Haziran’ın çocukları unutulmaz!

Haziran’ın çocukları unutulmaz!

08-06-2022 10:51

Haziran Direnişi hayatları pahasına direnen insanlarımızın eseri olarak akıllara kazındı. Ölenler unutulmadı. Geride kalanlar, ölenlerin adını, anısını ve mücadele bayrağını taşımaya devam ediyor.

Sema Aydın

Gezi eylemleri ya da Haziran Direnişi, halkın ayağa kaktığı, karanlığa artık yeter dediği, korku duvarlarının yıkıldığı, az rastlanır tarihi dönemeçlerden biriydi.  Türkiye’nin 12 Eylül darbesi ile başlayan karşı devrim sürecinin, adım adım Siyasal İslamcı hareketi iktidara taşıdığı son uğrağında, memleketten umut kesilmez dedirten, görkemli bir halk hareketi olarak tarihe geçti Haziran Direnişi.

AKP iktidarı aradan geçen dokuz yıla rağmen Gezi’yi unutmadı. Halk hareketinin gücünü, meşruluğunu, baskı ile, zorbalık ile durdurulamayacağını unutmadı. Bugün büyük bir manipülasyon ve yalan propagandasının devreye sokulması boşuna değildir.

Biz de unutmadık. Umudu yeniden nasıl yeşerttiğimizi, en karanlık gecelerden şafağın nasıl söktüğünü unutmadık. O görkemli direnişte yaşamlarını yitiren gençlerimizi unutmadık. Bir de ‘’emri ben verdim ‘’ diyerek katilleri aklayanları hiç unutmadık.

Mehmet Ayvalıtaş, Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan, Abdullah Cömert, Ahmet Atakan, Ethem Sarısülük, Medeni Yıldırım, Hasan Ferit Gedik. Her biri umudu yeşerten gençlerdi. Milyonlarca yurttaş gibi Haziran Direnişi’ne katıldılar, karanlığa meydan okudular.  Yaşamdan koparıldılar.

MEHMET AYVALITAŞ, HENÜZ 19 YAŞINDAYDI

2 Haziran 2013’te katıldığı eylemde, kasıtlı olarak üstüne sürülen aracın altında kalarak can verdi. Açılan davada Mehmet Ayvalıtaş’ın ölümü kayıtlara trafik kazası olarak geçti, sanıklar beraat ettirildi. Oğlunun ölümüne kalbi dayanamayan anne Fadime Ayvalıtaş kısa bir süre sonra hayatını kaybetti.

Fadime Ayvalıtaş oğlunun ölümünden sonra acısını şu sözlerle paylaşıyordu; “Gezi direnişinde çocuklarını kaybeden biz anneler bir araya geldiğimizde ağlamaktan başka bir şey yapamıyoruz. Herkes kendi evladını anlatıyor. Herkes kendi kuzusunun güzel bir anısını anlatıyor. Daha yaramız kabuk bağlamamıştır, ama diğer taraftan da sürekli tuz basıyorlar. Başbakan başın sağ olsun demek bir yana arayıp sabır dileyebilirdi. Anneler ağlamasın diyor.  Ben de diyorum ki, ilk başta biz anneleri öldürün ki biz evlatlarımız ölürken ağlamayalım.”

ABDULLAH CÖMERT, 3 HAZİRAN GÜNÜ ANTAKYA’DA VURULDUĞUNDA HENÜZ 22 YAŞINDAYDI

Eylem sırasında yakın mesafeden hedef gözetilerek ateşlenen biber gazı kapsülünün başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti.  Abdullah Cömert’i vuran polis hakkında yapılan yargılama değişik bahanelerle 6 yıla indirildi. Emri veren diğer sorumlular ise hiç yargılanmadı. Dava sürecinde yaşananlar ise ibretlik. Hatay’da görülmesi gereken dava güvenlik gerekçesiyle Balıkesir’e alındı. Dava devam ederken anne Hatice Cömert hakkında Cumhurbaşkanı’nı tehdit ettiği gerekçesiyle dava açıldı.

