Müslüman Kardeşler: Türkiye'de ne yayınlarımız kapandı ne de üyelerimiz tutuklandı, hepsi yalan

İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesini olumlu bulduklarını belirten Hamed, bununla birlikte Abdulfettah El Sisi yönetimine yönelik yaklaşımlarının değişmediğini belirtti.

Müslüman Kardeşler: Türkiye'de ne yayınlarımız kapandı ne de üyelerimiz tutuklandı, hepsi yalan

Müslüman Kardeşler’in Türkiye’deki basın sözcüsü Ali Hamed, Arap basınında çıkan iddialarla ilgili BBC Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

Hamed, Türkiye’nin 2013’te yaşananlar sonrası kendilerine kucak açtığını, üzerlerinde bir baskı olmadığını, TV kanallarının yayını başta olmak üzere Türkiye’deki çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi.

İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesini olumlu bulduklarını belirten Hamed, bununla birlikte Abdulfettah El Sisi yönetimine yönelik yaklaşımlarının değişmediğini belirtti. Hamed’in BBC Türkçe’den Mahmut Hamsici’ye verdiği röportaj şu şekilde;

Türkiye ile Mısır arasındaki normalleşme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz hiçbir devletin içişlerine karışmamaktayız. Biz bütün ülkelerin yakınlaşmasını destekliyoruz ve bu, özellikle Mısır ve Türkiye arasında olduğunda çok sevineceğiz. İki halkın arasındaki ilişkiler zaten devam ediyor ve şimdi, yönetimler arasındaki mesafe ne kadar yakın olursa o kadar iyi olur çünkü baştakiler kalıcı değildir ama ülkeler kalıcıdır. Bu yakınlaşma sürecinin, devam etmesi halinde iki halkın menfaatine olacağını düşünüyoruz. Bu, iki ülkenin arasındaki ilişkilerdir. Ama Müslüman Kardeşler olarak bizim duruşumuz devam edecektir. Mısır’da bir askeri darbe oldu ve tank üzerinden yönetimi ele geçirdiler. Bizim duruşumuz devam edecektir ve biz bu rejimi asla kabul etmeyeceğiz.

Bir yandan iki ülke arasındaki normalleşmeyi savunurken diğer yandan Mısır’daki yönetimi meşru görmediğinizi söylüyorsunuz. Burada bir çelişki yok mu?

Bu, Türkiye’nin geleceği için alınan bir karardır ve bunda, bir ülkenin geleceğiyle ilgili olarak menfaatine olacak bir şey varsa, biz asla onun karşısında durmayız. Bu yakınlaşma süreci sadece yönetimlerle alakalı bir şey değil. Bunun hem geçmiş hem bugün hem de gelecekle ilgili bir stratejik yapısı vardır. Bu, herhangi bir rejimden daha yüce bir şeydir.

Geçen günlerde Arap medyasından bazı yayın organları, Türkiye’de yaklaşık 30 Müslüman Kardeşler üyesinin gözaltına alındığı yönünde haberler geçti. Bunun, Türkiye ile Mısır arasındaki normalleşmenin sonucu olarak yaşandığı yorumları yapıldı. Bu gözaltı iddialar doğru mu?

Bu haberlerin doğru olmadığını vurgulamak istiyorum. Son günlerde sadece Mısırlı bir kişi, bir gazeteci gözaltına alındı. Kendisi liberal. Müslüman Kardeşler üyesi değil. Gözaltına alınma nedeni de siyaset ya da insan haklarıyla ilgili bir şey değil. Sadece ikametinde bir sorun olduğu için gözaltına alındı ve sonra da serbest bırakıldı. Türkiye’de bulunan Mısırlılar sadece Müslüman Kardeşler üyelerinden ibaret değildir. Mısır’daki zalim askeri yönetime karşı duran birçok insan Türkiye’de bulunuyor. Müslüman Kardeşler üyeleri de var, liberaller de var, solcular da var. Bu kesimleri bir çatı altına toplayan kelimler de özgürlük ve demokrasidir.

