Kara Parti!

“Milli ve yerli” kavramı bir başkası. Neredeyse ekonominin önemli bütün işletmeleri, ülkenin bankaları, yolları, fabrikaları, şirketleri birer birer emperyalist tekellerin eline geçmiş, yani yabancılara satılmış, AKP hala maharetmiş gibi “milli ve yerli” edebiyatı yapabiliyor! Ülkenin arazileri Katar ve BAE zenginlerine “Kanal İstanbul” adındaki ülkenin en büyük rant projesiyle satılırken, kendilerinin milli ve yerli olduklarını iddia edebilmektedirler: Büyük ustalık! Ya da sahtekarlık!

Takiye, dini bir kavram. Kavramın İslami fıkıh açısından karşılığından bahsetmiyorum. Ancak söz konusu Türkiye sağı olunca, takiye, sağın alamet-i farikasıdır. Sağın söylediğine değil, söylemediğine, göründüğüne değil yaptıklarına bakmak gerek.

Örneğin, padişahlığa, saltanata ve monarşiye karşı söylenmiş mühim bir söz bulunmaktadır, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diye. Ama bağlamından ve anlamından kopartılıp bu sözden türetilen “milli irade” kavramı, bugün AKP’nin sözde vesayet rejimine karşı kendisini tanımladığı bir söz haline geliveriyor. Gelin görün ki, padişahlığın modernize edilmiş halini, başkanlık rejimi adıyla tek adam yönetimini hayata geçiren bizatihi AKP’nin kendisi. “Milli irade” kavramının arkasına sakladıkları Osmanlıcılık ve padişahçılık hevesi ise cabası. Tuhaf mı tuhaf!

“Milli ve yerli” kavramı bir başkası. Neredeyse ekonominin önemli bütün işletmeleri, ülkenin bankaları, yolları, fabrikaları, şirketleri birer birer emperyalist tekellerin eline geçmiş, yani yabancılara satılmış, AKP hala maharetmiş gibi “milli ve yerli” edebiyatı yapabiliyor! Ülkenin arazileri Katar ve BAE zenginlerine “Kanal İstanbul” adındaki ülkenin en büyük rant projesiyle satılırken, kendilerinin milli ve yerli olduklarını iddia edebilmektedirler: Büyük ustalık! Ya da sahtekarlık!

Örneğin ekonomideki kötü gidişatı “dış güçlerin müdahalesine” ya da “uluslararası faiz lobisinin kur oyunlarına” bağlayarak halktan destek isterler, sonra Londra’da emperyalist finans kapitalle, yani onların deyimiyle “uluslararası fon yönetimi ve bankalarla” toplantılar yaparlar. Bunlar milliyetçi-muhafazakâr küreselleşmecilerdir!

Dün; FETÖ’nün ve 15 Temmuz’un arkasındaki güç dedikleri BAE ile bugün dost olurlar. Sağcılık hafızasızlıktır! Omurgasızlık da denebilir! Tıpkı Filistin davasında mangalda kül bırakmayıp, İsrail’in çıkarları için Suriye’yi yıkmaya çalışmak gibi. AKP’nin bugünlerde İsrail ile anlaşmak için yol yapması kimseyi şaşırtıyor mu?

Osmanlıcıdırlar, muhafazakardırlar, geçmişe hep hayranlık beslerler, geçmişin karanlık ve köhne gerçekliğini göremez, sahte bir yanılsamayla geçmişle tutunurlar. Ama mesele farklı, mesele hamaset ile saklanan gerçekler! Örneğin İslambol derler, İstanbul’un fethini kutlarlar, Osmanlı ve Selçuklu hayranı gezinirler. Ama İstanbul’u neredeyse bir “Bizans” şehrine döndüren kendileridir halbuki. Optimim, Forum, Paladium, Capitol, Natilius, Agora, Torium, Anatolium… Maşallah! Çamlıca’ya ve Taksim’e cami yapmak ve Ayasofya’nın camiye çevrilmesi ise aslında takiyenin dibidir! İmar planlarını AVM’ler için değiştirirken, en çok AVM’yi bunlar açarlar! Yakından bakarsanız, hepsine de ortaktırlar!

Bunlar milli ve yerlidirler ama Amerikanca konuşmayı pek severler. Örneğin Çanakkale Boğazı ya da İstanbul Boğazı iken Türkçesi, bunlar yapmaya niyetlendikleri kanalın adını bile Amerikanca koyarlar: İstanbul Kanalı diyeceklerine “Kanal İstanbul” demeyi, sanırız, üstünlük sayıyorlar. Arazileri yabancıları pazarlamak için Türkçe’yi bile katletmekten çekinmezler! Bir de modernizme karşı muhafazakarlığın teorisini yapmazlar mı?

Takiye, karakterleridir. Söylediklerine değil söylemediklerine, göründüklerine değil yaptıklarına bakacaksınız… Tıpkı ismi gibi; adındaki “ak” kelimesi “kara”yı örtmek içindir.

Kar yağar, insanlar yollarda mahsur kalır, övündükleri otoyolları trafiğe açamazlar. Kar yağar, insanlar günlerce elektriksiz kalıp, mum ışığına mahkûm olurken, bunlar bizden önce elektrik bile yoktu deme cüretini gösterirler. Manavgat’ta ormanlar yanarken, Kastamonu’da selden onlarca insan ölürken kendilerini iş bilen tek parti sanırlar, kendilerini bulunmaz Hint kumaşı diye sunarlar! Liyakatle değil torpille geldiklerini düşünemezler!

İşsizlik fonu, işçilerin maaşlarından kesilir, bunlar fondaki parayı patronlara kaynak diye verirler. Hem de tam 38 kat fazlasını! Geçmişte deprem vergilerini duble yollara harcadıkları gibi. Aslında müteahhitleri zengin ederken, yol yaptık diye övünürler. “Yol medeniyettir” sözünü, yandaş müteahhitleri zengin etmenin sloganı haline getirecek kadar utanmazlık sergilerler!

İBB’nin parasıyla, beleşe yabancı ülkelerde okuyanlar bunlar! Çifter çifter maaş alanlar bunlar! Müslüman gözüküp süslüman yaşayanlar bunlar!  Torpille işe giren yine bunlar! Bir kilo et alamazsanız yarım kilo alınız diyenler de! “Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin” diyen kraliçenin elitizmi yine bunlarda! Hem de emekçiler yoksulluk ve hayat pahalılığı altında ezilirken, işsizlik ve geleceksizlik gençliğin kaderi olmuşken, insanlar yoksulluktan intihar ederken…

Ve bugün ülkemiz uyuşturucu baronlarının, çetelerin ve mafyanın cirit attığı ülke haline gelmiştir. Sokak ortasında insanlar kurşunlanıyor, kaçırılıyor, gömülüyor, infaz ediliyor. Ülke limanları, dünya uyuşturucu ticaretinin karargâhı olmuş durumda. Kıbrıs’ta gerçekleşen cinayet, Kıbrıs’ı da karanlığa boğduklarının resmidir!

Yerli ve milli geçinip, ülkeyi emperyalist tekellere, mafyaya, para babalarına teslim etmek, takiyenin somutluğudur!

AKP, kara propagandadır!

AKP, ülkeyi karanlığa gömmüştür!

AKP, 20 yıldır ülkenin üzerine kara bulut gibi çökmüştür.

AKP emekçilerin karabasanıdır!

Adındaki ak, takiyenin ta kendisidir. AKP, ülke tarihinin en kara partisidir!