Ukrayna’da biyolojik silah laboratuvarları: ABD ortak yapımı

ABD’nin kitle imha silahlarının içinde en tehlikeli ve kontrolü zor olanı kabul edilen biyolojik silahlar üzerinde çalışmalar yürüttüğü, insanlığın başına büyük belalar açmaya aday olduğu tekrar görülmekte.

Ukrayna’da biyolojik silah laboratuvarları: ABD ortak yapımı

Erkin Öztok

Rusya’nın Ukrayna’ya dönük operasyonu devam ederken, Rusya tarafından Ukrayna’da ABD’nin 30 civarı biyolojik tesisi olduğuna dair iddia geldi. AB ve NATO, olayın tarafı olan ABD’den bile önce açıklama yapıp bu durum yalanlar ve ülkelerinde yasakladıkları Rusya medyasının dezenformasyon yaptığını iddia ederken, ABD panik havasıyla çelişkili açıklamalarda bulundu. Ve nitekim Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland 8 Mart’ta yaptığı açıklamada “Ukrayna’da biyolojik araştırma tesisleri var” dedi. Pentagon’dan da benzer açıklamalar geldi.

RUSYA NE DEMİŞTİ?

Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, 7 Mart günü, Ukrayna’da ABD tarafından finanse edilen bir askeri biyolojik programı açığa çıkardıklarını açıkladı. Üstelik Rusya’nın elinde, bu programa dair izlerin silinmesi talimatını da ortaya koyan bir belge vardı. Ukrayna Sağlık Bakanlığı tüm laboratuvarlara gönderdiği talimatta, acilen harekete geçmelerini ve tehlikeli patojenlerin depolanmış stoklarının ortadan kaldırılmasını istiyordu. Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mariya Zaharova ise operasyonun başladığı 24 Şubat tarihinde laboratuvara, patojenlerin derhal imha edilmesi talimatı verildiğini iddia etti.

Rusya ordusuna bağlı Radyasyon, Kimyasal ve Biyolojik Savunma Kuvvetleri Komutanı İgor Kirillov, mart ayı başlarında yaptığı açıklamada, Pentagon’un eski Sovyetler Birliği coğrafyasında askeri biyolojik programlar yürüttüğünü iddia etti. Söz konusu laboratuvarların Ukrayna’nın Lviv, Harkiv ve Poltava kentlerinde bulunduğunu ve bunların imha edildiği bilgisini paylaşan Kirillov, burada “veba, şarbon, bruselloz, difteri, salmonelloz, dizanteri patojenleri izine rastlandığını” ileri sürdü. Kirillov ayrıca, “Ukrayna’da 30 biyolojik laboratuvarı içeren ağ oluşturuldu. Bunlar, bilimsel araştırma ve sıhhi epidemiyolojik olarak iki türdür. Askeri kuruma bağlı Black and Veatch şirketi, söz konusu projelerin uygulanması sürecinde yer alıyor.” ifadelerini kullanmıştı.

BU ÇALIŞMALARIN ARKASINDA BİDEN’IN OĞLUNUN KONTROLÜNDEKİ FON VAR İDDİASI

Geçtiğimiz ayın son günlerinde tekrar açıklamalarda bulunan Radyasyon, Kimyasal ve Biyolojik Savunma Kuvvetleri Komutanı İgor Kirillov, Ukrayna’daki biyolojik laboratuvarlardan alınan ve biyolojik silahlarda kullanılabilecek patojen örneklerinin Gürcistan, İngiltere ile Almanya’ya gönderildiğini ifade etti. Bu çalışmaların ABD Başkanı Joe Biden’ın oğlu Hunter Biden tarafından finanse edildiğini ileri süren Kirillov, şunları kaydetti:

“Söz konusu yapıların, mevcut ABD yönetimine yakın Hunter Biden’ın yönetimindeki yatırım vakfı Rosemont Seneca tarafından finanse edilmesi dikkati çekiyor. Fonun mali kaynakları 2 milyar 400 milyon dolar değerindedir. Aynı zamanda bu vakfın, Black and Veach ve Metabiota şirketleri dahil Pentagon’un biyolojik laboratuvarları için en büyük ekipman tedarikçileri ile bağlantıları var.”