Peki iki ülke arasındaki normalleşme süreci sizi nasıl etkiliyor? Mısırlı yetkililerin açıklamaları ve Arap basınından gördüğümüz kadarıyla Kahire, Ankara’dan, Müslüman Kardeşler’in Türkiye’deki faaliyetlerine karşı adım atmasını istiyor. Müslüman Kardeşler’e ait bazı TV kanallarının kapatıldığı yönünde iddialar var. Bu yakınlaşma sizin çalışmalarınızı etkiliyor mu?

Bir bilgiyi düzeltmek istiyorum. Türkiye’de herhangi bir Mısır kanalı kapatılmadı. Türkiye’deki Mısırlı, darbeye karşı duruşu olan TV kanallarının hepsi hâlâ ayakta ve bunlardan bir tanesi bile kapatılmadı.

Türk yetkililerden size, resmi veya gayrı resmi olarak Türkiye’deki çalışmalarınızı durdurma ya da azaltma yönünde bir talep geldi mi?

Böyle bir şey olmadı. Bize öyle bir talepte bulunmadılar ve bizim çalışmalarımız hâlâ devam ediyor. Türkiye’de zaten basın özgürlüğü bulunmakta. Türkiye’deki muhalif kanallar sabah akşam demeden hükümeti eleştiriyor ve onlara karşı bir şey yapılmıyor. Biz de aynı durumdayız. Mısır’da 2013 yılındaki darbeden sonra, bu darbeye karşı olan bütün kanallar kapatıldı. Basın mensupları gözaltına alındı. Birçok gazeteci kardeşim, askerlerin kurşunlarıyla şehit oldu. Özgür basın olmadığı için Mısır’dan çıkmak zorunda kaldık. Türkiye bize kucak açtı. Özellikle demokrasi isteyenler olarak bize kucak açtı ve biz Türkiye’den hâlâ özgürlük çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Sadece Türkiye değil birkaç ülke daha var.

Bunlar hangi ülkeler?

Müslüman Kardeşler üyeleri birçok ülkelerde bulunmaktadır, birey olarak yaklaşık 70 ülkededirler. Medya üzerinden konuşacaksak çoğunluğu Türkiye’de. Avrupa ülkelerinde de birkaç kanalımız yayın yapmaktadır. Müslüman Kardeşler’in liderliğinin temsilcisi ise Londra’da bulunmaktadır.

Bu süreçte Türk yetkililer medya faaliyetleri dışında sizden herhangi bir talepte bulundu mu? Örneğin Mısır’ın iadesini istediği Mısır vatandaşları olduğu öne sürülüyor. Bununla bağlantılı veya benzer taleplerle size gelindi mi?

İade konusunda Türk yetkiler tarafından bize herhangi bir açıklama yapılmadı. Bizimle görüştüklerinde öyle bir talepte bulunmadılar. Mısır rejimi, Türkiye ya da Kanada ya da Amerika ya da Avrupa ülkeleri gibi ülkelerden iade talebinde bulunduğunda bu talepleri olumlu olarak karşılanmıyor çünkü talepleri isabetli değil.

Peki bu normalleşme sürecinde sizin açınızdan Türkiye’de değişen herhangi bir şey var mı? Üzerinizde açıktan veya gizli bir baskı hissediyor musunuz?

Az önce söylediğim gibi Türk yetkililer tarafından Müslüman Kardeşler’e karşı herhangi bir baskı yapılmamaktadır. Biz yasalar çerçevesinde çalışmalarımızı yürüttüğümüz için sıkıntı yaşamamaktayız. Müslüman Kardeşler üyeleri sadece Türkiye’de değil çok farklı ülkelerde bulunuyorlar ve bu ülkelerde yasalara bağlı olarak hayatlarını sürdürüyorlar.

