PUSULA| SETA Vakfı için bir karar vakti var mı? Rejimin ideoloji üretim merkezi: SETA

PUSULA| SETA Vakfı için bir karar vakti var mı? Rejimin ideoloji üretim merkezi: SETA

19-02-2022 10:02

Adında vakıf geçen, sivil toplum kuruluşu iddiasına sahip olan Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) adından çok daha fazlasını bünyesinde barındırıyor. AKP iktidarının ideolojik üretim merkezi olmanın ötesinde, bugün artık devlet yönetimine dahli olduğu bilinen SETA Vakfı FETÖ’den boşalan koltuklara aday, hatta yerleşmiş olan odaklardan bir tanesi.

Neşe Deniz Babacan

9 Aralık 2013 tarihinde SETA Vakfı’nın sitesinde Hatem Ete imzası taşıyan yazı “Gülen Cemaati İçin Karar Vakti” başlığını taşıyor. 17-25 Aralık sürecinin hemen öncesinde kaleme alınmış olan bu yazı, tahmin edilebileceği üzere AKP cenahının FETÖ’ye dönük günah çıkartma çağrısının bir tezahürü olarak ortaya çıkmıştı. Bunu ise yazıda geçen “Gülen cemaatinin topluma hizmet etmesinin yegâne yolu, kendisini sivil toplum faaliyetleriyle sınırlandırmak, bürokrasideki kazanımlarıyla siyaseti etkileme hevesinden vazgeçmektir” ifadelerinde bulmak mümkün.

Bu yazıdaki amacımız AKP-FETÖ arasındaki süreci irdelemek değil. Ancak yazının üzerinden yaklaşık on yıl geçmesine rağmen usul değişmemiş ama aktörler değişmiş gibi görünüyor. Başta tarikatlar olmak üzere, AKP’nin devlet içerisine yerleşmesi, bürokraside köşe başlarını tutması, devlet yönetiminde partizanlığın ve tarikatçılığın egemen olması, bununla birlikte SETA Vakfı’nın da belli alanlarda tam da eleştirdiği tarzda yerleşmesi günümüzün normali haline gelmiş durumda.

AKP iktidarının temel söylemi olan “vesayete karşı çıkış” hikayesinin altını sistematik olarak doldurmak için canla başla çalışan SETA Vakfı’nın kendisinin AKP eliyle kurulan vesayet rejiminin önemli bir unsuru olması ise çelişki olarak görülmemeli. Nasıl ki bugün mafya savaşları ile gündeme gelen mafya düzeninin okları İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu gösteriyorsa, toplumun siyasal İslâmcı ve gerici bir vesayet altına alınması bahsinde de oklar açık bir şekilde SETA Vakfı’nı göstermektedir.

AKP’nin Amerikancı çizgisi

AKP’nin kuruluşu ve iktidara geliş süreçlerinde emperyalizmin rolünü yadsımak mümkün değil. Devamında ise AKP’de Amerikancı çizginin ne şekilde ayakları üzerinde doğrulduğuna bakıldığında ise SETA Vakfı’nı görmek mümkün. Bugün Cumhurbaşkanı Sözcüsü olarak görev yapan İbrahim Kalın tarafından kurulan SETA başlarda AKP’nin ideolojik üretimindeki açıkları kapatmak gibi bir misyona sahip olsa da günümüzde geldiği nokta SETA’yı düzen siyasetinin önemli bir aktörü haline getirmiş durumda.

Bu tür bir yapının İbrahim Kalın tarafından kurulmuş olması ise tesadüf değil. AKP’nin Amerika görmüş unsurlarından biri olan İbrahim Kalın tipik bir İslâmcı. İdeolojisinden, akademik faaliyetlerine, devlet görevleri dışında yürüttüğü “sanatsal faaliyetler”den yazdığı yazılara kadar, gerek dinsel görüşünü ön plana çıkarması gerekse Amerikancılığı övmekten çekinmemesi bunun belirteci olarak görülebilir.

