Noktalı virgül

ABD örneğinde de gördüğümüz gibi hukuk, siyasal iktidarın hizmetindeyse, sorumluların keyfi uygulamalarına göz yumuluyorsa, kısa vadede yapılması gereken, hukuk sisteminin bağımsızlığına kavuşturulmasıdır.

Noktalı virgül

Tülin Tankut

Audrie&Daisy 2011-2012 yıllarında ABD’de iki farklı kasabada yaşayan 14 yaşında, orta sınıftan, beyaz, iki liseli kızın, faili okul arkadaşları olan uğradıkları cinsel saldırı sonrası başlarına gelenleri mercek altına alan 2015 ABD yapımı ibretlik bir belgesel.

Şüphelinin görüntülü ifadesine göre (2015) Audrie, bir kız arkadaşıyla Emily’nin verdiği partiye gider. Oradaki havaya uyarak içki içerken ipin ucunu kaçırır. Kız arkadaşı partiden erken ayrılır. Audrie bir köşede sızınca polis kayıtlarına göre okul arkadaşları, eğlenmek için her zamanki “eşek şakaları”ndan birini yaparlar kıza; bu kez çıplak bedenini keçe kalemle mahrem yerlerine kadar boyadıktan sonra baygın haldeki kıza tecavüz ederler ve çektikleri iğrenç fotoğrafları sosyal medyaya koyarlar.

Ayıldığında Audrie dehşete düşer. Fotoğrafları okuldaki herkes görmüştür. Oysa onu yakından tanıyanlara göre bunu yapacak bir kız değildir. Mazbut, derslerinde başarılıdır, gelecek hayalleri vardır. Olaydan sonra ne yapacağını bilmez bir halde, “Hayatım kaydı” der, başından geçenleri bir türlü hazmedemez. Sanal dünyada hakkında çıkan acımasız hakaretlere ancak bir hafta dayanabilir ve kendini duşta asarak yaşama veda eder. Annesi babası perişandır. Fotoğrafları çeken iki öğrenci cinsel saldırı suçundan tutuklanır.

Bir başka kasabada cinsel saldırı, Audrie ile aynı yaştaki Daisy’nin başına gelir. Olay yine içkinin su gibi aktığı, Daisy’nin ağabeyinin okul arkadaşı Mathew’nun ailesinden gizli, evin bodrum katında verdiği partide gerçekleşmiştir. Failler iki oğlandır. Daisy, arkadaşı Paige ile birlikte gizlice katıldıkları partide dağıtırlar. Daisy, küçük bir kız olmadığını ispat etmek için kendinden geçinceye kadar içmiştir. Birileri, öbürü kadar çekici olmayan, kilolu Paige’i bir odaya götürüp orada beklemesini söyler. Bu arada olanlar olmuştur. Saldırganlardan biri, baygın haldeki Daisy’yi kucaklar, arabasıyla kızı evine götürür, bahçeye bırakır. Sabaha kadar orada kalan kızı, soğuktan donmak üzereyken annesi görür ve hastaneye yatırır. Polise haber verir. Cinsel saldırının fotoğrafları internete yüklenmiştir. “Herkes ne der?” paniği içindeki Daisy, intihar girişiminde bulunur ama kurtulur. Daisy’nin ağabeyi tanık olarak dinlendiğinde, kardeşine bunu yapanların kendisinin sınıf arkadaşları olduğunu, kimsenin yüzüne bakamadığını söyler. O gece sarhoş olan Paige de kendini suçlar, arkadaşına sahip çıkamadığı için çok pişmandır. Cinsel saldırı mağduru Delaney adlı kız dayanışma için Daisy’i arar. Mağdur kızlar o ortak duyguyu, “kimse bize inanmıyordu” diye ifade ederler.

Şüpheli Mathew, sorgusunda yalan söyler, kızlar sözde mesaj atıp partiye gelmeyi kendileri istemişlerdir. Oysa kızları davet eden odur. Daisy de ilk kez bir parti görecektir; ağabeyinin arkadaşının partisine merak saikiyle gitmiştir. Mathew’nun yalanları bitmez. “Cinsel ilişkiye girmekte kızın rızası vardı” beyanı üzerine, “bilinci kapalıymış, bu nasıl olur?” sorusunu da “kız sarhoş değildi” diyerek geçiştirir. Böylelikle reşit olmayan biriyle cinsel ilişkiye girmekten suçlanır; cinsel saldırı suçundan sıyırır.