Bundan sonra Türkiye’deki çalışmalarınızın riskli olabileceğine dair bir kaygınız var mı?

Biz Türkiye’deki Mısırlılar ve özellikle Müslüman Kardeşler üyeleri olarak Türkiye’de herhangi bir siyasi faaliyette bulunmamaktayız. Sadece yasalar çerçevesinde çalışmalar yapmaktayız. Türkiye’de sadece Müslüman Kardeşler üyeleri bulunmamaktadırlar, birçok ülkenin mazlumları Türkiye’de bulunuyor. Türkiye zaten yüzyıllardır aynı siyaseti yürütmekte, bu sadece şimdi olan bir şey değildir. Türkiye’de kanunlar çerçevesinde, yaşadığımız zulümlere karşı sesimizi yükseltiyoruz. Türkiye’nin hem iktidarı hem bütün siyasi partileri hem de halkı, herhangi bir mazlumu bir zalime iade etmez. Bizim inancımız budur. Biz ne yaptık ki iade etsinler?

Bu normalleşme sürecinin de bunu değiştirmeyeceğini düşünüyorsunuz. Öyle mi?

Bir değişiklik olacağını düşünmüyorum.

Eğer gözaltı, medya kuruluşu kapatma, baskı gibi durumlar yoksa neden Arap basınında bu tür haberlerin çıktığını düşünüyorsunuz?

Bu kanallar, Arap rejimlerine yakın. Bu yüzden bu tür propagandalar yapıyorlar. Onlar bu rejimlerden menfaat sağlıyorlar. Bu Arap medyasının çizgisi çoktandır böyle. Yalan haber yapıyorlar. Müslüman Kardeşler’i “terör örgütü” olarak ilan ettiler, silah kullandığını söylediler ve Müslüman Kardeşler’e en ağır hakaretlerde bulundular.

Peki yaklaşık 10 yıllık sürece bakınca, Müslüman Kardeşler’in de yanlışları olduğunu düşünüyor musunuz?

Ben bu soruya soruyla cevap vermek istiyorum. Biz kendimizi seçimle halka aday gösterdiğimizde hata mı işledik? Demokrasiye inandığımızda ve demokrasinin içerisindeki çalışmalar üzerinden iktidara ulaşmak istediğimizde bir suç mu istedik? Darbeden sonra sivil mücadele duruşu sergilediğimizde bir hata mı işledik? Müslüman Kardeşler mi özür dilemeli mi yoksa bu zalim askeri darbeyi yapanlar mı?

Askerlerin yaptığından ayrı olarak soruyorum. O dönemde Mısır’da sokaklarda Muhammed Mursi hükümetine yönelik protestolar vardı. Orada sivil insanlar hükümete demokrasi, insan hakları, hukuk devleti açısından eleştiriler yöneltiyorlardı. Bugünden baktığınızda Müslüman Kardeşler’in o eleştirileri önemsediğini düşünüyor musunuz? O sokaktaki insanlar o eleştirileri yapmakta sizce haksız mıydı?

2013 yılında, şehit Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, herkesin yasalar çerçevesinde ses çıkarma hakkı olduğunu söyledi. Bizim için bir sıkıntı yoktu. Yani iktidarın yaptıklarını eleştirebilirler, onların hakkıdır. Mursi sandıkla geldi, yani halkın oylarıyla seçildi. Cumhurbaşkanlığı görevinden bir askeri darbeyle alınmaması gerekiyordu. Türkiye’de, İngiltere’de, Fransa’da ve Amerika’da da iktidara karşı güçlü gösteriler oluyor. Halk sokağa çıkınca, askerin çıkıp darbe yapması mı gerekir? Bu, siyaset biliminde bir askeri darbe. Bu sadece Müslüman Kardeşler’in söylediği bir şey değil. Hatta Mursi’ye karşı protestolara katılan birçok siyaset bilimci de bunun bir askeri darbe olduğunu açıkladı.