PUSULA| 1989 Yerel Seçimleri ve SHP’nin “Aslan Sosyal Demokratlar”ı

PUSULA| 1989 Yerel Seçimleri ve SHP’nin “Aslan Sosyal Demokratlar”ı

22-01-2022 00:44

Sol içinde seçimlerde SHP’nin desteklenmesi gerektiğini söyleyenlerin önemli bir bölümünün argümanları da bugüne dair önemli benzerlikler taşıyor. Solun bu tutumunda “demokrasi güçleri”nin ANAP’a karşı birlik olması gerektiği vurgulanırken, güçlü bir SHP’nin sola alan açacağı varsayılıyordu.

Gökmen Kılıç

Türkiye sık sık seçimlerin yapıldığı bir ülke. Burjuva demokrasinin en güçlü meşruiyet kaynağını hiç kuşkusuz seçimler oluşturuyor. Seçim demen tılsımlı kelime demokrasinin bir gereği ve göstergesi olarak görülüyor. Fakat bu vazgeçilmez retoriğin ülkemizde bir demokrasi göstergesinden çok sıkışan siyasetin ‘acil çıkış kapısı’na işaret ettiğini belirtmeliyiz. Türkiye burjuvazisinin ilkesizlik ve istikrarsızlık üzerine kurulu düzeninde başka bir yöntemle yol almanın mümkün olmadığı açık. Nasıl olsun ki? Düzenin dikiş tutmaz halini başka türlü idare etmenin başka bir yolu bulunmuyor. Halkın biriken öfkesini her seferinde siyasette oluşabilecek yeni umutlara bağlamadan, yeni ufuk çizgilerini göstermeden dindirmek mümkün görünmüyor.

Seçimler konu olduğunda özellikle 12 Eylül sonrası dönemin başka bir gerçekliğe işaret ettiğini söyleyebiliriz. Türkiye’nin emperyalist sisteme tam boy entegrasyonu ‘olağan’ biçimde gerçekleşmeyince, kanlı bir askeri darbeyle toplumun direnç odakları işkence tezgahlarından geçirilmiş; dahası, toplumun ideolojik olarak zehirlenmesi sağlanmıştır. Bugün artık neredeyse bir distopyanın yaşandığı ülkemizde, Kenan Evren’in 1982 Anayasası referandumundan günümüzde yapılan milletvekili seçimlerine kadar, mevcut durum sandık eliyle meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.

Bugün ülkemizin emekçilerinin hak arama mücadelesini fabrikalardan, atölyelerden, sokaklardan alınıp yalnızca sandığa indirgeyen anlayış, 12 Eylül sonrası yapılan seçimlerde de halkın önüne yegâne çözüm olarak sandığı koymuştu. Özellikle bugünkü CHP’nin bünyesinde barındırdığı sosyal demokrat kimliğinin yalnızca tarihsel bir aidiyetten öteye gidemediğini, gerçekte ise dümdüz bir sağcılık olduğunu hatırlatmakta fayda var. CHP’nin selefi SHP’nin daha utangaç bir sağ siyaset izlemesi dönemsel ihtiyaçlara dönük bir durumdur. Yine de Erdal İnönü SHP’sinin daha utangaç olması sonucu değiştirmemiş, ilk iktidar denemesini Süleyman Demirel’in DYP’si ile koalisyon kurarak gerçekleştirmiştir. Bu açıdan SHP’nin 1989 Yerel Seçimleri ve 1991 Genel Seçimleri’ndeki durumunu incelediğimizde, düzel muhalefeti tarafından bugün sola uygulanan basıncın benzerlik göstermesi şaşırtıcı gelmemelidir. 12 Eylül’den çıkmaya çalışan solu kötürüm bırakmak, o dönem yine “demokrasi güçlerinin ittifakı” söylemiyle SHP’ye düşmüştü.

12 Eylül sonrası sol ve sosyal demokraside “birlikçilik”

SHP döneminin “demokrasi güçleri” söylemi ile bugünün Millet İttifakı’nın bir unsuru olan CHP’nin “birlik” söylemi arasında bir analoji kurulabileceğini belirtmiştik. Sol içinde seçimlerde SHP’nin desteklenmesi gerektiğini söyleyenlerin önemli bir bölümünün argümanları da bugüne dair önemli benzerlikler taşıyor. Solun bu tutumunda “demokrasi güçleri”nin ANAP’a karşı birlik olması gerektiği vurgulanırken, güçlü bir SHP’nin sola alan açacağı varsayılıyordu. Hem Turgut Özal’ın ANAP’ını engellemek hem de gerici-vesayetçi güçleri geriletmek adına SHP’ye destek verilmeliydi. Demokrasi güçlerinin birliği her şeyden önce geliyordu ve gerici tasallut ancak SHP’de birlik olunarak dağıtılabilirdi…

