Misyon, vizyon, Cumhuriyet

Cumhuriyet’i yok ettiler. Başkanlık sistemi ile AKP’nin kalan yıllarının sigortası olarak tek adamın garantörlüğü ihtiyacını karşılanırken, gericiliğin ana istikametinin bir gereği olarak da “Cumhuriyet parantezi” kaldırıldı. 

Tam da denk geldi.

Cumhuriyet’in ilanının 99. yılına bir gün kala AKP’li Cumhurbaşkanı, “Türkiye Yüzyılı Vizyonunu” açıkladı.

Vizyon,  Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre, ileri görüş anlamına geliyor. Vizyon,  kelimesini nerede görür ya da okursanız hemen yanı başında bir de misyon kelimesini görürsünüz. “Misyonumuz, Vizyonumuz” diye başlayan reklamlar, içeriklerle dolu her yanımız.

AKP’nin dün açıklanan Türkiye vizyonu, “Bugüne kadar ne yaptıysak aynısını yapacağız”  tespiti ile özetlenebilir. Her dönemde şapkadan yeni bir tavşan çıkarmayı bilen, emperyalizmin desteğini arkasına alan, sermayeyi ihya eden, kendine dönük tek eleştirisi “kandırıldık” olan bir iktidarın vizyonu, misyonunu sürdürmek olarak yeniden ilan edilmiş oldu.

Gelelim o misyona…

Misyon ise Türk Dil Kurumu’na göre, amaç anlamına geliyor.

AKP bugün amacına ulaşmış bir partidir.

18 Temmuz 2007 tarihinde, dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan “Özelleştirmede satıyorsun, satıyorsun bitmiyor. Bu kadar komünist bir ülkeymişiz. Komünizmin ağdalısıymışız. Ulaştırma, çimento, kağıt, şeker, her şey devlete ait. Bir berber dükkanları kalmış özel teşebbüsün elinde” demiş, bu listede son sırada geçen şeker fabrikaları (Bor, Çorum, Kırşehir, Erzincan, Erzurum, Turhal, Afyon, Alpullu, Elbistan, Muş, Yozgat, Ilgın, Kastamonu ve Burdur Şeker Fabrikaları) satılmıştı. Özelleştirdiler, “babalar gibi sattılar”.

2012 yılında, 4+4+4 eğitim sistemi ile İmam Hatiplerin zaten açık olan önünü yasal bir kılıfa da soktular.

İktidara gelir gelmez ilk düğmeye bastıkları “Sağlıkta Dönüşüm” programı ile sözleşmeli çalışma, performans sistemi, genel sağlık sigortası, basamaklı sağlık hizmetlerinin tasfiyesi ile özel hastanelerinin önünü açtılar. Ülkenin en zenginleri listesinde özel hastane sahipleri sayısı giderek arttı.

Cumhuriyet’i yok ettiler. Başkanlık sistemi ile AKP’nin kalan yıllarının sigortası olarak tek adamın garantörlüğü ihtiyacını karşılanırken, gericiliğin ana istikametinin bir gereği olarak da “Cumhuriyet parantezi” kaldırıldı.

Laikliğin, kamuculuğun, bağımsızlığın tasfiyesi AKP ile başlamadı fakat, AKP misyonuna sadık bir parti olarak, Cumhuriyet ile hesaplaşmasını, yukarıda bahsedilen amaçları ile paralel yürüterek gerçekleştirdi.

Şimdi bu 21 yıla bakıp, bu hesaplaşmayı, bu tasfiyeyi, bu düşmanlığı görmek bir yana, dönemi bir demokrasi sapması olarak görenler, 2002 öncesine dönmeyi misyon edinenler, kimi zaman “Recep Tayyip Erdoğan iyi de çevresi kötü” diyen ya da “Recep Tayyip Erdoğan kötü sadece ondan kurtulmak yeterli” deyip bugüne kadar oluşmuş politik ittifakı önemsizleştirenler, AKP dışına düşmüş ancak bu yollarda bu misyonun ana hattı ile barışık olanlardan medet umanlar var.  Misyonunu Cumhuriyeti yok ederek tamamlamış, vizyonunu da bunu devam ettirmek olarak ilan edilmiş bir parti karşısında misyonunu “AKP’den kurtulma”, vizyonunu da “ güçlendirilmiş parlamenter sistem” olarak ilan eden bir alternatifin bu tahribatı düzeltme değil en fazla düzenleme niyetinde olduğunu geç olmadan görmek gerekiyor.

Cumhuriyet’in 99. yılına, Cumhuriyetini kaybetmiş bir şekilde, temel ihtiyaçların piyasanın insafına, ülkenin geleceğinin de emperyalistlerin tercihine bırakıldığı bir düzlemde iki sağ siyasetin arasına sıkıştırılarak giriyoruz.

NATO’culukta, AB’cilikte, ABD’cilikte, kapitalizmde ortaklaşanların Cumhuriyet misyonu yoktur ve olamaz. Misyon olmadan da belirledikleri bir vizyon var ki o da en fazla “seçme ve seçilme hakkının”  varlığına kadar gidebilir.

Hiçbir hak, hiçbir kazanım daha ilerisi hedeflenmeden korunamaz, korunamadı.

Bu kadar misyon, vizyon dedik.

Biz komünistler için de aynı tanımlamadan ilerleyeyim.

Misyonumuz, yeni bir Cumhuriyet, Sosyalist bir Cumhuriyet. Vizyonumuz, eşitlik, özgürlük, sömürüsüz bir toplumsal düzen!

Yaşasın Cumhuriyet!

Kahrolsun İstibdat…