Molotov’un mektubu, Molotov’un trajedisi

Molotov her ne düşünmüş olursa olsun o kongrede tavır almamanın bedelini ödedi. Kongre sonrasında yayımlanan kişi kültüne ilişkin ilk kararların dili oldukça ılımlı ve dengeliydi.

SSCB başbakanı (1930-1941), dış işleri bakanı (1939-49, 1953-56) ve SBKP MK Politbüro (Prezidyum) üyesi Vyaçeslav Molotov, 1953 yılında Stalin öldüğü zaman iç işleri bakanı Lavrenti Beriya’ya karşı Nikita Hruşçov ile birlikte hareket etti ve Beriya’nın tutuklanmasına onay verdi. Ancak Beriya açık yargılanmadı ve aceleyle idam edildi. Hruşçov’un bu hukuksuzluğuna izin veren Molotov, Kaganoviç ve Malenkov’un bir süre sonra kendileri de tasfiye oldular. Nikita Hruşçov’un 1956 yılındaki SBKP 20. Kongresinde Stalin’e saldırmasından sonra araları iyice açıldı. Önce Molotov dış işleri bakanlığı görevinden alındı. 1957’de Hruşçov’u MK birinci sekreterliğinden almak üzere Politbüro’da (o zamanki adıyla Prezidyum’da) Molotov, Kaganoviç, Malenkov, Voroşilov ve Bulganin birlikte hareket ederek çoğunluğu elde etti ancak Hruşçov MK’yi toplayarak kendisini tasfiye etmek isteyenleri sırayla tasfiye etti. Tasfiye önce Molotov’dan başladı, MK’den çıkarıldı. Molotov nihayet 1962’de ‘parti karşıtı hizipçilik ve kitlesel tasfiyelerde aktif rol almış olmak’ suçlamasıyla partiden de çıkarıldı. Bundan sonra partiye dönmek için sürekli uğraşan Molotov ancak 1984 yılında tekrar üyeliğe kabul edildi.

Molotov’un 1970’li ve 80’li yıllarda gazeteci Feliks Çuyev ile söyleşileri Yordam Yayınlarınca Türkçeye çevrilip yayımlandı. 1965 yılında SBKP MK’ye gönderdiği mektup ise Voprosı İstorii dergisinde 2011-2012 yıllarında yayımlandı. (Bkz. https://istmat.org/node/46724) Molotov’un bu 357 sayfalık el yazması mektubu kitap olarak da yayımlandı. (Vyaçeslav Molotov, V Zaşçitu Stalina: Pismo v TsK, Moskova: Rodina, 2021. 432 sf.). Bu yazıda Molotov’un mektubunu özetleyerek değerlendirmek istiyorum.

Mektup, ‘İ.V. Stalin’in Kişi Kültü Problemi Üzerine ve SBKP Programı Üzerine Notlar’ başlığını taşıyor. Yazar, Hruşçov ve ekibinin Stalin’e yönelik ‘kişi kültü’ iddialarını ve bir yandan da Hruşçovcuların kabul ettiği parti programını belli başlıklar altında eleştiriyor. Başlıklar şöyle: Barış içinde bir arada yaşama, emperyalizmde savaşların kaçınılmazlığı, SBKP programı ve sosyalist devrim, tarım ekonomisi. Molotov’un seçtiği başlıklar gerçekten de Hruşçovcu revizyonizmin temel sapma noktalarını yansıtıyor. Gorbaçov ihanetine giden yolu tam da emperyalizmle mücadeleden vazgeçme, kapitalizmi sosyalist devrimler yerine ekonomik yarışla yenme iddiası ve Hruşçov’un tarımda verimliliği artırmak yerine ekilen toprakları artırma politikası açtı.