Abdullah Cömert’in eylemlere ilişkin paylaştığı son mesajı kaldı geriye; “3 günde sadece 5 saat uyudum. Sayısız biber gazı yedim, 3 defa ölüm tehlikesi atlattım. Ve insanlar ne diyor biliyor musunuz? “Boş ver ülkeyi sen mi kurtaracaksın” Evet kurtaramasak da bu yolda öleceğiz. (O kadar yorgunum ki, 3 günde 7 tane enerji içeceği 9 tane ağrı kesici ile ayaktayım. Sesim kısık vaziyette ama gene saat 6’da alanlardayım sadece devrim için)”

ETHEM SARISÜLÜK, 1 HAZİRAN’DA ANKARA’DA BAŞINDAN SİLAHLA VURULDUĞUNDA HENÜZ 26 YAŞINDAYDI

14 gün yaşam mücadelesi verdi. 14 Haziran’da yaşama veda etti. İşçiydi. Lise yıllarından itibaren mücadelenin içerisinde yer aldı. Ethem’i vuran polis hakkında açılan davada olası kasıtla öldürme suçundan verilen 7 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından bozularak dava güvenlik gerekçesiyle Aksaray’a taşındı.  Aksaray Ağır Ceza Mahkemesi ise Ethem’i vuran polisi meşru müdafaada taksirle sınırın aşılması suçundan önce 2 yıl 1 ay hapis cezası verdi. Bu ceza 10 bin 100 TL adli para cezasına çevrildi.

Sayfiye Sarısülük’ün, geçtiğimiz günlerde Ethem Sarısülük’ü anmak isteyenlere polis saldırısının ardından yaptığı konuşmada; “Söyleyecek söz bulamıyorum. Dokuz yıl oldu ama katiller yine çevremizde. Biz, ‘Oğlumuz ölmedi’ diyoruz. Yaşıyor. Biz, bir tane verdik, bin tane aldık. Tayyip bundan çatlıyor, çatlasın yine de. Her sene de yapacağım oğlumun yılını.”  Sözleri acıyı, öfkeyi ve kararlılığı aynı anda ifade ediyordu.

GERİYE ATILAN HER ADIM ZULMÜ ARTTIRIR

Gezi eylemleri sırasında hayatını kaybeden bir diğer isim Medeni Yıldırım. Medeni 28 Haziran’da hayatını kaybettiğinde henüz 18 yaşındaydı. Diyarbakır’ın, Lice ilçesine bağlı Kayacık Köyü’ndeki karakolun yenilenip kalekol yapılmasını protesto eden insanların üstüne açılan ateş sırasında öldü.

Anne Fahriye Yıldırım’ın dava sürecinde söylediği şu sözler hafızalarımızda yer etmeye devam ediyor; “Asla geri adım atmayacağız. Geriye atılan her adım zulmü artırır”

DAHA 19 YAŞINDA, DÜŞLERİNDE ÖZGÜR DÜNYA: ALİ İSMAİL KORKMAZ

Ali İsmail Korkmaz henüz 19 yaşındaydı. Haziran Direnişi’ne öğrenci olduğu Eskişehir’de katılmıştı. Direnişin ilk günlerinde sivil giyimli saldırganlar tarafından feci şekilde dövüldü, başına aldığı darbenin etkisiyle beyin kanaması geçirirken Yunus Emre Devlet Hastanesi’nde görevli doktorlar tarafından önce polise ifade vermeye gönderildi. 20 saat geciken müdahalenin ardından 1 ay yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybetti.

Ali İsmail Korkmaz çevresinde doğa, insan ve hayvan sevgisi ile bilinirdi. Eskişehir’de dikilen heykeli, adına kurulan vakıf ve Fenerbahçeli taraftar grubunun bestelediği marş ile anılmaya ve yaşamaya devam ediyor.

Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesine ilişkin açılan davada polis memuru Mustafa Saldoğan hakkında kasten yaralama sonucu ölüme sebebiyet vermek suçundan 10 yıl hapis cezası verildi. Ancak ilerleyen süreçte Gezi ana davasında Mustafa Saldoğan’ın mağdur olarak dinlendiği ortaya çıktı.

Ali İsmail’in darp edilirken söylediği ‘’vurmayın öldüm’’ sözleri kaldı geriye. Ve anne Emel Korkmaz’a ‘’Aliş’imi dövdüler, tekmelediler. Çok acı çekti yavrum. Keşke kurşunlasalardı oğlumu.’’ Dedirtecek bir acı ve öfke…

AHMET ATAKAN, 22 YAŞINDAYDI

Antakya’da katıldığı Haziran Direniş’i eyleminde polis tarafından kafasından gaz fişeğiyle vurulup, çatıdan düşerek öldü.  Aradan geçen 9 yılda Atakan’ın ölümü aydınlatılmadı, sorumlular yargılanmadı. Hatay Valiliği, Atakan’ın ölümünde sorumluluğu olduğu tespit edilen polisler hakkında soruşturma izni vermedi. Karara karşı Adana Bölge İdare Mahkemesine yapılan itiraz da reddedildi. Yine konuya ilişkin kamu davası açılması talebi de kabul edilmedi.

Atakan’ın ağabeyi Süleyman Atakan kardeşini şöyle tanımlıyor; ‘’Kardeşim cana yakın, sevimli, cesur, sıcak kanlı bir insandı.’’

15’İNDE BİR FİDAN: BERKİN ELVAN

15-16 Haziran gecesi, İstanbul Okmeydanı’ndaki evinden ekmek almak için çıktı, polisin gaz fişeğiyle başından vuruldu. 269 gün komada kaldı, 15. yaşına komada girdi. 11 Mart 2014’te öldüğünde 16 kiloydu.

Berkin’in ölümünün ardından dönemin Başbakan’ı Erdoğan’ın, Gaziantep’te gerçekleştirdiği mitingde Berkin Elvan’ı terörist ilan ettiği ve anne Gülsüm Elvan’ı yuhalattığı görüntüler ve yüzbinlerin katıldığı protestolar akıllarda kaldı.

Açılan dava ise yıllar süren adalet arayışının ve hukuk skandallarının adresi oldu. Son duruşmada polis memuru Fatih Dalgalı hakkında kasten öldürme suçundan 16 yıl 8 ay hapis cezası verildi, ancak davanın Yargıtay süreci bekleneceği için adli kontrol şartı ile serbest kalmasına hükmedildi.

HASAN FERİT GEDİK 21 YAŞINDAYDI

Hasan Ferit Gedik 21 yaşındaydı. 29 Eylül’de uyuşturucu çetelerine karşı İstanbul Gülsuyu’nda yapılan protesto yürüyüşünde 6 kurşunla vurularak öldürüldü. Sanıklar “kasten öldürme” suçundan 25’er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezaevinde bulunan çete üyelerinin 2018 yılında Cumhurbaşkanına mektup yazarak “Cezaevlerinde emirlerinizi bekleyen, Afrin’de savaşmaya hazır neferleriniz var.” dediği ortaya çıktı.

HAZİRAN’IN ÇOCUKLARI UNUTULMAZ

Haziran Direnişi hayatları pahasına direnen insanlarımızın eseri olarak akıllara kazındı. Ölenler unutulmadı. Geride kalanlar, ölenlerin adını, anısını ve mücadele bayrağını taşımaya devam ediyor. Haziran’da yaşamlarını kaybeden gençlerin isimleri ve mücadelesi dikilen anıtlarla, kurulan vakıflarla, kütüphanelerle, büyüyen çocuklarla, meydanları terk etmeyenlerin ellerinde yükselmeye devam ediyor. Onlar unutulmayacak. Katiller ve emri verenler ise tarihin kara sayfalarında silinip gidecekler.