İstiyorlar ki...

Laikliğin zorda kalındığında yarım ağız ile ifade edilmesine, mümkünse hiç ifade edilmemesine, tarikat ve cemaatlerin suçlarının “hassas alan” olarak kabul edilip ses çıkarılmamasına, kadınların  sorunlarının bir kaynağının da gericilik olduğunun hiç akıllara getirilmemesine  çok alıştılar.

İstiyorlar ki, halk yaşam koşullarının adını yoksulluk olarak koyacaksa eğer, kader desinler, ha biraz daha sorgulayacaklarsa eğer dış güçler desinler, daha da öteye gideceklerse iç güçler desinler.

İstiyorlar ki, dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan bir savaş, işgal ya da katliam, Türkiye ile karşılaştırılsın, karşılaştırılsın ki, Türkiye’deki “huzur” ortamının kıymeti bilinsin…

İstiyorlar ki, tarikatlar, cemaatler önce bir kabul edilsin, o da yetmez değer verilsin, o da yetmez saygı duyulsun, o da yetmez fetvalar dinlensin ve yerine gelsin.  Olur da bir vukuat olursa “adli bir vakanın bir kereye mahsus” bir hali kabul edilsin.

İstiyorlar ki, erkek, kadından; siyasi iktidar, halktan; patron, işçiden üstün tutulsun.

Onları çok iyi bilir ve tanırız…

6. Filo önünde secdeye varmalarından, Deniz Gezmişlerin idam edilmesi için taşıdıkları  iştahtan,  Kanlı Sivas’tan,  aydınlanmadan yana gazetecilerin ve yazarların katledilmesinden, grev kırıcılıktan  patronluğa uzanan yolculuklarından, bugünlerde  ise , evde tuttukları listelerden, adı katliam söylenişi temizlik olan açıklamalarından,  fonlardan, çift maaşlardan, saray saltanatından, rüşvet çarklarından, nefret suçlarından ve  mutlaka ki, laiklik denilince  dikilen kulaklarından, uzayan dillerinden,  ölüm fermanı yayınlayan ağızlarından, hep geriye gitmeyi planlayan  beyinlerinden  tanırız…

İstiyorlar ki, Cumhuriyeti tasfiye edilmiş, ülkenin her zenginliği yağmalanmış, emperyalizmin tam onların istediği gibi uç karakolu haline getirilmiş olan ülkemizde önce bir bu duruma alışılsın.

Eşitlik isteyenleri anti komünist ekonomistlere, özgürlük isteyenleri yetmez ama evetçilere havale ederken, laiklik isteyen cümle alışmamışları bizzat kendilerine havale ediyorlar. Çırpınıyorlar, debeleniyorlar, hop oturup hop kalkıyorlar, dinciliğin, gericiliğin dünyayı getirdiği hal de üstüne eklenince, sırtlarını anca siyasi iktidara dayayıp, manşetlerinden kan kusuyorlar, hakaret ediyorlar, tehdit ediyorlar… Alışmayanların mücadele edeceğini onlar da biliyor, onlar da bizi gayet iyi tanıyorlar.

Şimdi hedeflerinde Zülal Kalkandelen var…

Laikliğin mücadele konusu olmaktan çıkarılmaya çalışıldığı, bu konuda bazı alışmışların, muhalefetin odağını oluşturduğu bir dönemde, laiklik mücadelesinden vazgeçmeyen bir aydının, bir kadının, bir hayvan hakları savunucusunun sistematik bir şekilde gericilerin hakaret ve ölüm tehdidine maruz kalması  doğrudan kaynağından  bir mesajın verilmesidir.

Laiklik için mücadele edenlerin karşısında gericilikle döşenmiş bu yolun sonunu şeriatla bitirmek isteyenlerin “karşında beni bulursun” mesajıdır bu. Diyebilirsiniz ki bu ezelden de böyleydi. Ancak bugün, gericilerin bu saldırılarının sistematik bir hale gelmesinin başka nedenleri de var.

Çünkü onlar da çok alıştılar.

Laikliğin zorda kalındığında yarım ağız ile ifade edilmesine, mümkünse hiç ifade edilmemesine, tarikat ve cemaatlerin suçlarının “hassas alan” olarak kabul edilip ses çıkarılmamasına, kadınların  sorunlarının bir kaynağının da gericilik olduğunun hiç akıllara getirilmemesine  çok alıştılar.

Bu düzeneğin dışına çıkan, laiklikten vazgeçmeyen, laikliğin yeniden tesisi için mücadele eden, tarikat ve cemaatlerin dağıtılmasını savunan, bağımsız bir Türkiye’nin, emekçilerin çıkarlarının başta geldiği bir Türkiye’nin, eşitliğin ve özgürlüğün, laiklik mücadelesinden ayrı düşünülemeyeceğini söyleyenlere, ezber bozanlara, Zülal Kalkandelen’in şahsında ülkenin, kadınlarına, gençlerine ilericilerine, aydınlarına, emekçilerine sopa gösteriyorlar. Karanlığın dibinde, sömürünün zirvesinde, emperyalizmin göbeğinde bir Türkiye’nin üstünde gerici fikirlerinin keyfini sürmeye devam etmek istiyorlar…

Zülal Kalkandelen bu keyfi kaçırıyor.

Hakkını arayan işçi bu keyfi kaçırıyor.

Bilimsel eğitim isteyen öğrenci bu keyfi kaçırıyor.

Gericiliğe direnen kadınlar bu keyfi kaçırıyor.

Onlar hep isteyecek velhasıl, biz de vermeyeceğiz.  Üstelik geri alacağız elimizden alınanları.

Bak,  başta laiklik yazıyor…