“Özgür, demokratik ve güçlü Ukrayna”, NATO ile mümkün mü?

Mesele basit: Emperyalist ülkeler, kendilerine bağımlı olmayan ülkelerin yönetimlerini değiştirip, işbirlikçi rejimler kurarlar. İşlerine gelmeyenleri ise yaptırımlarla, şantajlarla, tehditlerle, darbelerle, olmadı bombalayarak, işgal ederek yıkarlar… İşbirlikçi rejimler kurarlar. Tıpkı Ukrayna’da yaptıkları gibi…

Yazıya, bir şerh düşerek başlamak yerinde olacak; SSCB’nin dağılmasından sonra bir oligarklar rejimi olarak kurulan kapitalist Rusya’nın bugünkü yönetiminin ya da Putin iktidarının niteliği başka bir yazının konusu. Buna dönük bakışımız zaten belli. Ancak “yayılmacı Rus emperyalizmi baş düşman” tezine itirazımız var!

Bugün, emperyalist ülke merkezlerinin sesi olan medya ve neredeyse ülkemizdeki düzen medyası hep bir ağızdan aynı nakaratı tekrarlıyor: “Özgür, demokratik ve güçlü bir ülke” olmak isteyen Ukrayna’yı diktatör Putin boğmak, Rus emperyalizmi Ukrayna’yı yutmak istiyor. Çünkü Ukrayna, kendi kaderini batıda görüyordu, NATO üyesi olmak istiyordu, ama yeni çar Putin, Stalin’e de özenerek Ukrayna’yı işgale girişti, Ukrayna’nın kendi kaderini seçmesine izin vermiyor. Özgür, demokratik ve güçlü bir Ukrayna Rus emperyalizmi altında eziliyor!

“Özgür, demokratik ve güçlü bir Ukrayna” tanımlaması bize ait değil, doğrudan Ukrayna’daki hükümet temsilcilerinin kullandığı sözcükler!

Ya da tersinden okursak, NATO’nun, ABD’nin ve AB’nin müdahalesiyle Ukrayna özgürleştirilmiş mi oluyor? Rusya’nın müdahalesine hayırsa peki emperyalizmin müdahalesi? NATO ve AB üyesi bir Ukrayna, demokratik, özgür ve güçlü bir ülke olabilir mi?

Örneğin ülkemiz özgür, demokratik ve güçlü mü? E de de olsa NATO ülkesiyiz!

Ya da Kosova? Ya da Bulgaristan? Ya da Yunanistan? Ya da Karadağ? Ya da Kuzey Makedonya? Ya da Arnavutluk? Hepsi bir bir NATO üyesi olurken, emperyalist sisteme bağlanırken, Avrupa Birliği’nin ekonomik sistemine dahil olduktan sonra özgürleştiler mi, demokratikleştiler mi, güçlendiler mi?

Liste uzar gider…

Ama emperyalist bağımlılık ilişkisi niye “özgür, demokratik ve güçlü ülke”yle ikame edilir ki?

Ya da “özgür, demokratik, güçlü ülke olmak” ne demek? Ya da “özgür, demokratik, güçlü ülke” nasıl olunur?

Açıklayalım; bize özgürlük ve demokrasi diye yutturulan şey aslında bu ülkelerin patronlarının özgürlüğü, gücü ve ‘demokrasisidir’. Kendi ülkelerini emperyalizme pazar haline getirenler, ulusal ortaklar olarak işbirlikçilerdir. Emperyalist dünya sistemiyle bütünleşmiş kapitalizmi, kendi sermaye iktidarları için “demokrasi ve özgürlük” kılıfıyla sunarlar!

Örneğin Yugoslavya da özgür, demokratik ve güçlü ülke olmak istemez miydi? Eğer ABD ve AB bombalamasaydı? Ya da parçalandıktan sonra kurulan küçük devletler sizce özgür, demokratik ve güçlü mü oldular?

Ya da Libya özgür, demokratik ve güçlü ülke olamaz mıydı, ABD ve AB bombaları altında parçalanmasaydı? Ya da ABD ve AB bombaladıktan sonra özgür, demokratik ve güçlü ülke mi oldu?

Ya da Suriye’nin özgür, demokratik ve güçlü ülke olması zor muydu?

Ya da Küba? Ambargo altında yıllardır ayakta kalmaya çalışan Küba’nın kendi kaderini kendi çiziyor olmasına niye saygı gösterilmez!

Liste uzar gider…

Ama bu örneklere söyleyecekleri şey belli: Ama orada diktatörler var! Esad diktatör, Saddam diktatör, Kaddafi diktatör, Castro diktatör…. Liste uzar gider!

