Savaş, Emperyalizm ve Sol

Savaş, Emperyalizm ve Sol

02-04-2022 11:20

Hal böyle olunca akla kara birbirine kolayca karışıp, görüş mesafesi oldukça kısalıyor. Rotayı şaşmadan yürüyebilmek için gerekli olan olguları birbirine karıştırmadan, eğri zamanda doğru durabilmek.

Gökmen KILIÇ

Sovyetler Birliği çözülürken en çok dillendirilen söylemlerden biri artık savaşların olmayacağı, son bulacağı teziydi. Bu ideolojik söylemin sahibi ironik biçimde savaşların temel nedeni olan emperyalizmin kendisiydi. ABD emperyalizminin başını çektiği emperyalist-kapitalist blokun bir vaadi olarak ortaya çıkan bu söylem çok geçmeden etkisini yitirdi. Savaşsız ve sömürüsüz yapamayan kapitalist hegemonya Sovyetler Birliği’nden boşalan ve emperyalizm tarafından teritoryal paylaşımdan azade kalan coğrafyalara hızla müdahale etti. Savaşsız bir dünya vaadinin mucidi olan “özgür dünya” bu söylemle zaman kazandı ve kendi propagandasına birçok alıcı buldu. Sovyetler bir yerden sonra yapılan kapitalist propagandaya karşı koymakta yetersiz kalacaktı. Öyle ki, sol içerisinde bile Sovyetleri “sosyal emperyalist” olarak ilan eden ciddi bir toplam oluşmuştu. 

Sahi, neydi bu emperyalizm? Sovyetleri dahi emperyalist ilan eden, ABD ve AB emperyalizmi ile aynı kategorik çerçeveye oturtan kimi sol çevrelerin meseleyi çok yanlış anlamalarından mı ileri gelmektedir. Yoksa, sınıfsallıktan uzaklaşan solun tarihsel ilerlemeyi baş aşağı okuduğu ve son derece kötü niyetli kapitalist bir tez midir? Tarihimizde her iki durumun da yaşandığı örnekleri fazlaca görebileceğimizi düşünüyoruz. Ancak her iki durumun da sonuçları bakımından emperyalizm gerçeğini önemsiz hale getirdiğini, solun ve ilericilerin aklını bulandırdığını söylemeliyiz. Bugün Ukrayna özelinde solun belli kesiminin yaşadığı karmaşa temel olarak bu temel ayrımın silikleşmesiyle ilgilidir. 

Bugünkü kapitalist Rusya’nın Ukrayna savaşındaki pozisyonun Sovyetlerle aynı olmadığı kesin. Putin’in NATO’nun genişlemesine karşı kapitalist bir refleksle hareket ettiği ise herkesin malumu. Tarihsel olarak Ukrayna topraklarının aslında Rusya’ya ait olduğu gibi milliyetçi tezleri bir kenara bırakalım. Tarihsel olarak başka ülke topraklarında hak iddia etmenin sol ile ilgisi olmadığı gibi, bu iddianın bir sınırı da bulunmuyor. Yüz yıl öncesiyle mukayese edildiğinde her ülkenin başka ülke topraklarından hak iddia etmesi bizleri kaçınılmaz olarak kör bir milliyetçiliğe götürecektir.

Fakat savaşın toprak iddiasından ve Rus milliyetçiliğinden daha temel nedenleri bulunuyor. Bizim için Ukrayna savaşındaki temel belirleyen, emperyalist yayılmacılığın ve müdahalenin varlığıdır. Bir olgu olarak Rusya’nın varlığını farklı şekillerde eleştirmek ve tartışmak mümkündür. Savaşın taraflarının kapitalist devletler olduğu gerçeği ve Putin yönetiminin halklar arasındaki düşmanlıkla nasıl baş edeceği de bir muamma olmayı sürdürmektedir. Ancak emperyalizmin bölgedeki varlığı ve genişleme stratejisiyle Rusya’nın müdahalesini aynı kategoride eşitlemek mümkün değildir. Solun buradaki çağrısı öncelikle emperyalizmin bölgeden çekilmesi olmalıdır. Bu temel eksenin silikleştiği her pozisyon sol siyaset adına bir kayıp olarak görülmelidir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD, AB ve NATO’nun dahil olmadığı bir savaş neredeyse yokken, solun emperyalist propagandaya bu kadar açık olması hepimiz tarafından sorgulanmalıdır. Suriye’de ve Irak’ta kan akmaya devam ederken, Afganistan dinci gericiliğe emperyalizm tarafından daha yeni terk edilmişken, solun ve sosyalistlerin öncelikli görevi emperyalizmin sorgulanması olmalıdır. Irak’ta yalınca Saddam Hüseyin’i, Suriye’de Beşar Esad’ı, Libya’da Muammer Kaddafi’yi gören ancak emperyalizmin kanlı müdahalesini bir türlü görmek istemeyen bir anlayış bizden uzak olmalıdır.

