Molotov'un trajedisi-3

Molotov, daha 1934’teki parti kongresinde, yani Kirov cinayetinden önce, şimdi Stalin’in kurbanları diye anılan Postışev, Kosyor, Rudzutak gibi kişilerin ve bizzat parti Moskova komitesi sekreteri Hruşçov’un da sınıf mücadelesinin keskinleştiğini söylediklerini hatırlatıyor

Kaldığımız yerden devam ediyorum. Molotov, 1965 tarihli mektubunda 1937-38 duruşmalarındaki sanıkların mahkemedeki itiraflarından uzun alıntılar yapıyor ve bir noktadan sonra Stalin’i savunmaya geçiyor. “Stalin’in zalimliği ve kuşkuculuğundan söz ediyorlar”, diyor, “ama nedense unutuyorlar ki, ta 1936 yılına dek, parti MK ve Politbüro üyelerinden ve yaşlı Bolşeviklerden birçoğu aynı Stalin’i parti genel çizgisini uygulamakta kararsız davranan ve hata yapanlara karşı aşırı yumuşak olmakla suçluyorlardı. Zinovyev, Kamenev, Radek, Preobrajenskiy gibi iki üç kez partiden ihraç edilen kişilerin rehabilitasyonundan ve Buharin, Rıkov, Tomskiy gibi daha 1930’da parti kongresinde Leninizmin dışına çıktıkları kabul edilen kişilerin parti ve devlette hala yüksek makamlarda bulunmalarından da aynı Stalin sorumluydu… 1936-38 siyasi kampanyalarında hatalar, sapmalar, suçsuz insanları mahkum etmeler olmadığını söylemiyorum ama bütün bu kasıtlı veya kasıtsız hataları sadece Stalin’e ve Politbüroya yıkmak doğru değil” diyor Molotov ve ekliyor; Parti ve devlet aygıtının tamamına, yerel yöneticilere de bakmak gerekir. Buralarda yıkıcı unsurlar vardı ve parti yönetimi de bunu biliyordu.

Molotov, daha 1934’teki parti kongresinde, yani Kirov cinayetinden önce, şimdi Stalin’in kurbanları diye anılan Postışev, Kosyor, Rudzutak gibi kişilerin ve bizzat parti Moskova komitesi sekreteri Hruşçov’un da sınıf mücadelesinin keskinleştiğini söylediklerini hatırlatıyor ve soruyor: Bu kişiler o zaman bu görüşlerinde samimi miydiler yoksa dalkavukluk veya ikiyüzlülük mü yapıyorlardı? Molotov’un dediği gibi, Hruşçov ve yandaşları 22. kongrede sanki kendileri Stalin, Molotov, Kaganoviç ve Voroşilov’un halk düşmanlarına karşı mücadeledeki hatalarından ve aşırılıklarından habersizlermiş, bunları düzeltmek için hiçbir şey yapamazlarmış gibi davrandılar. Hruşçov ve Mikoyan, o zaman parti ve devlette yüksek makamlarda oturanlar arasında mahkemede ceza alan herkes hakkındaki bütün dosyaları elbette biliyorlardı. Örneğin mayıs-haziran 1937’de yapılan Moskova parti şehir ve oblast konferanslarında konuşan Moskova sekreteri Hruşçov, bazı insanların suçsuz yere partiden atıldıklarını ve hataları düzeltmek gerektiğini söylemişti. Parti hatalar yapıldığını biliyordu ve düzeltmek için de çaba gösteriyordu. Hruşçov’un kendisi, asılsız iftiralarla partiden atılan 3810 kişinin partiye iade edildiğini söylemişti. Molotov soruyor: Bu Hruşçov’un kişisel cesareti miydi yoksa partideki nesnel durumun ifadesi miydi? Hruşçov’un kişisel görüşü müydü yoksa parti MK ve politbürosunun görüşü müydü? 1936-37’de Moskova parti ve sovyet makamlarında Hruşçov’un astlarının birçoğu ceza aldılar. O zaman diyor Molotov, ‘parti Moskova birinci sekreteri olarak Hruşçov’un bunlardan haberi yok muydu ve onun mantığına göre, bütün bu cezalar Hruşçov’un kendi kariyerist amaçları için miydi? Hruşçov’un mantığı bir Marksist-Leninistin mantığı değildir, sıradan, hınç dolu bir küçük burjuvanın mantığıdır’.

Parti içindeki bazı halk düşmanları özellikle dürüst ve hiçbir suçu olmayan parti üyelerini partiden ihraç ederek parti ve halkta hoşnutsuzluk yaratmayı amaçlamışlardı. 1939 yılında yapılan parti 18. kongresinde delegeler ve Politbüro üyesi Jdanov, 1937-38’de birçok keyfilik, hukuksuzluk ve hata yapıldığını ve bunları düzeltmek gerektiğini ifade etmişlerdi. Aynı kongrede Ukrayna KP MK birinci sekreteri olarak konuşan Hruşçov ise halk düşmanlarına karşı şiddet dolu sözler etmişti. Molotov Hruşçov’un konuşmasından bir bölümü alıntılıyor ve soruyor: Acaba Hruşçov o zaman da dalkavuk ve ikiyüzlü müydü?