Ama destekledikleri darbeciler demokrat, öyle mi? 12 Eylül cuntası ve Kenan Evren güçlü, demokratik ve özgür bir ülke yarattı da biz mi kıymetini bilemedik? Ne de olsa “your boys” değiller miydi?

Afganistan’da solcu hükümete karşı silahlandırılan cihatçı çeteler, daha demokratikti öyle mi?

Esad diktatör ama cihatçı çeteler demokrasi ve özgürlük getirecek öyle mi?

Ama kendi vatandaşını kendi konsolosluk binasında testerelerle kestiren Suudi Arabistan veliaht prensi diktatör sayılmıyor!

Petrol zengini gerici Körfez emirleri, dünyanın görüp göreceği en demokratik ve en özgürlükçü krallar, öyle mi?

Mesele basit: Emperyalist ülkeler, kendilerine bağımlı olmayan ülkelerin yönetimlerini değiştirip, işbirlikçi rejimler kurarlar. İşlerine gelmeyenleri ise yaptırımlarla, şantajlarla, tehditlerle, darbelerle, olmadı bombalayarak, işgal ederek yıkarlar… İşbirlikçi rejimler kurarlar. Tıpkı Ukrayna’da yaptıkları gibi…

Rusya’nın sınırlarına gelmek ve askeri olarak yerleşmek için Ukrayna’daki Neo-Nazi güçleri paramiliter güç olarak örgütleyip devreye soktular, Ukrayna’da turuncu devrimlere imza attılar, Meydan Darbesi’ni organize ettiler, batı emperyalizminin işbirlikçi sermaye sınıfı ve onların NATO’cu siyasetçileri eliyle Ukrayna’yı kendilerine bağlamak istediler. Sendika binasını içinde insanlar varken ateşe verenlerin ya da Donbas bölgesinde 13 bin insanın ölümünden sorumlu olanların yönettiği ülke demokratik olacak, öyle mi?

Bu açıdan eğer bugün Ukrayna’ya yönelik Rusya müdahalesi yorumlanacaksa, aynı zamanda ABD’nin, AB’nin ve NATO’nun da müdahalesi aynı şekilde yorumlanmalı ve tutum alınmalıdır. Rusya’nın doğrudan müdahalesi öncesinde, emperyalizminin dolaylı ve doğrudan müdahalesini yok saymak çifte standart değil midir?

Bugün Ukrayna, emperyalizm eliyle savaşa atılmıştır. Ukrayna’nın Rusya’yı sıkıştırmak için NATO’ya dahil edilmek istenmesi, Ukrayna’ya NATO silahlarının ve askerlerinin yerleştirilmesi amacı çok mu masum?

Ancak Ukrayna’nın demokratik, özgür ve güçlü bir ülke olmasının, emperyalizme bağımlılıkla mümkün olabileceğine şiddetle itirazımız var! Ukrayna yönetimi, egemenleri, burjuvazisinin tercihlerinin bedelini ise Ukrayna halkı ödemektedir!

Yıllardır Rusları ve Ukraynalıları düşmanlaştırma politikasını sürdürenler, Rusya değil, bizzat Ukrayna milliyetçileri idi! Rus düşmanlığını körükleyen milliyetçilerin, geçmişte Nazi’lerle ittifak yapan, Yahudi soykırımına imza atanların torunları olması ise işin önemli bir boyutu. Emperyalizm saflarında Ukrayna milliyetçiliğini gündeme getirenlerin “demokratik, özgür ve güçlü Ukrayna” sözlerinin emperyalist-kapitalist sistemde hiçbir gerçekliği bulunmuyor.

Kapitalizmle, milliyetçilikle ve emperyalizme bağımlılıkla ne demokrasi ve özgürlük gelir ne de güçlü bir ülke olunabilir. Özgürlük ve demokrasinin NATO eliyle geleceğini iddia etmek mümkün olabilir mi? Kimse kimseye maval okumasın!

Özgürlük, emperyalizmle gelmez. Gelecek olan bağımlılıktır.

Demokrasi, faşizmle gelmez. Gelecek olan bellidir.

Güçlü ülke, emperyalizme pazar olmaktan, işbirlikçi kapitalist sınıfın iktidarından geçmez.

Bugün Ukrayna’ya yönelik Rusya müdahalesinin karşısına NATO ve emperyalizm taraftarlığını koymak yaşadığımız çağın acı gerçekleri karşısında tutarsız bir tezdir. Ama Ukrayna gündeminin merkezindeki temel mesele budur; NATO’dur, ABD’dir, emperyalizmdir!