Belarus perspektifinden Ukrayna krizi

Sovyetler sonrası dünyada, Sovyetlerin mirası üzerinde yaşayan ülkelerin yapabilecekleri tercihler aslında kendi toplumlarının refahı, yaşam standartlarını korumak ve uluslararası emperyalizm ile el sıkışarak ülkelerini dünyadaki egemen güçlere açmak arasında bir önemli tercihte yatıyordu.

Belarus perspektifinden Ukrayna krizi

Mustafa Demiray 

Ukrayna krizi sonrası Rusya’nın dışında okların çevrildiği ikinci adres olan Belarus’u bugünkü koşullar çerçevesinde geçmişten ele alarak anlamak gerekir. Siyasi tercihlerinin sonucunda aslında benzer ülkelerin varabilecekleri noktaların nasıl farklı olabileceğini Ukrayna örneği ile karşılaştırarak daha iyi farkına varabiliriz.

Batı’nın kirli propagandası: Belarus, Rusya’nın İleri Karakolu

Sovyetler sonrası dünyada, Sovyetlerin mirası üzerinde yaşayan ülkelerin yapabilecekleri tercihler aslında kendi toplumlarının refahı, yaşam standartlarını korumak ve uluslararası emperyalizm ile el sıkışarak ülkelerini dünyadaki egemen güçlere açmak arasında bir önemli tercihte yatıyordu.

Belarus örneğinde bu çok daha belirgin olmakla beraber, aslında ülkenin sanayisinin göbekten bağlı olduğu Rusya ile ilişkilerini iyi tutma yolunda ilerlemiştir. Sovyetler dağıldıktan sonra ülkelerin sanayileri farklı bölgelerde birbirlerine bağımlı olarak kalmıştı. Belarus 10 milyon nüfuslu küçük bir ülke olmasına rağmen Rusya’nın peynir ithalatının yüzde 80’i, kamyon ithalatının yüzde 40’ı Belarus’tandır. Rusya’nın Belarus ile 13 Milyar dolarlık ihracat ve 20 milyar dolarlık ithalatı mevcuttur ve bu Belarus ithalatının yüzde 42’sine denktir.

Batılı düşünce, bu ekonomik ilişkiyi “Belarus’un aslında bağımsız bir devlet olmadığı ve Rusya’nın bir ileri karakolu olduğu” yönündeki tezlerinde kullanabilmektedir. Burada akıla gelen soru aslında şu şekilde olmalıdır; yıllarca entegre bir şekilde çalışması planlanmış bu üretim tesislerinin, Sovyetler sonrası dünyada, üretilen makina ve ekipmanlara tamamen uzak, yedek parçalarını ve bakımını bile bilmeyen bir batı dünyasına mı yoksa uzun yıllar kullanmış ve sınır komşusu olan Rusya, Ukrayna gibi ülkelere satılması mı daha gerçekçi olandır ? Yine Belarus’un Ukrayna’ya 4.2 milyar dolar ihracat yaptığı düşünülünce bunun siyasi birliktelik kadar aslında zorunlu bir birliktelik olduğunu da değerlendirmemiz gerekir.

İleri Karakol İddialarının Çarptığı Duvar: Rusya’cı Babariko Hareketi

Viktor Babariko, Belarus’taki muhalif liderlerinden biri konumundaydı ve 2020 başkanlık seçimlerine katılmak için 400bin’den fazla imza topladığı iddia edilmekteydi. Babariko, Rusya yanlısı liberal bir siyasi aktördü ve Belarus’un hala daha yüzde 40’larda olan yarı-kamucu ekonomi modeline liberal bir dönüşüm getirmek isteyen Rus oligarklarının sesi konumundaydı. Rusya menşeli GazProm şirketi yöneticilerinden olan Babariko bu görevi sırasında yaptığı rüşvet ve vergi kaçakçılığı suçları sebebiyle tutuklanmıştı. Yargılanmasının 2021 Temmuz ayında tamamlanan Babariko, 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

“Rusya’nın ileri karakolu” olduğu iddia edilen Belarus ve Lukaşenko yönetiminin Rusya yanlısı ve muhtemelen destekli bir hareketin suçlarının üstüne giderek bu şekilde bir cevap vermesi, Belarus’un egemen bir devlet olduğunun bir diğer göstergesidir.

Belarus Halkının Korkulu Rüyası: Ukrayna Ekonomisine Dönüşmek

Rusya’ya yapılan yaptırımları ağır olarak hisseden en büyük ticaret ortağı olarak her durumda Belarus olmakta. Petrol fiyatları yükselirken görece artan refahın, yaptırımlar ile düşecek olması Rusya ve Belarus halklarının kader ortağı haline getiriyor. Tüm bunlara rağmen Belarus’ta yüzde 78 gibi yüksek bir işgücüne katılım oranı ve yüzde 4 oranında düşük bir işsizliğe sahip Belarus halkı, her dönem Ukrayna’daki ekonomik bunalımla kendini değerlendirdi. Batıya yüzünü dönen Ukrayna’da işsizlik yüzde 10 ve işgücüne katılım ise yüzde 62 seviyelerindeydi.

Ukrayna Sorunu: NATO’nun Hedefindeki İki Ülkenin Kader Birliği

Lukaşenko ve Belarus halkı, kendi içinde yer alan Batı yanlısı muhalefet ile yıllardır mücadele içinde. Batı yanlısı muhalefet, halk desteği bulamamasına ve küçük bir grup olarak kalmasına rağmen yarattığı etki bir dış tehdit olarak Belarus üzerinde durmaktadır. Ukrayna’daki faşist Maiden hareketinin bir benzerini sokak gösterileri ile Belarus’ta gerçekleştirmek isteyen hareketine seçimlerde; “Ukrayna olmaktan” çekinen Belarus halkı yüzde 80 oranında Lukaşenko’yu destekleyerek karşılık vermişti.

Belarus bir süredir anayasa değişikliği için çalışmalar yürütüyordu, 27 Şubat’ta ise sandık başına gitti. Referandumda bir çok değişiklik olmasına rağmen Ukrayna savaşı günlerinde yapılıyor olması sebebiyle anayasa değişikliğinde en öne çıkan madde Belarus’a nükleer silahların mevzilenebilmesine yönelik değişiklik oldu. Referandum, yüzde 65 ile kabul edilmesi Belarus halkının batıya karşı güvenlik kaygılarını gösterdi.

Bu noktada, Rusya operasyonunun Belarus toprakları üzerinden Ukrayna’ya girerek olması son derece normaldir. Belarus halkı, Ukrayna’dan sonra batının bir diğer hedefinin Belarus olacağının farkında ve bunun için olan kaygılarını gerek referandumda, gerekse başkanlık seçimlerinde gösterdi. Ortada varolan durum, NATO’nun hedefindeki iki ülkenin kader birliğidir. Durup sorulması gereken temel soru, Belarus’un Rusya’nın ileri karakolu olup olmaması değil; NATO’nun doğuya genişlemeci politikalarının hangi amaca hizmet ettiğidir. Emperyalizm, Zelenskiy iktidarı ile devlet mekanizmasının her yerine işleyen neo-nazi örgütlenmesi ve NATO’nun bölgede vekalet savaşı başlatmasında gönüllü olan Ukrayna yönetimi öncelikli olarak bölge halklarına karşı işledikleri bu suçun hesabını vermelidir.