Molotov, 1937-38’de hatalar yapıldığını parti ve halkın zaten daha o zamandan bildiğini ifade ediyor ve bu hataların normal bir zamanda değil, dünyadaki tek sosyalist devlete karşı bütün kapitalist güçlerin işbirliği içinde olduğu olağanüstü bir dönemde yapıldığını hatırlatıyor. Gerçekten de o yıllarda SSCB dört bir yandan açıkça SSCB’ye diş bileyen düşman ve faşist güçlerce sarılmıştı. Berlin-Roma-Tokyo ekseninde anti-Komintern paktı kurulmuştu. Finlandiya, Polonya, Macaristan ve Romanya’daki faşist veya faşizan rejimler SSCB’ye karşı savaşa hazırlanıyorlardı. ABD, İngiltere ve Fransa, Japonya’nın Mançurya’yı işgaline, Almanya’nın Çekoslovakya ve Avusturya’yı ilhakına ve İtalya’nın Etiyopya’yı işgaline göz yummuşlardı. İspanya’da iç savaşı faşistler kazanmıştı. Almanya askeri harcamalarını 22 kat artırmıştı. Hiçbir Avrupa devleti Hitler tehdidine karşı SSCB ile kolektif güvenlik antlaşması imzalamaya yanaşmıyordu. Dışarda bunlar olurken içeride de ciddi karşıdevrimci komplolar açığa çıkmıştı. Molotov bu noktada Lenin’in nisan 1919’da sendikalar merkez sovyetindeki konuşmasında söylediği şu sözleri alıntılıyor: ‘Suçlu ya da masum, bilinçli ya da bilinçsiz birkaç düzine veya birkaç yüz provokatörü hapse atmak mı iyi yoksa binlerce Kızılordu askerini ve işçiyi kaybetmek mi daha iyi? Birincisi daha iyi.’ (Lenin, Toplu Eserler (Rusça), cilt 38, sf. 295). Molotov Lenin’den iç savaş dönemine ait başka sözlerini de alıntılıyor, biri de şöyle: ‘Kuşatılmış bir kaledeyiz ve bu kuşatılmış kalede, savaşın acımasızlığıyla, savaşın kararlılığıyla, savaş disipliniyle ve özveriyle hareket etmeliyiz’. Sonra da ekliyor: biz de tam da Lenin’in dediğini yaptık. ‘Hatalar oldu mu? Tekrar ediyorum, oldu. Stalin’in ve o zamanın tüm Politbürosunun hatalarından en önemlisi, benim için şu tartışmasız gerçektir ki, onlar devlet ve parti aparatımızın kalitesini bir ölçüde abarttılar, kendi devrimci bilincimizi ve vicdanımızı abartılı değerlendirdiler. Onlar bize güvendiler, bizim ise birçoğumuz, kariyerizmin, kişisel hesapların ve sık sık da en sıradan siyasi miyopluğun unsurlarına bulaşmıştı’.

Molotov, Lenin’in 1921 yılındaki bir konuşmasında, 1918’den sonra Bolşevik partiye giren Menşeviklerden sadece yüzde birini, o da üç dört kez kontrol ettikten sonra partide bırakmak gerektiğini, çünkü Menşeviklerin 1918-21 arası dönemde çok ustaca renk değiştirdiklerini ve Bolşevik gibi görünüp Beyazlara hizmet ettiklerini söylediğini de hatırlatıyor. Nihayet, Lenin’in Gorki ile sohbetlerinde geçen bir sözünü hatırlatıyor: Kavgada yumruk sayılmaz.
Molotov, kişi kültünden söz eden Hruşçov yandaşlarının 22. kongrede Hruşçov’a yağdırdıkları abartılı övgüleri alıntılıyor ve haklı olarak bütün bunlar en bariz kişi kültü propagandası değil mi diye soruyor. Hruşçov ve ardıllarının parti içinde azınlıkta oldukları halde 22. kongreyi kazanmalarını da şu yedi etkene bağlıyor:

1) Kongre delegelerinin Prezidyum (Politbüro) üyeleri arasındaki anlaşmazlıkların özünü bilmeyişi
2) ‘Anti-parti grup’ denen grubun üyelerinin kongrede parti önünde kendi konumlarını açıklamalarına izin verilmeyişi
3) SBKP 22. kongresinin delegelerinin çoğunda teorik Marksist-Leninist eğitimin yetersiz düzeyi ve çeşitli muhalif akımlarla mücadele için pratik bir deneyimlerinin olmaması;
4) Kongre delegelerin çok önceden ve ince ince eleyerek seçilmesi
5) Kongre gündeminde yer alan birçok teori ve pratik meselesinde dünya komünist hareketindeki anlaşmazlıklar hakkındaki gerçeği örtbas etmek;
6) Kongrenin birçok delegesinde belirli bir demobilizasyoncu ruh halinin varlığı ve
7) Parti liderlerinin sözlerine ve işlerine koşulsuz güvenme alışkanlığı.

Bundan sonra Molotov 22. kongrede kabul edilen yeni parti programının eleştirisine geçiyor. Haftaya parti programı eleştirisine değineceğim. Ayrıca Molotov’un 10 Şubat 1962’de partiden atılmasını görüşen parti toplantısındaki savunmasına değineceğim. Bu savunmanın Rusçası da şu adreste bulunuyor: https://rabkrin.org/1961-god-isklyuchenie-v-m-molotova-iz-kpss/