İşçiler seri halde ve topluca öldürülüyorlar

İşçiler seri halde ve topluca öldürülüyorlar

28-10-2022 12:52

Ülkemizde her yıl bilinen bin beş yüzün üzerinde ölümlü iş kazaları yaşanırken, on binlerce emekçi meslek hastalıklarına yakalanıp ölmektedir. Bunların yanı sıra zaman zaman ise topluca katliamlar ve seri katliamlar yaşanmaktadır.

Kemal Parlak

Amasra’da toplu katliamda ölen 22 yaşındaki genç bir madenci Yasin Çelik 5 Şubatta sosyal medyada ‘Güneşi görebilmek için karanlığı kazıyoruz’ paylaşmış. Gençti hayalleri vardı daha bir iyi dünyada yaşamak istiyordu, güneşi görmek istiyordu. Diğer işçi kardeşleriyle birlikte hayalleriyle birlikte kar hırsı yüzünde kapkaranlık kömür madenine gömüldüler.

Tıpkı diğer iş cinayetleri gibi buna da kaza denildi. Kaza bilinmeyen, öngörülmeyen, kasıt olunmayana bir fiile denir. Oysa tıpkı diğer iş cinayetleri gibi buda kaza değildi biliniyordu, Sayıştay raporunda uyarmış, 300 metrenin altına inildiği için yüksek miktarda gaz biriktiğini ve bütün damarlarda yüksek miktarda gaz oluştuğunu ve bunun ani grizu patlamalarına neden olacağını tespit etmiş ve uyarmış. Amasra’daki kömür ocağında çalışanlar aylardır ailelerine her an bir grizu patlaması olacağını söylüyorlar. Göz göre göre işlenen bu cinayete nasıl kaza denir. Gaz tahliyesi sistemi olsaydı bu ölümler olmazdı.

Üstelik kasıt vardır. Burada kasıtı tek başına kasıtı daha önceki kazalarda da sorumluluğu olan TTK yöneticilinden aranmamalı, evet sorumlulukları vardır 2013’teki Kozlu maden ocağında işlenen toplu cinayetten dolayı mahkeme sorumlusun demiş para cezası vermiş, AKP ise onu ödüllendirmiş genel müdür yapmış. Kazım Eroğlu tetikçidir. Esas kasıtlı olarak bu cinayetleri işleyen sermaye sınıfıdır. Alınacak önlemleri maliyet olarak gören, karda zarar edeceğini düşünen sermaye sınıfıdır.

Bu cinayetlerin sebebi kazalar değil sınıflar savaşının sonucudur. Burjuva sınıfı kendi karı için her gün işçileri öldürüyor. Bu öldürme eylemi bazen gizli bazen de aleni oluyor. İş kazaları, meslek hastalıkları deniyor. Burjuva sınıfı kendi saltanatını sürdürmek için bu savaşın üstünü örtecektir. Ölmek senin kaderindir diyecek, senin fıtratında vardır diyecek, şehit oldun ne güzel öldün sevinmelisin diyecek, açmı kaldın isyan etmeyeceksin sesini çıkartmazsan fakirler öbür dünyada peygambere komşu olacaktır diyecek. Şimdi sorma zamanı değimli Müslümanlık birilerinin saltanatını sürdürmek için birilerinin aç kalması ve ölmesi mi demektir. Yada siz niye şehit olmuyorsunuz en güzel mertebeye ermiyorsunuz. Siz niye öbür dünyada peygambere komşu olmak istemiyorsunuz.

İş cinayetleri ve meslek hastalıklarının çoğu önlem alınmadığı için yaşanmaktadır. Patronlar maliyeti düşürmek, karlarını artırmak için önlem almadıkları ve bununda işçi ölümlerine sebep olduğu herkes tarafında bilinmektedir. Erkteki sınıf olduğu içinde yasalar ve cezalar göstermelik olmaktadır.

Ülkemizde her yıl bilinen bin beş yüz üzerinde ölümlü iş kazaları yaşanırken, on binlerce emekçi meslek hastalıklarına yakalanıp ölmektedirler. Bunların yanı sıra zaman zaman ise topluca katliamlar ve seri katliamlar yaşanmaktadır.

Tersanelerde özellikle 2010’lu yıllarda seri şeklinde yaşanan katliamlar hala hafızalarımızda durmaktadır. Öylesine hazin ölümler yaşandı ki, yanındaki arkadaşı düşüp öldüğünde üzerine gazete serip çalışmaya devam edildiğini gördüğümüz gibi, filikalara kum torbaları yerine işçileri koyarak ölümler yaşandı.

Seri ölümlerin yaşandığı diğer bir sektör ise inşaattır. Müteahhitlerin, işçi ölümlerine sebep olan faktörleri ortadan kaldırmadığı için bu sektörde seri şekilde cinayetler yaşanmaktadır. Seri cinayetlerin yanı sıra toplu katliamlarda da yaşanmaktadır. 6 Eylül 2014 tarihinde işçiler bozuk asansöre bindirildi, asansör 33. Katta yere çakıldı 10 işçi hayatını kaybetti.