Molotov, daha mektubun başında o zamanki (1965’teki) parti tarih yazımında Lenin’den yapılan az sayıdaki alıntının Lenin’in Sol Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı adlı eserinden olduğunu, oysa Lenin’in bu kitabı yazdığı sıradaki konumunu daha sonra şöyle tanımladığını hatırlatarak Lenin’den şu sözleri aktarıyor: ‘Benim de aşırı ihtiyatlılık yüzünden Komintern 3. kongresinde yaptığım bir hatadan dolayı pişmanlığımı ifade etmeliyim. O kongrede ben aşırı sağ kanatta yer aldım.’ (Lenin, Polnoe Sobranie Soçineniy, 5. basım, cilt 44, sf. 419, Türkçe çeviri için bkz Lenin, Seçme Eserler, cilt 10, İnter Yayınları, sf. 339).

1956’daki 20. Kongre’de Stalin’in kişi kültünü mahkum ederek Leninist kollektif yönetim yöntemlerine dönelim diyen sadece Hruşçov değildi. O kongrede gizli olmayan oturumlarda Molotov, Kaganoviç, Mikoyan, Voroşilov, Suslov, Brejnev vd de kişi kültünün Marksizm Leninizme yabancı olduğunu, kolektif yönetim ilkesinin uygulanması gerektiğini söylediler. Molotov bu konuşmaları alıntılıyor. Kendi sözleri şöyle: ‘Hem ülkenin iç yaşamındaki hem de dış politikadaki ciddi başarılar, 19. kongreden sonra Merkez Komitenin Lenin’in yönetimin kolektifliği ilkesini uygulamasına bağlıydı. Bütün partinin desteklediği Merkez Komite, Marksizm Leninizme yabancı olan ve belli dönemde olumsuz bir rol oynamış olan kişi kültüne sağlam bir biçimde karşı çıktı. Şimdiki kongrenin bu ilkesel tavrı tamamen onaylayacağından emin olduğumu ifade edebilirim.’

Molotov neden böyle davranmıştı? Stalin’in Molotov’un Yahudi kökenli karısını casuslukla suçlayıp sürgüne göndermesinin ve Molotov’u yakın çevresinden uzaklaştırmış olmasının etkisi var kuşkusuz. Stalin sonrası dönemde parti yönetiminde kimsenin onun kadar otoritesi olmadığı için herkesi kolektif yönetime vurgu yapması da anlaşılır. Ancak Molotov’un ve öteki birkaç eski Stalinistin yanıldığı nokta, Stalin’e karşı açılacak bu kampanyanın nerede duracağını tahmin edememeleri oldu. Molotov 1965’teki mektubunda nedense (parti disiplini?) Hruşçov’un 20. kongredeki gizli oturumdaki konuşmasına hiç değinmiyor. Oysa o konuşmada Hruşçov, Stalin’e karşı alçakça iftiralarla saldırmıştı. (Grover Furr, Hruşçov’un Yalanları adlı kitabında Hruşçov’un bu konuşmasındaki bütün iddiaların yalan olduğunu gösteriyor). Molotov’un buna rağmen Stalin karşıtlığının dengeli bir eleştiriyle sınırlı kalacağını, Stalin’in hatalarına rağmen esas olarak sosyalizmin kuruluşunda oynadığı olumlu rolün vurgulanacağını düşünmüş olması garip. Molotov her ne düşünmüş olursa olsun o kongrede tavır almamanın bedelini ödedi. Kongre sonrasında yayımlanan kişi kültüne ilişkin ilk kararların dili oldukça ılımlı ve dengeliydi. Stalin’in bütün olumlu yönleri yanında bazı olumsuz yönleri de olduğu söyleniyordu. Onun dönemindeki bazı hukuksuzlukların faturası doğrudan ona çıkarılmıyordu. Parti MK kararında, peki siz niye Stalin’e karşı çıkmadınız sorusuna yanıt olarak, açıkça, o dönemde Stalin’in halk içinde popülerliği çok yüksekti, karşı çıksaydık kimse bizi anlamazdı, halk ve parti tabanı bizi desteklemezdi diye yazıyor! Kararda ‘Stalin’in trajedisi’den söz ediliyordu. Stalin’in trajedisini doğru anlayamamak Molotov’un trajedisi oldu. Haftaya kaldığım yerden devam edeceğim.