Bu benzeşme 80’li yılların sol/sosyalistlerinin bir ezberi olarak bugüne taşınmış durumda. İktidardan kaçan ve toplumsal muhalefet yelpazesinin bir parçası olarak kalmaya meyilli solun varlığının bugün de devam ediyor oluşuna üzülmemek elde değil. Solun kendi öz gücüne inanmadığına mı üzülelim yoksa başka siyasi öznelerin arasında çözülmesine mi…

Burada demokrasi kavramının ve siyasal gücün seçim ve sandık ekseninde ele alınmasının sakatlığını vurgulamamız gerekiyor. Düzenin sandığa indirgediği siyasal güce solun bir kesiminin da teşne oluşunun devrimci siyasetle uzak yakın ilgisi bulunmuyor. Solun bir bölmesinin sandık retoriğinden gereken dersleri çıkarmadığını ya da yanlış dersleri çıkardığını söylemeliyiz. Oysa tarihte hiçbir devrim, yalnızca genel oy hakkının kullanılması yoluyla gerçekleşmemiştir. Siyasal iktidarlar kendi bağımsız hattına sahip ve çoğu zaman sandık gerçekliği aşan bir siyasal gelişkinlik tarafından kurulmuştur. Bu iddiamızı bugün içinde yaşadığımız cumhuriyetin kuruluş gerçekliğinde bile görmek mümkünken, devrimci güçlerin en başata düzen siyasetinin parametrelerinden kendilerini arındırmaları gerekir.

Yükselen dalga: 1989 Bahar Eylemleri

12 Eylül sonrası solun derlenmesinden SHP destekçiliğini anlayanların tarihsel yanılgıları devam ederken, SHP kendi tarihsel misyonunu çoktan oynamaya başlamıştı. Henüz 1980 öncesinde Ecevit’in CHP’si bu misyonun taşıyıcısı olmuştur.

Sosyal demokrasi uzunca bir süredir solun toplumsallaşmasının karşısındaki en büyük engel durumundadır. 20. yüzyılın başlarında Almanya’da sosyal demokrasinin ihaneti Hitler faşizmini iktidara nasıl taşımışsa, 12 Eylül öncesi Ecevit’in CHP’si de darbeye giden yolda sol/devrimci güçleri manipüle etmiştir. Kenan Evren’in darbenin ardından Ecevit’e geçmişte oy verdiğini belirmesi boşuna değildir. O dönem “ortanın solu” olan CHP’nin neden bu konumu işgal ettiğini bugün daha iyi anlamak mümkündür. İşçi sınıfı hareketinin yükselişte olduğu her dönemde düzenin şapkasından çıkan “aslan sosyal demokratlar” mevcut öfkeyi soğurarak, çözümün düzen içinde aranmasını sağlamışlardır.

SHP, 1989 yılındaki yerel seçimler öncesinde yükselen işçi sınıfı hareketini görmüş, sağcı Özal’ın hemen solunda kendisini konumlandırmıştır. Bu sayede, 1987 yılındaki genel seçimlerde yüzde 25’e yakın oy alan SHP, 1989 yılında yapılacak olan yerel seçimlere ardında işçi sınıfının Özal’a karşı yürüttüğü eylemlerle girmiştir.
Tarihi 24 Ocak kararlılarının uygulayıcısı olan Demirel ve Özal, gerçekleşen askeri darbe ile görevden çekilmiş ancak ekonomi alınanda alınan neoliberal kararlar askeri rejim tarafından hızla uygulamaya koyulmuştur.

Alınan kararlarla işçilerin kazanılmış hakları ellerinden alınmak istenirken, işçi sınıfından güçlü bir yanıt gelecektir. 1986 yılında başlayan NETAŞ grevi sendika bürokrasiye rağmen işçilere ilham kaynağı olmuştu. NETAŞ’ta 3.150 işçi greve çıkmış ve 93 günün sonunda grev kazanımla bitmişti. NETAŞ’ın ardından Kazlıçeşme Deri İşçileri Eylemi, ardıdan 1989 Bahar Eylemleri ve Büyük Madenci yürüyüşü işçi sınıfının gücünü göstermesi bakımından kritik öneme sahiptir. Bahar eylemleri kamu sektöründe çalışan 630.000 işçi için yüzde 140 oranında ücret artışı aldığı önemli kazanımlarla sonuçlanmıştır.

