Prof. Dr. İlker Cenan Bıçakçı: NATO’ya hayır demek, Amerikan mandasına hayır demektir!

"Emperyalizm, halkları bölmek için şovenizmi bir araç olarak kullanıyor. Kimlik aidiyetleri üzerinden yaptığı kışkırtmalarla halkları ayrıştırıp parçalıyor."

Prof. Dr. İlker Cenan Bıçakçı: NATO’ya hayır demek, Amerikan mandasına hayır demektir!

Dünyanın en büyük terör örgütü olan NATO’nun, ABD ve AB emperyalizminin saldırgan politikaları devam ederken, anti-emperyalist mücadelenin bayrağı da yükseliyor. Ülkenin ilerici aydınları ve sosyalistleri NATO karşıtı bir imza kampanyası başlatırken, “Dünya barışının baş düşmanı NATO ve emperyalizmdir” kampanyasının ilk imzacıları bu mücadeleyi yükseltme çağrısında bulundu. Görüşlerine başvurduğumuz kampanyanın imzacılarından Akademisyen Prof. Dr. İlker Cenan Bıçakçı, Türkiye’nin NATO üyeliğini beka güvencesi olarak gören kamuoyundaki yanlış algının  mutlaka değiştirmesi gerektiğini belirterek, NATO’ya hayır demenin, Amerikan mandasına hayır demek olduğunu vurguladı. Bıçakçı, Manifesto’ya yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

“ABD güdümündeki NATO, Sovyet Bloku’nun dağılmasıyla dünyayı terörize eden bir suç örgütü haline geldi. Berlin Duvarı yıkıldıktan on yıl sonra 1999’da NATO, Yugoslavya’yı bombaladı. Mevcut genel sekreter Stoltenberg, yıllar sonra saldırıyı savunurken sivilleri korumak ve Miloseviç rejimini durdurmak gibi bir gerekçeye sığındı

ABD, kendi inisiyatifinde yürüyen kapitalist sistem tökezledikçe emperyalist yüzünü daha çok göstermeye başladı. 2001 yılından itibaren NATO’nun da desteğiyle Ortadoğu’daki saldırgan ve kışkırtıcı tutum ivme kazandı. Ortadoğu’nun yumuşak karnı olan etnik ve mezhepsel ayrımcılığı körükleyen ABD, vekalet savaşlarıyla halkları birbirine kırdırdı. Ülkeler paramparça edildi. Puslu havayı seven kurt örneğindeki gibi ABD kökenli dev enerji şirketleri petrol yataklarına el koydu. Geriye yüzbinlerce ölüden, yaralıdan ve göçmenden oluşan bir insanlık trajedisi kaldı. Emperyalist rekabetin aktörü haline gelen büyük ülkeler askeri, siyasal, kültürel  yolları deneyerek dünyanın çeşitli coğrafyalarındaki zengin kaynaklara erişmek istiyor. G7’ye katılan Rusya da 1998 yılında küresel kapitalizmin paydaşı oldu. Ancak 2014 Kırım ilhakı sonrası birliğin dışında bırakıldı. ABD’yi tek kutup olarak yücelten dünya düzeninde Çin, Hindistan ve Rusya gibi ülkeler güç dengesini değiştirince emperyalist paylaşım mücadelesinde yeni bir evreye girildi. Ukrayna’ya yönelik askeri girişimde Çin’in Rusya’nın yanında olduğu biliniyor. Buna karşın Çin Dışişleri Bakanı, ABD’nin yaptırımlarından ülkesinin etkilenmek istemediğini bildiriyor.  Küresel kapitalizmde büyük ülkeler arasındaki ilişkilerin iyice girift hale geldiğini  görüyoruz.

NATO üyesi olan Türkiye ise S-400 ile F-35 arasında beynamaz kaldı. Eskiden “bitaraf olan bertaraf olur” diyen Erdoğan, bugün bitaraf olmakla övünüyor. Oyun alanı iyice daralan AKP iktidarı, iç politika gibi dış politikayı da müdahil olamadığı konjonktürel gelişmelere göre yürütmek zorunda. Bilindiği kadarıyla Türkiye’de NATO’ya ve doğrudan ABD’ye bağlı 15 askeri üs bulunuyor.

Ayrıca 15 Temmuz darbe girişiminden sonra İncirlik Üssü’ndeki nükleer silahların varlığı da ABD’li yetkililer tarafından doğrulandı.

Emperyalizmin ağa babası olan ABD, Ortadoğu’da müslümanı müslümana kırdırırken şimdi de Ukrayna’da slavı slava kırdırıyor. Emperyalizm, halkları bölmek için şovenizmi bir araç olarak kullanıyor. Kimlik aidiyetleri üzerinden yaptığı kışkırtmalarla halkları ayrıştırıp parçalıyor. Faşizm, 20. yüzyılın başlarından itibaren oluşan emperyal sermayeye özgü bir siyasal sistemdir. Günümüzün faşizan eğilimli radikal gruplarını da küresel emperyalizmin askerleri olarak görmek gerekiyor. Dolayısıyla tekelci sermaye düzenine karşı sınıfsal bir yanıt vermeden emperyalizmle mücadele etmek mümkün değildir.

Türkiye’nin NATO üyeliğini beka güvencesi olarak gören kamuoyundaki yanlış algıyı mutlaka değiştirmek gerekiyor. Üstelik aynı algı kendini Atatürkçü olarak tanımlayanlar arasında bile yaygın. Bunun, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine tümden aykırı olduğunu Sivas Kongresi’nde bizatihi Mustafa Kemal’in verdiği yanıttan anlayabiliriz… “Amerikan Mandası’ ve ‘İngiliz Himayesi” arasında “Hangisi ehven-i şerdir?” diyerek tercih yapmaya çalışanlara Mustafa Kemal, anlamlı bir yanıt vermişti: “Ehven-i şer, şerlerin en kötüsüdür.”

Sözün özü, bugün NATO’ya hayır demek, Amerikan mandasına hayır demektir!”