Emperyalizmin Rusya’ya yönelik kültürel çevreleme politikası

"Emperyalist Avrupa ülkeleri, şiddetli çatışmalara tanık olan Orta Doğu ve Kuzey Afrika'dan gelen sığınmacılarla ilgilenirken izledikleri sınır dışı etme ve geri gönderme politikasının tam tersine, Ukraynalı sığınmacılara esneklik göstererek karşıladı; sığınma taleplerini ve oturumlarını kolaylaştırmak için acil kararlar aldılar."

Emperyalizmin Rusya’ya yönelik kültürel çevreleme politikası

CENGİZ KILÇER

Avrupa’nın mülteci kriziyle sonuçlanan Ukrayna’ya yönelik tutumu, Avrupalı ​​olmayan etnik kökenleri dışlayan ve ayrımcılık yapan köklü bir ırkçı Avrupa politikasını açığa çıkarırken Avrupa emperyalist kapitalist sisteminin yüzündeki demokrasi makyajı da akmış oldu. Ukrayna’da yoğunlaşan çatışma, salt Ukrayna’da değil, Avrupa’da da ırkçılık sorununu gündeme getirdi.

Ukrayna’dan kitlesel kaçışta Beyaz Ukraynalılara öncelik verildiğinden, Afrikalıların, Hintlilerin, Pakistanlıların, Orta Doğu kökenli insanların Ukrayna şehirlerinden ayrılan tren ve otobüslere binmeleri zorla engellendi. Afrikalıların-Asyalıların trenlerden atıldığı ve sınır geçişlerinde bekletildiğini gösteren videolar sosyal medyada hızla yayıldı. Kaçamayanların ise Ukrayna’daki sığınaklara erişiminin engellendiği görüldü.

Ukrayna ve Polonya’daki güvenlik yetkilileri ve diğer Avrupalı ​​politikacılar ve gazeteciler, Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’ya yönelik başlattığı Nazilerden arındırma (denazifikasyon) operasyonundan kaçan sığınmacılara karşı ırk,  ten rengi ve din temelinde farklı biçimlerde ırkçılık ve ayrımcılık sergilediler.

Polonya sınır muhafızlarının Afrikalıların geçişini engellerken Ukraynalıların geçişine izin vererek ve onlara yiyecek ve ilk yardım sağlayarak Avrupalı ​​olmayanlara karşı ayrımcı bir politika izlediğini gösteren tanıklıklar ve videolar ortada. Polonya sınırına ulaşanlar (bazıları yürüyerek), yine beyaz Ukraynalıların girişine öncelik verildiğine tanıklık ettiler. Kimi Afrika, Asya ve Orta Doğu ülkeleri yurttaşları sözlü ve fiziksel birçok olumsuz davranışla karşılandılar. Sınır kontrol noktalarında beklerken dondurucu kış koşullarında yiyecek, su, barınma veya temel destekten yoksun bırakıldılar.

Avrupalı ​​gazeteciler ve medya kuruluşları, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan “terörist” olarak damgalanan ve “uygar olmayan” sığınmacıların aksine, Ukraynalı sığınmacıların uygar olduğu gerçeğine odaklanan ırkçı söylemlerle gündeme geldiler.

Tarihe not düşmek için yinelemekte yarar var.

Kelly Cobiella: “Açıkça söylemek gerekirse, bunlar Suriye’den gelen mülteciler değil. Bunlar komşu Ukrayna’dan gelen mülteciler. Bunlar Hristiyanlar, beyazlar. Polonya’da yaşayan insanlara çok benziyorlar.” NBC

Ulysse Gosset: ”21’inci yüzyıldayız. Bir Avrupa kentindeyiz ve sanki Irak’ta ya da Afganistan’daymışız gibi seyir füzesi ateşimiz var, hayal edebiliyor musunuz?” BFM TV

Ukrayna eski başsavcı yardımcısı David Sakvarelidze “Mavi gözlü Avrupalıların ve sarı saçlı çocukların her gün Putin’in füzeleriyle öldürüldüğünü görüyorum. Bunlar müreffeh orta sınıf insanlar. Ortadoğu’da halen büyük bir savaş durumunda olan bölgelerden kaçmaya çalışan mülteciler değil bariz bir biçimde. Bunlar Kuzey Afrika’daki bölgelerden uzaklaşmaya çalışan insanlar da değil.” BBC

Charlie D’Agata: “Burası, Irak ya da Afganistan gibi, on yıllardır şiddetli çatışmaların yaşandığı bir yer değil. Biliyorsunuz ki burası nispeten medeni ve Avrupalı.” CBC News

Daniel Hannan “Bize çok benziyorlar. Bu durumu çok şoke edici kılıyor. Ukrayna bir Avrupa ülkesi. İnsanlarının Netflix ve Instagram hesapları var”

Emperyalist Avrupa ülkeleri, şiddetli çatışmalara tanık olan Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan gelen sığınmacılarla ilgilenirken izledikleri sınır dışı etme ve geri gönderme politikasının tam tersine, Ukraynalı sığınmacılara esneklik göstererek karşıladı; sığınma taleplerini ve oturumlarını kolaylaştırmak için acil kararlar aldılar.

