Piyasacı eğitime karşı liseli gençlik mücadeleye!

Sosyalist Liseliler bütün liseli gençliğe sesleniyor: Anlatılan bizim hikâyemizdir! Bu hikâyeyi baş aşağı edip güneşli günlere uzanmak da, hayalini kurduğumuz yaşama erişmek de imkansız değildir.

AKP, piyasacı eğitim politikalarıyla liselere saldırmaya devam ediyor. Özellikle son dönemde artan bu vakaların kendisi elbette ki nedensiz değil. Son dönemde örneklerine şahit olduğumuz bu olaylardan birer örnek vermek istiyorum. İlk örnek elbette ki Bornova Anadolu Lisesi’ndeki 600 TL ücret dayatmasıdır. İçeriğini bilmeyen okurlarımız için şöyle özetlemiş olalım: Kantinde bundan sonraki dönemde nakit alışveriş yapılamayacağını, bundan sonra sadece kredi kartının geçerli olacağını söyleyen okul yönetimi öğrencilere bu kredi kartını 600 TL’ye satmak istiyor ve bunu zorunlu olarak dayatıyor. Almayan öğrencilerin ise kantinden alışveriş yapamayacağını söylüyor. İkinci bir örnek ise Kağıthane M.T.A.L.’den… Okul girişine turnike koymak isteyen okul yönetimi kart parası olarak öğrencilerden 60 TL istiyor ve bu ücreti ödemeyenlerin okula alınmayacağını bildiriyor. Fakat piyasacılık elbette ki sadece bu okullarla sınırlı değil. Yurdun dört bir yanında bu dayatmaların liselilere yapıldığını biliyoruz.

Peki liseliler bütün bu piyasacı uygulamalara karşı neler yaptı?

Bornova Anadolu Lisesi’nde Sosyalist Liseliler, okulun büyük bir çoğunluğundan yani yüzlerce liseliden dilekçe topluyor, yönetime karşı sesini yükseltiyor. Liselilerin artan öfkesini gören yönetim ise mecburen geri adım atmak zorunda kalıyor. Kağıthane M.T.A.L.’deki arkadaşlarımız yine onlarca imza ve dilekçeyle okul yönetimine başvurduğunda ilk başta hiçbir liselinin sözünü önemsemeyen yönetim belli tavizler vermek zorunda kalıyor. Yani Sosyalist Liseliler en temel hak olan eğitim hakkını öne atıyor ve bunun mücadelesini yükseltiyor. Kapitalizmin yapısal ekonomik krizlerinin bu kadar derinleştiği, insanların evine ekmek götürmekte zorlandığı, toplumun tüm alanlarında (genç, kadın, yaşlı, işçi, işsiz) intiharların yaşandığı, salt ekonomik değil siyasi krizlerinde hayatlarımızı mengeneye astığı bir dönemde insanlardan böyle ücretler istemenin abesle iştigal olduğunu biliyoruz. Peki, onlar bunu bilmiyor mu? Elbette ki biliyorlar…

Kendi çocukları lüks arabalara binebilsin, yurtdışında özel üniversitelerde okuyabilsin diye emekçi sınıfın çocuklarını elbette sömürmek zorundalar. Onlar için bu bir istek değil ihtiyaç. Sermayenin iktidardaki temsilcisi AKP elbette ki kendi sınıfının yılmaz savunuculuğunu yapmak zorundadır. Bu savunuculuk sadece okullarda istenen ücretler midir peki, hayır. Geçen günlerde gündeme gelen MESEM ve A-101 protokolünü gelen tepkiler sonrası iptal ettiklerini çok çabuk unutmamızı istiyorlar fakat bizim hafızamız güçlüdür! Haftanın dört günü A-101’de, geri kalan bir gün ise okulda bulunacak öğrencileri dalga geçer nitelikte olan bir ücretle staj adı altında sömürmelerini çok normal bir durum gibi sunarak, çıraklıktan ustalığa(!) market işçisi yetiştirmeyi planlayan, gündeme getiren ve protokolünü imzalayan MEB, bir gün sonra – gelen tepkiler üzerine-bu karardan caymıştır. Fakat bizim aklımızda geride kalan ise sermaye sınıfının bitmeyen azgın sömürme isteğidir. Peki, bu gündemlerde en küçük bir kazanım dahi nasıl, ne yapılarak elde edilmiştir? Elbette ki bize göre sorulması gereken en önemli sorulardan biri budur. Bu örnekler de dâhil olmak üzere dünya ve Türkiye tarihinde bu şekilde binlerce haksızlık yaşanmıştır. Bu olaylarda ise her zaman kazanan, örgütlü bulunan güç olmuştur. Yani istediğimiz kadar mücadele edelim eğer örgütlü değilsek bir kazanım elde edemeyiz. Yaşamın tüm alanlarında mücadele böyle ilerliyor. Eğer bu liselerde ve başka birçok okulda istediğimizi alabildiysek bu örgütlü gücümüz sayesinde olmuştur. Eğer bu okullarda yüzlerce liseli örgütlenip, birleşip hakkını aramasaydı şu an bu ücretleri ödemek zorunda kalmışlardı. Yani temel mesele örgütlü mücadeledir. Her zaman dediğimiz gibi okullarımız ve ülkemiz sımsıkıya birbirine bağlıdır. Eğitim sisteminin kötü olması, eğitime ulaşırken gençliğin fahiş fiyatlara maruz kalması, gericiliğin okullarımızda hortlaması; bunların hepsi ülkenin yönetimiyle alakalıdır. Bu bakımdan özgür ve aydınlık bir ülke için mücadele etmeden, onu yaratmadan eşit, parasız, bilimsel ve özgür bir eğitime ulaşmamız mümkün değildir. Böyle bir ülkeyi ve böyle bir eğitimi inşa etmenin de bizim ellerimizde olduğunu bilmeli, ona göre yaklaşmalıyız.

Sosyalist Liseliler bütün liseli gençliğe sesleniyor: Anlatılan bizim hikâyemizdir! Bu hikâyeyi baş aşağı edip güneşli günlere uzanmak da, hayalini kurduğumuz yaşama erişmek de imkansız değildir. Bütün sıra arkadaşlarımızı emekten, laiklikten ve bilimden yana bir eğitim ve ülke için sosyalizmin bayrağını yükseltmeye, Sosyalist Liseliler’e katılmaya çağırıyoruz!