Polis tarafından davaya gölge düşürülmemesi için aileye sözlü saldırılara karşılık vermemeleri tembih edilir. Daisy’nin ağabeyi de olayın kabûsundan kurtulamamıştır. Spor yaptığı yerin duvarına, feminist yazar Simone De Beauvoire’ın “Kadın doğulmaz, olunur” sözüne atfen, “Canavar doğulmaz, sonradan olunur” yazılı bir pankart asmıştır. İlçe şerifine göre, olayların kökeninde insanların güzel olma, popüler olma ihtiyaçları yatmaktadır. (Liseli kızlardan biri, “tahta göğüslü” diye alaylara marûz kaldığını söyler, tanıklığı sırasında.) Özellikle kızların bu ihtiyaçları hafife alınmamalıdır. Kızların üzerinde büyük baskı vardır, bu adil değildir ama toplum böyledir. (Cinsiyetçi koronun elemanından da başka türlüsü beklenemezdi) Belediye başkanıysa kasabanın itibarını düşünür. Yaptığı spor tesisleriyle övünür. Kısacası koronun elemanları, yuvarlak laflarla, yalan, dolanla olayın üstünü örtmeye çalışırlar.

Mahkemedeki duruşmalar oğlanların lehine gelişmektedir. Dava düşer. Her şey kılıfına uydurulmuştur. Daisy yalancılıkla suçlanır. Ama bazı iddialara göre şüpheliler kayırılmıştır; aileleri güçlüdür, arkaları sağlamdır. (“Yanlış” oğlan kıza cinsel saldırıda bulunmuş, imaları.) Daisy’nin çok sevdiği elektirik mühendisi olan babası o küçükken trafik kazasında ölmüş, ailenin yükü tümüyle veteriner olan annesinin sırtına binmiştir. Kadın, “yalan söylüyorlar, politik karar aldılar” diyerek sonuca isyan eder: “Kızlara gereken adaleti sağlamaktansa oğlanlara kol kanat germek daha önemli hale geldi; çünkü oğlanlar, küçük kasabanın kahramanlarıdır. Yaşadığımız çevrenin vitrin yüzüdür, onlara böyle şeyler kondurulamaz”

Davanın düşmesiyle sosyal medya ayağa kalkar. “Güvende değiliz” çığlıkları yükselir her yerden. Ama protestocular, basına konuşmaktan kaçarlar. Kasaba ikiye bölünmüştür: Muhalif kızlar: “Bir kişiye yapılmış haksızlık toplumun bütününe yapılmış sayılır” diye isyan eder. Tepkiler üzerine davaya ikinci kez bakılır. Davanın devamı için, muhaliflerin gazını alır umuduyla kadın savcı adanır. Kadın her şeyin farkındadır, bu arada kendi çaresizliğinin de. Yukarıdan talimat aldığını ima eder. Cinsel saldırı davalarının neden çıkmaza girdiğini, “delil aranıyor durmadan, yasal koşulları sağlamak zor oluyor” , “mahkemeler uzuyor” sözleriyle açıklamaya çalışır. İlçe Şerifi ise, “kızlar da oğlanlar kadar suçlu “der; suçu işleyenlerin oğlanlar olduğunu bilmezmiş gibi. Oğlanlar artık üniversiteli olmuşlardır. Toplumun geleceğinde rol oynayacaklardır. (Vatana millete hayırlı evlatlar olmalarının İngilizcesi sözler) Beyzbol takımının bir maç öncesi dua sahnesi de bunu destekler niteliktedir.

Ve mahkeme şüphelilere şartlı tahliye verir.

Sosyal medya yeniden birbirine girer; suçlama, küfür, hakaret… Daisy büyük bir cesaret göstererek mahkemede oğlanların ismini açıklamıştır. Ama bedeli ağır olmuştur. Annesi, kızı için “hepsi kendi hatasıymış gibi hissetmeye başladı,” der, tanık olarak dinlendiğinde. Kızın sözleri iç acıtıcıdır: “Dünyadaki her şey neden benim suçum?”, “Mükemmel olma baskısı bu dünyada sevgiden daha güçlü.” Kız, dostluk ve dayanışma ister: “Bir ordunun çıkardığı sese kulaklarınızı tıkıyorsunuz.” Çevre baskısı o kadar artar ki, anne işini kaybeder, eve fiziksel saldırıda bulunulur. Ev oturulmaz hale geldiğinden aile taşınmak zorundadır. Bölge savcısı aileye, can güvenliği için başka bir kasabaya taşınmalarını salık verir. Sözün bittiği yer!