KÜLTÜR, UKRAYNA SAVAŞINDA ÜÇÜNCÜ CEPHEDİR

Emperyalist dünyanın dört bir yanındaki hükümetler Moskova’ya karşı yaptırımlarını artırırken geçen hafta İngiltere Kültür Bakanı Nadine Dorries’in “Kültür, Ukrayna savaşında üçüncü cephedir” demesi kültür meselesinin, özünde ne kadar önemli bir silah olduğunu da doğrulamış oldu.

Münih Filarmoni Orkestrası’nın 68 yaşındaki dünyaca ünlü orkestra şefi Rus, Valery Gergiev’e, Münih Belediye Başkanı Dieter Reiter, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik operasyonunu kınaması için 24 saat süre tanıyıvermişti. Şef Valery Gergiev’in ‘bu çağrıyı yanıtsız bırakması’ üzerine işine son verildi. Yine Gergiev’in, Edinburgh Uluslararası Festivali’ndeki onursal başkanlığı görevinden de istifa etmek zorunda bırakıldı. Gergiev’in dünyanın önemli orkestra şeflerinden biri olması bir yana, kendisini, cihatçı IŞİD’den geri alındıktan sonra Palmira’daki St. Petersburg Mariinsky Tiyatro Orkestrası’nı yönettiği ve uygarlığın karanlığa karşı cevabı olan konserle de hatırlayalım.

Aynı baskıya maruz kalan dünyaca ünlü Rus soprano Anna Netrebko’nun, doğrudan Putin’i kınamadığı için, New York Metropolitan Operası’ndaki görevine son verildi. New York Metropolitan Operası yönetiminin Netrebko’nun yerine, Ukraynalı sanatçı Liudmyla Monastyrska’ya görev vermesi büyük bir zavallılık örneğiydi.

İngiltere Kültür Bakanı sporda, sanatta ve eğlencede Putin’i küresel sahnede dışladıklarını, yaklaşan Şampiyonlar Ligi Finali ve Formula 1 Grand Prix artık Rusya’da yapılmayacağını yine Rusya’nın UEFA, FIFA, World Rugby, Uluslararası Tenis Federasyonu ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından yasaklandığını hatırlattı. Bu listeye artık Uluslararası Paralimpik Komitesi de dâhildi. İngiltere, Bolşoy ve Sibirya Balelerinin yaklaşan performanslarını iptal etti.

Disney ve Warner Bros. Rusya’daki film çekimi projelerini durdurdu; BBC Studios ve ITV Studios da Rusya ile ticareti kesti ve Rusya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na katılması yasaklandı. İzlanda, Finlandiya, Norveç ve Hollanda gibi ülkelerin devlet yayın kuruluşları Rusya’nın yarışmadan men edilmesi için çağrıda bulunmuştu.

İngiltere Kültür Bakanı Nadine Dorries attığı tweette: “Eurovision ülkeler arasında özgürlük, birlik ve saygı anlamına geliyor dünya çapında on milyonlarca kişi tarafından izleniyor ve beğeniliyor. Eurovision’un harekete geçtiğini ve Rusya’nın kovulduğunu görmekten memnun oldum.” diyordu. Bunlara ek olarak, Rusya’nın Haziran ayında UNESCO’nun yıllık Dünya Mirası Konferansı’na ev sahipliği yapmasının engelleneceği duyuruldu.

Nazi Alman Öğrenci Birliği 10 Mayıs 1933’te 25.000 ciltten fazla “Alman olmayan” kitabı yakmıştı. İnsan merak ediyor, ABD ve AB emperyalizminin kültür sanat alanında Rusya’ya yönelik uygulamaları arasında Aleksandr Herzen, Lev Tolstoy, Nikolay Nekrasov, Nikolay Gogol, Konstantin Simonov, Nikolay Çernişevski, Fyodor Dostoyevski, İvan Turgenyev, Anton Çehov gibi birçok Rus yazarın kitaplarını yakmak düşüncesi var mı?

Basitçe ifade etmek gerekirse, nasıl düşündüğümüzü şekillendiren kültür endüstrileri benzeri görülmemiş bir ölçeğe ulaştı. Her düzeyde uygulanan küresel bir strateji olarak kültür, emperyalizmin etkisi yüksek bir silahı haline geldi.

1946’da ABD’li diplomat George F. Kennan, “Sovyet komünizminin yayılmasını durdurmak için Amerika’nın bir Çevreleme Politikası (Containment Policy) izlemesi gerektiğini” savunmuştu. Amerikalı dış politika danışmanları, bir ülke komünizme evirildiğinde, çevredeki her bir ülkenin de domino taşları gibi “düşeceğine” inanıyorlardı. Bu görüş domino teorisi olarak biliniyordu.  ABD ve AB emperyalizminin kültürde, sporda, sanatta, medyada ve eğlence alanında Rusya’ya uyguladığı bu yaptırımların adını Kültürel Çevreleme Politikası (Cultural Containment Policy) olarak koymak uygun olur.

Emperyalizmin Rusya’ya yönelik uyguladığı Kültürel Çevreleme Politikası, kültürün aynı zamanda bir ideoloji ve hegemonya mücadele alanı olduğu gerçeğini ortaya koymuştur.