Kalın, İstanbul Üniversitesi Tarih bölümünü bitirdikten sonra Malezya’daki İslâm Üniversitesinde yüksek lisans, ABD’deki George Washington Üniversitesi’nde doktora yapıyor. Amerika’da Katolik Cizvit tarikatının okulu College of the Holy Cross’ta dersler verdikten sonra Türkiye’ye dönen İbrahim Kalın, SETA’nın kurucu başkanı oluyor.

Arada bir parantez açmak ve İbrahim Kalın’ın ABD geçmişine göz atmak gerekirse Wikileaks belgelerinde karşımıza çıkan bazı şeyleri hatırlamak gerekecektir. 

Merkezi Teksas’ta bulunan Amerikan özel istihbarat kuruluşu Stratfor (gayri resmi CIA olarak da adlandırılıyor), Amerikan Savunma Bakanlığı birimleriyle birlikte özel kuruluşlara da kritik istihbarat satan bir kurum olarak görev yapıyor. 2015 yılında Wikileaks’te yayınlanan Stratfor belgelerinde şu anda Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olarak görev alan İbrahim Kalın ile ilgili, Stratfor Direktörü G. Friedman’ın bir mesajında “Bu adam büyük bir kaynak, ilişki gizli kalmalı, İbrahim’in müdahale yeteneği bizim statümüzü ortaya koyuyor. Bu adam büyük bir kaynak.” dediği ortaya çıkmıştı.

Yine aynı belgelerde, 1 Eylül 2010 tarihinde George Friedman’ın Kalın’a “Gülen Hareketi ile aramızı düzeltmemize yardım et” çağrısı yaptığı ve 48 saat sonra olumlu cevap aldığı bilgilerinin yer aldığı iddia edilmekteydi. Bu açılardan bakıldığında İbrahim Kalın’ın 2006 yılında SETA’ya kurucu başkan olarak Türkiye’ye dönmesini basit bir sivil toplum faaliyeti olarak ele almak pek de mümkün değil.

SETA’nın siyaset mühendisliğine bir örnek: Suriye gündemi

SETA’nın kuruluşundan bugüne geçirdiği dönüşümün birkaç boyutu bulunuyor. AKP’nin ideolojik üretim merkezi olarak kurulan SETA bugün iç ve dış siyasette siyasi bir aparat gibi de çalışıyor. Bununla birlikte bu düzlemde bulunan kişilere başta TRT olmak üzere yaptırılan programları ve yandaş basın olarak tarif edilen gazetelerde açılan köşeleri ve son dönem SETA’nın Albayraklar tarafından finanse edildiği gerçekleri de hesaba katıldığında SETA’nın düşünce ve eylem arasındaki açıyı kapatmış olduğu görülüyor.

İlk kuruluş dönemlerinde öncelikle dış politika belirlenimli olan SETA’nın Arap Baharı ve devamında Suriye’ye dönük emperyalist müdahaleye destek veren ve bunun ideolojik cephaneliği olarak çalışan bir pozisyon içerisinde olduğu biliniyor. ABD’nin Suriye’ye dönük müdahale çizgisinin ilk belirteçlerinin 2006 yılında telaffuz edilmesi ile SETA’nın 2006’da kurulması tesadüf müdür bilinmez, ancak AKP’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne dahlinin devamında, “ılımlı İslâm” propagandasının düşünsel altyapısı bu şekilde oluşturulmaya çalışıldı. Bir adım sonrasında Suriye’de “muhalefet” olarak pazarlanan örgütlerin cihatçı terör örgütleri oldukları belirginleşmesine rağmen SETA süslü laflarla bu örgütlenmelerin arkasında durmayı bilmiştir.