Daisy pes etmemiş, dövme sanatçısı olmak üzere çalışmalara başlamıştır. Cinsel saldırıya uğramış kızların kollarına noktalı virgül dövmesi çizer, bu hikâyenin daha bitmediğini hatırlatan bir sembol olarak. Ağabeyi de spora büyük önem verilen okulda küçüklerin beyzbol hocası olmuştur. Kardeşine yapılanlardan çok etkilenmiştir. Kızları aşağılayan bir öğrencisini eğitir, diğerlerine de takımında böyle şeyler istemediğini söyleyerek, kendi çapında kadınlara yönelik ayrımcılığa karşı mücadele vermeye çalışmaktadır. Dayanışma için anneler ve kızları toplanırlar. Herkes kendi cinsel saldırıya uğrama hikayesini anlatır. İçlerinden Delaney, saldırganı ihbar etmediğine pişmandır: “İhbar etseydim diğer kızın başına aynı şey gelmeyecekti.”

Film ilk olaya döner: Kasaba merkezinde yakınları Audrey’in mezarını ellerinde çiçeklerle ziyaret ederler. Anne, kızını anarken kendine ait bir gelecek göremediği için canına kıydığını yineler. Baba isyandadır: İki saldırgan reşit olmadıkları için yalnızca çocuk pornosu bulundurmaktan (!) ceza almışlardır; o da birine 30gün, öbürüne 45 günlük göz hapsi cezasıdır. Okuldan uzaklaştırma, okuldan atılma, söz konusu değildir. Yetkililerin itiraf edemediklerini kurban aileleri ifşa eder: “Cinsel saldırıya, “farklı saikler”lerle yaklaşılıyor.” (Malûm, memleket meselesi, daha önce de oğlanların kasabanın kahramanları olduğu söylenmişti.)

Bu kez filmde Daisy’nin mezuniyet töreni gösterilir. Olaydan sonra dört yıl geçmiştir. Daisy’ye törende atletizm bursu kazandığı bildirilir. (İnternette kızın yirmi üç yaşında canına kıydığı bilgisi var. Cinsel saldırı kurbanlarının hemen tümünün intihar girişimi oluyor.) Audrey’in okulunun mezuniyet töreninde, 2015 sınıfı adına, Audrie’ye fahri diploma verilir. Bu’ jestler’ler, tepkileri hafifletmeye yetmiş miydi acaba?

Araştırmalara göre ülkede, cinsel suçlar münferit değil, sistematik ve sürekliliğe sahip. Peki, zengin ve Özgürlükler Ülkesi olduğu iddia edilen ABD’de çocuk fuhuşu, tacizi, tecavüzü, pornosu nasıl bu kadar yaygınlaşabiliyor? Devlet neden çocuklarını koruyamıyor? En basitinden 14 yaşındaki kızlar içkiye nasıl ulaşabiliyor? 18 yaş altındakilere içki satılması yasak değil mi? Yetkililer buna neden göz yumuyor? Aileler bu konuda neden gevşek davranıyor? Okuldaki rehber öğretmenler yetersiz mi? Denetleniyor mu? Görünüşe bakılırsa, çocuk mahkemeleri, çocuk polisi, rehberlik ve araştırma merkezleri v.b. kurumlar görev başında, hiçbir eksik yok.

Kültür endüstrisinin kuşatması altındaki toplumda, cep telefonu ve internetin denetimsiz kullanımın bir bedeli olacaktı kuşkusuz. Gözlemciler, cinsel saldırıya marûz kalan kız çocuklarının internet ve sosyal medya kurbanı oldukları konusunda hemfikirler. Aynı şekilde, ABD’nin içinden geçmekte olduğumuz çağa ayak uydurmak için gerekli politikaları oluşturamadığı iddiasındalar. Sonuç; neoliberal politikaların tırmandırdığı akran zorbalığı, kendini kanıtlamak, gösteriş yapmak, ünlü olmak için takıntıları uğruna toplumun değer yargılarını hiçe sayarak cinsel saldırı da dahil, her şeyi yapabilen, kendi benliğinden uzaklaşmış, saplantılı, yoz kişilik yapıları. Sefahat alemlerinin de gediklisi bu tiplere, tıpta “dürtü kontrol bozukluğu” tanısı konuluyor.