AB VE NATO YALANLADI, ABD KABUL ETTİ, ZELENSKİY BİLDİĞİMİZ GİBİ DEMAGOJİ PEŞİNDE

Bu iddiaların tarafı ABD’yken, AB ve Nato’dan itiraz geldi. AB’nin “EUvsDisinfo” sitesinden yapılan açıklamada, konu “Rusya’nın devlet kontrolündeki medya aracılığıyla yürüttüğü dezenformasyon çabası” sözleriyle verildi. NATO Sözcüsü Oana Lungescu ise Rusya’yı “yanıltıcı bir operasyon yaratma çabası” içinde olmakla suçladı.

Fakat müttefikleri ve olayın tarafı olan ABD tarafından yalanlandılar. ABD tarafı ilk başta bu laboratuvarları reddederken, paniğe kapılmanın etkisiyle ya da Rusya’nın elindeki belgelerin ciddiyetini dikkate alarak olayı kabul edip önemsizleştirmeye çalışan açıklamalarda bulundular. İlk açıklama ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’dan geldi. ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nde ilgili soruya “Ukrayna’da biyolojik araştırma tesisleri var” yanıtını veren Nuland, şöyle konuştu: “Rusya’nın, bu laboratuvarlarda kontrolü ele geçirmeye çalışmasından epey endişeliyiz. Dolayısıyla Ukraynalılarla bu araştırmaların, Rus kuvvetlerinin eline geçmesini nasıl önleyebilecekleri üzerinde çalışıyoruz.” Peşi sıra ise bir grup gazeteciyle konuşan ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) üst düzey savunma istihbarat yetkilisi, laboratuvarların varlığını kabul etti ama “sivil amaçlı” olduğunu iddia etti. Pentagon yetkilisi, Kiev’de Biyolojik Silahlar Sözleşmesi kapsamında kamuya duyurulmuş beş laboratuvar bulunduğunu ama bunların aşı, tedavi, terapi ve hastalıkları teşhis gibi sivil amaçlarla kullanıldığını söyledi. Savunma istihbarat yetkilisi, Pentagon’un “Kooperatif Tehdit Azaltma Programı” kapsamında, 2005’ten bu yana, Ukrayna’daki 46 sağlık tesisi, laboratuvar ve teşhis merkezine 200 milyon dolar yatırım yaptıklarını belirtti. Artık nasıl bir tehdit azaltma programıysa…

Zelenskiy ise bildiğimiz demagog modunda içi boş bir şekilde, “Ben kifayetli bir ülkenin kifayetli başkanıyım. 2 çocuk babasıyım. Toprağımda hiçbir kimyasal veya başka bir kitle imha silahı geliştirilmedi. Bunu bütün dünya biliyor.” açıklamasını yaptı.

DSÖ: PATOJENLERİ YOK EDİN

Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ)’nün, Ukrayna’da herhangi bir nedenle patojenlerin açığa çıkmasını önlemeye yardımcı olan güvenlik uygulamalarını teşvik etmek için birkaç yıldır halk sağlığı laboratuvarları ile işbirliği yapıldığı belirtilen açıklamasında, “Bu çalışmanın bir parçası olarak, Ukrayna’daki Sağlık Bakanlığı’na ve diğer sorumlu kurumlara, olası sızıntıları önlemek için yüksek risk altındaki patojenleri yok etmelerini şiddetle tavsiye ediyoruz” ifadelerine yer verildi.