Bu süreçte Türkiye’nin rolünü “Amerika’nın Ortadoğu’da muhtaç” olduğu ülke olarak tarif eden ve Amerikancı çizgisini bir üst düzeye taşıyan SETA, ABD’nin Suriye merkezli ittifaklar politikası değişince bu sefer de “Amerika’ya karşı dik duran ülke Türkiye” diyerek Rusya ve Çin dengesi de gözetilmeye başlanmıştır. Bu durum ise SETA’nın mezhepçi, siyasal İslâmcı, emperyalizm yandaşı çizgisini ve geçmişteki suçlarını bertaraf etmeye elbette yetmeyecek. Son tahlilde unutulmaması gereken şey şudur: SETA başka bir ülkeye dönük emperyalist müdahalenin ortaklarından bir tanesi olarak görev almıştır.

SETA’lılar her yerde

Kendisini muhtemelen şu anda Türkiye’nin en önemli ideoloğu ve dış politika belirleyicisi olarak gören Burhanettin Duran bu başlıkta verebileceğimiz ilk örnek olarak karşımıza çıkıyor. 2014 yılından beri SETA’nın Genel Koordinatörlüğü’nü yürüten Duran’a TRT’de program yaptırılıyor, Sabah gazetesinde köşe yazdırılıyor, Duran Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi oluyor. Sakarya eşrafının ve İmam Hatip camiasının bir parçası olan Duran da tipik bir İslâmcı. Burhanettin Duran döneminde SETA’nın medyaya dönük müdahalesi ve manipülasyonu anlamına gelecek olan gazeteciler raporunun yayınlanması önemli bir gelişme olarak değerlendirilmeli. 2019 yılında çıkan rapor Türkiye’deki bir dizi basın mensubunun yabancı ya da emperyalist basın kuruluşlarının uzantısı olarak çalıştığını iddia ediyordu. “Gazetecilerin fişlenmesi” olarak değerlendirilen bu mesele SETA’nın medyayı dizayn operasyonunun bir parçası olarak değerlendirmek önem taşıyor. Kendilerinin emperyalizm bağı bu kadar açık olanların, gelişigüzel herkesi “dış güçlerin maşası” olarak lanse etmesi ve fişleme faaliyetinin yapılması tam da FETÖ’den kalma bir taktik olarak ele alınmalıdır.

Bir diğer figür ise kendisini Türkiye’nin sosyal medya ve kitle iletişimi başlıklarında en önemli kişi olarak gören Fahrettin Altun. Fahrettin Altun da SETA düzleminden siyasete sıçrayanlar arasında yer alıyor. 2014-2018 yılları arasında SETA İstanbul genel koordinatörlüğünü ve SETA genel koordinatör yardımcılığı görevlerini yürüten Fahrettin Altun bugün Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı. 

Bunların dışında bir dizi isimden daha bahsedilebilir. Bugün pek ortalarda görünmeyen ve zamanında MİT Basın Müşavirliği yapan Nuh Yılmaz da bunlarda birisi. Muhtemelen kendisini önemli bir bürokrat olarak gören Nuh Yılmaz 2008-2011 arasında SETA’nın Washington DC Ofisi’nin kurucu direktörlüğünü yaptı. 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Hande Fırat’a “Neler olduğundan haberim yok” dediği öne sürülen Nuh Yılmaz, MİT Basın Müşavirliği’ne 15 Ağustos 2013 tarihinde atanmıştı. 2017 tarihinde bu görevi bıraktı.

SETA, AKP’nin ideoloji üretim merkezi olarak kuruldu ve o misyonla devam ediyor. Ama bugün devlet bürokrasisinin en tepesinden tutun da gerek medyada gerekse siyasal alanda SETA’lılar AKP iktidarının bir aparatının parçaları olarak yer alıyorlar.

Ancak bugün ülkenin geldiği nokta, ekonomik kriz, iç ve dış siyasette yaşananlar zamanında SETA’cıların FETÖ’cülere sordukları soruyu kendileri için güncel bir şekilde ortaya koyuyor: SETA için bir karar vakti var mı?