Yerel seçimlerin yapılacağı 1989 yılı aynı zamanda işçi sınıfının 12 Eylül sonrası ilk kez kitlesel olarak 1 Mayıs kutladığı yıl olarak da tarihe geçmiştir. SHP’nin önemli bir zafer kazandığı 1989 Yerel Seçimleri işçi sınıfının giderek artan eylemleri içinde meydana gelmiş ve 1991 Genel Seçimlerine giden yolda önemli bir uğrak noktası olarak tarihe geçmiştir.

İstanbul, Ankara, İzmir… Her yerde aslan sosyal demokratlar

1989 Yerel Seçimleri, 26 Mart 1989 günü yapıldı. İl Genel Meclisi sonuçlarına göre SHP yüzde 28,69 oy alarak birinci parti olmuştur. SHP, başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere toplam 39 ilde belediye başkanlıklarını kazanmıştır. DYP 16 parti ile ikinci olurken, Refah Partisi 5 il belediyesi ile üçüncü parti olmuştur. Özal’ın

ANAP’ı aldığı yüzde 21,80 oya rağmen yalnızca 3 ilde belediye başkanlığını kazanabilmiştir.

Sandık sonuçlarına göre “aslan sosyal demokratlar” önemli bir zafer elde etmiş ve “demokrasi güçleri” yürüttüğü ittifak politikası ile istediğine ulaşmıştır. Bu aşamadan sonra SHP’nin ilk genel seçimlerde önemli bir zafer kazanması olası hale gelmişti.

1990 yılında kurulan Halkın Emek Partisi (HEP) 1991 yılında yapılan seçimlerde SHP ile ittifak kurarak 18 milletvekili ile ilk kez meclise girecek, daha sonra açılan davalar nedeniyle Demokrasi Partisi (DEP) adını alarak mecliste kendi gruplarını kuracaklardı.

“Demokrasi Güçleri”nden SHP-DYP koalisyonu çıktı

1989 yılındaki yerel seçimlerde önemli bir oy alan SHP, 1991 yılındaki genel seçimlerde de aynı siyasal söyleme dayanarak hareket etti. Ayın zamanda bu seçimler Kürt sorunu ekseninde siyaset yürüten HEP ile kurulan ilk seçim ittifakı olarak da tarihe geçti. SHP ve ona destek verenler, demokrasi güçlerinin birliği ekseninde ne gerekiyorsa yaptılar ve 20 Ekim 1991 yılında yapılan seçimlerde yüzde 20,75 oy alarak, DYP ve ANAP’ın ardından üçüncü parti oldular. SHP’nin iki yıl önceki yerel seçimlere göre yüzde 4 oranında oy kaybetmesinin bir nedeninin HEP ile kurulan ittifak olduğu söylenebilir. Diğer bir etken ise 12 Eylül’den beri siyasi yasaklı olan Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit’in bu seçimlerde yasaklarının kalkması olmuştur. Demokratik Sol Parti‘nin (DSP) bu seçimlerde oyları yüzde 2,24 artarken, Refah Partisi yüzde 9,67 gibi önemli bir oy aldı. Son olarak SHP’nin 1989 yılında aldığı belediyelerdeki yolsuzluk iddialarını da oylarını etkiledi. Özellikle İSKİ skandalı olarak bilinen yolsuzluk gündemleri uzun süre kamuoyunda tartışıldı.

Tüm bu nedenlere rağmen 1991 seçimlerini birinci parti olarak bitiren DYP, yeni hükümeti SHP ile oluşturarak 49. Türkiye Hükümeti’ni kurdu. Artık Demirel Başbakan, İnönü ise Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olmuştu.

SHP’nin nihai olarak vardığı nokta demokrasi güçlerinin birliği politikası ile Demirel’in DYP’si oldu. 24 Ocak kararlarında Başbakan sıfatıyla imzası bulunan Demirel ile “aslan sosyal demokrat” İnönü’nün yan yana gelmesi kimi sol çevreler açısından sürpriz gibi görülse de, sosyal demokrasinin ya da düzen solunun tarihsel misyonunun bir kez daha gerçekleştiğine şahitlik ettik.

SHP’nin 1987,1989 ve 1991 seçim taktiklerine tekrar bakarak, bugün benzer bir sürecin yaşandığını söyleyebiliriz. Çözümü düzen içinde arayan “demokrasi güçlerinin” varacağı noktanın bundan iyi olması beklenemezdi. Oysa sol ittifak, aritmetik hesaplardan ve demokratlık yarışından ayrı bir alanı tarif etmelidir. Devrimcilerin düzen muhalefetinden uzak, özgün, ilkeli ve müstakil bir odak haline gelmesi bu sayede mümkün olabilir.