısı yaptı.¹ Savaşa ilişkin ideolojik sapmaların önlenebilmesi açısından söz konusu bildirinin mesajlarını önemsemek gerekiyor. “In Defense of Communism” isimli blogun genel yayın yönetmeni olan Nikos Mottas, bildiriyi değerlendirdiği yazısında Avrupa-Atlantik güçleri (AB,ABD, NATO) ile Rusya arasındaki çatışmanın, uluslararası komünist hareket içinde ciddi ideolojik-politik anlaşmazlıkları ve kronik çelişkileri ön plana çıkardığını belirtiyor. Yazara göre saldırgan dış politikayı salt ABD ve Batı İttifakı’na mal eden tek yanlı bakış açısı emperyalizm olgusunun Leninist ölçütlere göre kavranamadığını gösteriyor. Dolayısıyla piramidin tepesinde bulunmayan görece düşük ölçekli kapitalist devletlerin uyguladığı saldırgan dış politikalar görmezden gelinebiliyor.

Gerçekte komünist hareketler, herhangi bir paylaşım savaşında taraf tutmamalıdır. Tarafsızlığın önemini, Lenin’in örnek olarak verdiği çarpıcı bir soruyla somutlaştırabiliriz: “Afrika’nın dörtte üçüne sahip emperyal bir ülke, dörtte birine sahip diğer bir emperyal ülkeleyle savaş yapsa hangi tarafa başarı dilemeliyiz?” Kuşkusuz sınıf bilincine sahip emekçiler, Afrika’nın paylaşılması için yürütülen savaşların sonunda saldırgan ülkelerin yenilerek geri çekilmesini isteyecektir. Savaşan emperyal bir devletten yana olmak enternasyonalist tutuma uygun değildir. Örneğin Rusya Federasyonu Komünist Partisi (CPRF), Rus burjuva sınıfının yürüttüğü savaşa karşı tavır almak yerine Putin’i destekleyip işgali meşru görmüştür. Hatta bazı komünist gruplar, Donetsk Halk Cumhuriyeti’ndeki gösterilerde Çarlık rejiminin simgeleriyle orak çekiçli kırmızı bayrağı birlikte kullanmıştır.

Bu postmodern kafa karışıklığının aksine Rusya Komünist İşçi Partisi (RCWP) ise Kremlin’in asıl amacının emperyalist Rusya’nın uluslararası siyasetteki konumunu güçlendirmek olduğunu belirtiyor. Yayımladıkları bildiride, “Her iki tarafta da efendiler değil, işçiler ölecek. Sınıf kardeşliği için ölmek değerlidir, ancak efendilerin çıkarları için ölmek ve öldürmek aptalcadır, suçtur ve kabul edilemez” açıklaması yer alıyor.

Savaş endüstrisi

Kuşkusuz NATO bünyesindeki ABD ve AB ülkeleri dünya barışının ve emekçi halkların en büyük düşmanıdır. Ne var ki Yeltsin, Sobchak ve diğer karşı devrimcilerin siyasi tilmizlerince yönetilen kapitalist Rusya’nın, Ukrayna’da
Avrupa-Atlantik güçlerine karşı anti emperyalist bir misyon yürüttüğü söylenemez. Dahası yakın tarihli bir röportajda ABD’li emekli amiral James Stavridis, Batı’ya savunmasını güçlendirme gerekçesi yarattığı için Putin’in NATO ittifakının başına gelen en iyi şey olduğunu belirtiyor.²

Sermaye sınıfı, döngüsel krizlerini savaş tehdidini canlı tutarak aşmaya çalışıyor. Güçlü silah tekelleri roketiyle, füzesiyle, paralı askerleriyle küresel ölçekte bir savaş endüstrisi yarattı. Savunma amaçlı caydırıcı bir unsur olarak masumlaştırılan silahlanma, sanki dünya barışının güvencesiymiş gibi sunuluyor. Oysa kapitalizm için barış, iki savaş arasında kalan silahlanma molasının adıdır.

Halk ne uğruna ölüyor?

Emperyal bir gücün işgaline karşı ülkesini, bir diğer emperyal gücün himayesinde savunmayı planlayan Zelenski, Ukrayna halkına büyük bedeller ödetiyor. Kendisini kimler kahraman ilan edip kongresinde, parlamentosunda ayakta alkışlıyorsa bilinsin ki bu kirli savaşın arkasında onlar vardır. Bugün Ukrayna toprakları rakip emperyalist güçlerin hesaplaşma arenası haline getirilmiştir. Paylaşım savaşlarında masum halkların payına ne yazık ki sadece ölüm, sürgün ve onulmaz acılar düşüyor. Kapitalizm, yoksul halkları sınıf çıkarlarına yabancılaştırıp dayattığı şovenist idealler için savaştırıyor. Şovenizm, sermaye ile emek arasındaki temel çelişkinin gizlenmesine hizmet ediyor. Örneğin Rus askerleri, soydaş Donbass halkını kurtarmak, Ukrayna’yı nazilerden arındırmak gibi idealler uğruna savaşıyor!

Savaşa karşı barış cephesi, faşizme karşı anti faşist cephe ya da emperyalizme karşı anti emperyalist cephe oluşturmaya dönük muhalif tepkiler ise genelde sosyo ekonomik bağlamdan kopuk ve yüzeysel kalıyor. İkili siyasi karşıtlıklar arasına sıkışan muhalefet pratiği, devrimci ve dönüştürücü potansiyelin ortaya çıkmasını engelliyor. Dolayısıyla işçi sınıfının sermaye iktidarını devirme hedefi de ikincil planda kalıyor. Öne sürülen yapay saldırı gerekçeleri, paylaşım savaşlarının tekeller arasındaki ekonomik rekabet yüzünden çıktığı gerçeğini gölgeliyor. Bu konuda yeterince kamuoyu oluşturulamadığı için liberallerin ‘barışsever ve demokratik’ kapitalizm savı çürütülemiyor.

Gerçekte emekçilerin emperyalist güçlerin zaferinden elde edeceği hiçbir kazanım yoktur. Savaşların hangi amaçla yapıldığı, hangi sınıfa hizmet ettiği ve hangi tarihsel gelişim evresinde yer aldığı gibi sorulara Marksist-Leninist kuramın rehberliğinde yanıt aramak gerekiyor. Tıpkı ünlü Sovyet şair Vladimir Mayakovski’nin aşağıdaki dizeleriyle yaptığı gibi…

Kimin adına
Çiğniyor toprağı
Gıcırtılı ve kaba çizme?
Kimdir savaş alanlarının göğünün üstündeki:
Özgürlük mü?
Tanrı mı?
Ruble!
Ne zaman kalkacaksın tüm heybetinle ayağa
Sen
Onlara canını veren?
Ne zaman şu soruyu fırlatacaksın suratlarına:
Savaşıyoruz, neden?³

 

 

NOTLAR

  1. https://www.gazeteduvar.com.tr/dunyada-komunist-ve-isci-partilerinden-cagri-emperyalist-savasa-hayir-haber-1554541
  2.  https://www.communistnews.net/the-stance-of-the-communists-towards-the-imperialist-war-in-ukraine/
  3.  V.Şkolovski, S.Vladimirov, D.Moldavski, Mayakovski’nin Yaşam Öyküsü, çev. Ataol Behramoğlu, İstanbul: Düşün Yayınevi, 1994, s.54.

 

Yazarın Diğer Yazıları
İklim adaleti 19 Nisan 2024
Tinsel yolculuklar 22 Mart 2024