Emperyalizm nerede: Yugoslavya, Irak, Afganistan, Gürcistan, Libya, Suriye…

Emperyalist müdahalenin son 30-40 yıllık örneklerine baktığımızda önemli dersler çıkarmak mümkün. 90’lı yılların başında Yugoslavya’nın parçalanması ABD ve NATO’nun doğrudan müdahalesi sonucunda meydana gelmişti. O zamanlar bölünmeyi destekleyen AB ve ABD’nin Yugoslavya’nın toprak bütünlüğüne dair tek kelime etmediğini, tersinden NATO bombardımanı sonucunda binlerce kişi hayatını kaybettiğini hatırlayalım. Bugün Yugoslavya toprakları 7 parçaya bölünmüş ve farklı devletçikler ortay çıkmıştır. Yaşanan savaşta kendilerini Miloseviç’e karşı konumlandıran aklıevvel solcuların ayrılıkçı UÇK’yı (ABD tarafından eğitilen Kosova Kurtuluş Ordusu) desteklemelerini nasıl unutabiliriz. Miloseviç’e karşı bayrak açanlar kısa süre sonra Kosova’da ABD bayraklarının dalgalandığına şahit oldular.

Aynı şekilde Irak’ın Saddam Hüseyin’den ibaret olmadığını ve doğru tavrın ABD müdahalesine karşı çıkmak olduğunu bugün çok daha iyi anlamıyor muyuz? 1 milyonun üzerinde insanın yaşamını yitirdiği Irak’ta Ukrayna ordusunun binlerce askerinin ABD’nin hizmetine sunduğunu ne çabuk unuttuk? ABD’nin Irak’taki “özel birliği” olan BlackWater gibi silahlı katil sürülerinin, insanları zevk için keskin nişancı tüfekleriyle nasıl öldürdüklerini bugünün “özgür dünyası” neden hatırlamak istemiyor?

Sovyetlere karşı Afganistan’daki cihatçıları destekleyen ABD’nin dünyanın başına ördüğü çorabı hepimiz biliyoruz. Taliban, El Kaide, El Nusra, Tahrir El Şam, IŞİD gibi insanlık dışı örgütlerin Afganistan, Libya, Irak ve Suriye’de insanları hangi yöntemlerle öldürdükleri ortada. Bugün Suriye’de Beşar Esad’a karşı “özgürlük” mücadelesi verdiğin söyleyen kimi Troçkist örgütler ÖSO gibi gerici örgütlerle iş birliği yapıyor. Suriye’de emperyalizmi görmezden gelenlerin düştüğü durum sol için ibretliktir.

Libya’ya yapılan ABD ve AB müdahalesi sonucunda Libya’nın geldiği durum ortada. Kaddafi’nin dövülerek öldürülmesinin ardından Libya kabile ve aşiretler arasında paylaşılmış durumda. Bugün gerçek bir Libya devletinden bahsetmek mümkün değildir.

2008 yılındaki Rusya’nın Gürcistan müdahalesi bugünkü Ukrayna savaşıyla benzerlikler taşımaktadır. ABD ve NATO tarafından silahlandırılan Gürcistan’ın özerk bölgelere müdahalesiyle başlayan çatışmalar Rusya’nın askeri müdahalesiyle karşılaşmıştı. NATO’nun Gürcistan’a ve Ukrayna’ya verdiği üyelik taahhüdü aynı yıllarda denk gelmektedir. Gürcistan’daki Mihail Saakaşvili iktidarının ve Yuşçenko Ukrayna’sının Abhazya ve Güney Osetya’ya karşı saldırı planı bir NATO projesi olarak hayata geçmiştir. 

Gürcistan’daki NATO varlığına o yıllarda TKP olarak yaptığımız haklı ve doğru açıklamanın bugün Ukrayna için TKP tarafından yapılamıyor oluşu üzücüdür. NATO’nun yayılmasının engellemesini temel doğru alan bir hattan, Rusya’nın da emperyalist bir güç olduğunu söyleyerek ABD ve NATO ile eşitleyen bir çizgiye doğru gerilemesi sol adına bir kayıp olarak görülmedir.

 

Emperyalist barbarlığa karşı sosyalizm

Sosyalist deneyimin mirası bizlere savaşız bir dünyanın nasıl kurulacağının emarelerini fazlaca vermiş durumda. İnsanlığın “ulusal çıkar” adıyla milliyetçi maceralara girişmesine Sovyet coğrafyasında son verilmiştir. Her ulusun kendi ulusal kimliği ve anadili korunmakla birlikte, barış içinde on yıllarca yıl birlikte yaşamanın mümkün olduğu gösterilmiştir. Bugün Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan savaş emperyalizmin yayılma ve kışkırtma politikasının bir sonucudur. Önceliğimiz bir terör örgütü olan NATO’nun durdurulmasıdır. Sosyalizmin barış getirdiği coğrafyalara kapitalizm bugün yeniden savaş getirmiştir. Emperyalizmi durdurmadan savaşı durdurmak ise mümkün olmayacaktır.