Ancak kadın bedeninin sömürüsü, cinsel istismarı ve kadına yönelik şiddet; var olan yapının egemenlerinin çıkarlarından, sahiplendikleri ideolojilerden bağımsız değildir. Kamuoyundaki cinsiyet algısı nasıl oluşturuluyor? Devletin cinsiyetçi yapısı; erkekliğin ırkçı, şoven milliyetçi- militarist ideolojiyle beslenmesiyle ayakta duruyor. Belgeselde açıkça gösterildiği gibi ne devletin kurumları tarafsız ne de medya. Görevli takımı mahkemece alınan kararlara meşruiyet getirmek için dil döküyorlar. Bağımsız uzmanlar, devlet politikalarına zarar vereceği için istihdamda tercih edilmiyor. Ailelerse susturuluyor.

ABD’deki durumun dünyadaki ve ülkemizdeki izdüşümleri ayrı bir yazı konusu olmakla birlikte yeri gelmişken önemi yadsınamayacak birkaç ortak soruna burada kısaca değinelim. Ülkemizde cinsel saldırı kurbanlarının çoğu kız çocuğu; son yıllarda aralarında bebekleri görmekse son derece düşündürücü. Dünyanın her yerinde istismarcı ya da saldırgan güçsüzleri seçiyor; bu nedenle istatistiklere göre en çok aile bireyleri olmak üzere, okul ve iş yerinden tanıdıklarını tercih ediyor, nasıl olsa utanıp şikâyette bulunamaz düşüncesiyle. Dahası, ergenlik dönemindeki ağabey, kız kardeşini taciz edebiliyor, ki bu tür olaylarda ailenin çocuğa sahip çıkması çok önemlidir; çocuk bilmelidir ki, suç bende değil, suçlu saldırgan hak ettiği cezayı alacaktır. Araştırmalar, cinsel saldırıdan sonra Batı’da mağdurun intiharı vakalarının bizdekinden fazla, mağduru öldürme vakalarının daha az olduğunu gösteriyor. Muhtemelen bizde saldırgan da cinsel tabular yüzünden toplumsal baskı altında olduğundan öldürülmekten korkuyor. Cinsel saldırıya ise; suçluyu hadım etme, idam v.b. duygusal tepkilerle değil, hukukun bakış açısıyla, profesyonelce yaklaşılması gerekir.

ABD örneğinde de gördüğümüz gibi hukuk, siyasal iktidarın hizmetindeyse, sorumluların keyfi uygulamalarına göz yumuluyorsa, kısa vadede yapılması gereken, hukuk sisteminin bağımsızlığına kavuşturulmasıdır. Sorumluların, siyasi iktidarla arayı bozmama kaygıları da böylelikle ortadan kalkacaktır. Tersi durumda, kamuoyunda artan tepkilere karşı yasaların baskıcı yönde değiştirilebileceği bile olasılık dahilindedir. Öte yandan her şey kayıt altına alınırsa, saldırıya uğramış çocuğun psikolojisini bozan – sonu intiharla bile bitebiliyor- yetkililer tarafından defalarca sorgulanmasına ve doktor kontrolüne de gerek kalmayacaktır.

Son olarak Küba’da; 25 Eylül 2022’de halk toplantılarında tartışılan ve halkoyuyla kabul edilen, dünyada oylanan ilk aile yasası olarak bir çok ülkede bir çok aileyi ilgilendiren yeni Aile Yasası’ndan söz etmemek olmaz. Yasayı medyada tanıtıldığı kadarıyla değerlendirmeye kalkmanın riskini göze alarak, çağdaş toplum için ilerici olduğu söylenebilir; ancak, daha önce SSCB’de kadınları, ev içi ve bakım emeği yüklerini hafifleterek kendilerine özgürlüğün yolunu açacak olan toplu üretime katılabilmelerini sağlayan; örneğin yuva, kreş gibi olanaklar yer almıyor yasada. Bu bağlamda yasa, ayrıca yeni sorular da sorduruyor.