ÇİN, ABD’NİN DÜNYA GENELİNDEKİ BİYOLOJİK ASKERİ ARAŞTIRMALARINI HEDEF ALDI

ABD’nin kendi yayımladığı verilere göre, Ukrayna’da 26 biyoloji laboratuvarı kurduğunu ve bunların tamamının Savunma Bakanlığı kontrolünde olduğunu ileri süren Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Cao Licien, şunları söyledi: “Ukrayna’daki tüm tehlikeli virüsler, bu laboratuvarda saklanıyor olmalı. Tüm araştırma faaliyetleri, ABD tarafından yürütülüyor ve onun izni olmadan hiçbir bilgi açıklanamıyor. Mevcut durumda tüm taraflara Ukrayna ve çevre ülke vatandaşlarının ve tüm dünyanın sağlığı ile güvenliği göz önüne alınarak bu laboratuvarların güvenliğini sağlamaya çağırıyoruz.”

Peşi sıra ise dünya genelindeki ABD’nin biyolojik askeri çalışmalarını hedefe oturttarak şu ifadeleri kullandı: “ABD’nin Ukrayna’daki biyo-askeri faaliyetleri yalnızca buz dağının görünen yüzü. ABD Savunma Bakanlığı, ‘biyo-güvenlik risklerini gidermek ve küresel kamu sağlığını güçlendirmek’ adı altında 30 ülkede 336 biyoloji laboratuvarını kontrol ediyor. Evet, yanlış duymadınız, 336. ABD, ayrıca kendi topraklarında Fort Detrick Üssü’nde de çok sayıda biyo-askeri faaliyet yürütüyor. ABD’nin gerçek niyeti nedir? Tam olarak ne yaptınız?”.

Biyolojik Silahlar Sözleşmesi’nin uygulanmasının önünde de ABD’nin engel oluşturduğunu belirten Cao, “Dahası ABD, 20 yıl boyunca Biyolojik Silahlar Sözleşmesi’nin doğrulama mekanizmasının oluşturulmasına tek başına engel oldu ve sınırları içindeki ve dışındaki biyolojik tesislerinin varlığını doğrulamayı reddetti. Bu, uluslararası toplumun endişelerini daha fazla artırdı.” ifadeleriyle durumu tanımladı ve ABD’nin sınırları içinde ve dışındaki biyolojik silahlanma faaliyetlerini açıklığa kavuşturma ve çok taraflı doğrulama mekanizmasını kabul etme çağrısında bulundu.

ABD İNSANLIĞIN BAŞINA BÜYÜK BELALAR AÇMAYA ADAY

Bütün bu bilgilerin ışığında ABD’nin kitle imha silahlarının içinde en tehlikeli ve kontrolü zor olanı kabul edilen biyolojik silahlar üzerinde çalışmalar yürüttüğü, insanlığın başına büyük belalar açmaya aday olduğu tekrar görülmekte. Her ne kadar bu tarz silahların yaygın kullanımı şu an için kontrol zorlukları göz önüne alınarak pek mümkün görünmese de, emperyalist sistemin krizi ve artan gerilimler kullanılma riskini günden güne arttırıyor. ABD’nin ise geçmişi bu konuda hiç temiz değil. Kızılderililere karşı çiçek virüsünün kullanılmasından tutun, Japonya’nın deney ve işkence tesisi olan Birim 731’in belgelerinin alınması ve çalışanlarının ABD’de savaş sonrası çalışmalarına devam etmesi, ABD ordusunun Kore ve Vietnam savaşlarında biyolojik silahları sınırlı miktarda da olsa kullanması gibi olgular, günümüzdeki çalışmalarla da birleşince ciddi bir tehdidin varlığını gösteriyor. Zaten sürekli istikrarsızlık barındıran, yöneticilerinin rüşvet ve yolsuzluk bataklığına saplandığı bir ülkede bu çalışmaları daha rahat yapabileceği için seçtiği, diğer taraftan ise Rusya’ya bu şekilde de bir tehdit oluşturduğu anlaşılmakta. Fakat bu kadar kaotik durumdaki bir ülkede bu çalışmaların kontrolsüz grupların eline geçmesi riski bulunan hele hele neo-naziler gibi kitle imha silahlarını kullanmaktan çekinmeyecek grupların askeri olarak egemen güç olduğu bir yerde bu çalışmaların yapılması insanlık için çok büyük riskler barındırıyor.