Seri ve toplu katliamların yaşandığı diğer bir sektörde madenciliktir. Yoğun ve vahşice emek sömürüsünün olduğu bu sektörde açık iş cinayetlerinin yanı sıra, kömür tozunun sebep olduğu akciğer hastalıkları sonucu ölümler yaşanmaktadır. Madenlerde çalışanların yaşam yılları, ortalama yaşam yıllarına göre çok kısadır. Madencilik ülkemizde diğer sektörlere göre çok daha eski olduğu için kayıt altına alınmayan, bilinmeyen ölümlerde yaşanmıştır. Osmanlıda bu yaşanan kaza ve ölümler çoğalınca 8 Mayıs 1867 tarihinde Dilaver paşa nizamnamesi diye bilinen bir düzenleme – yasa çıkarıldı.

Ülkemizde madencilikte yaşanan toplu katliamlarda ise dünya birinciliğine girmektedir.

Kayıt altına alınan toplu cinayetler ise şöyle.

Amasya’nın Merzifon ilçesine bağlı Yeni Çeltek kömür madeninde 19 Mart 1965’te yaşanan grizu patlaması sonucu 69 işçi hayatını kaybetti, kimilerinin cesetleri dahi bulunamadı, ölen işçilerden birinin cesedi ise 53 yıl sonra madende çalışan işçiler tarafında bulundu.

7 Mart 1983 tarihinde Zonguldak Armutluktaki kömür madeni ocağında yaşanan grizu patlamasında 103 işçi yaşamını yitirdi.

10 Nisan 1983 te Zonguldak Kozlu’da yaşanan grizu patlamasında ise 10 işçi hayatını kaybetti.

Kozlu’da 31 Ocak 1987 tarihinde yaşanan göçükte 8 işçi öldü.

31 Ocak 1990 da ise Bartın’ın Amasra ilçesindeki maden ocağında yaşanan grizu patlamasında 5 işçi yaşamını yitirdi.

7 Şubat 1990 tarihinde Yeni Çeltek kömür işletmesinde büyük bir facia meydana geldi. Yaşanan grizu patlamasında 3 işçi yanarak 65 işçi göçük altında kalarak toplam 68 işçi yaşamını yitirdi.

3 Mart 1992 tarihinde o tarihe kadar bilinen en büyük toplu katliam yaşandı. Kömür ocağında yaşanan zincirleme grizu patlamasında toplam 263 işçi yaşamını yitirdi.

26 Mart 1995 tarihinde Yozgat’ın Sorgun ilçesinde bulunan maden ocağında yaşanan grizu faciasında 38 işçi yaşamını yitirdi.

22 Kasım 2003 tarihinde Karamanın Ermenek ilçesinde bulunan maden ocağında yaşanan grizu patlamasında 10 işçi yaşamını yitirdi.

8 Eylül 2004 tarihinde Kastamonu’nun Küre ilçesindeki maden ocağında çıkan yangında 19 işçi yaşamını yitirdi.

2 Haziran 2006 tarihinde Balıkesir’in Dursunbey ilçesinde bulunan maden ocağında grizu patlaması sonucunda 17 işçi hayatını kaybetti.

10 Aralık 2009 tarihinde Bursa’nın Mustafakemal ilçesindeki maden ocağında 19 işçi yaşamını yitirdi.

17 Mayıs 2010 tarihinde Zonguldak, Karadon maden ocağında grizu patlaması sonucu 30 işçi yaşamını yitirdi, 2 işçinin cesedine 8 ay sonra 720 metrenin altında ulaşıldı.

8 Ocak 2013 tarihinde Kozlu’da yine grizu patlaması oldu 8 işçi öldü.

13 Mayıs 2014 tarihinde şimdiye kadarki en büyük katliam yaşandı. Manisa’nın Soma ilçesinde Soma holdinge ait maden ocağında vardiya değişimi sırasında 787 işçi ocaktayken çıkan yangında yaşanan patlamalar sonucu 301 işçi yaşamını yitirdi. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ilçeye gidince büyük protestolarla karşılaştı, bir markete kaçmak zorunda kaldı. Protesto hakkını kullanan madencileri polis gözaltına alırken, başbakanın müşaviri Yusuf Yerkel’in bir madenciyi tekmelemesi büyük tepki çekmişti.

2014’te ikinci büyük maden kazası ise Karaman’ın Erememek ilçesinde yaşandı, 28 Ekimde maden ocağını su basması sonucu işçiler ocakta mahsur kaldı, kurtarma çalışmaları yetersiz kalınca 18 işçi içerde göz göre göre ölüme terk edildi.

2022 14 Ekimde Amasra’daki toplu cinayetle öldürülmeye devam ediliyor. Burjuvazi utanmazca haykırıyor, ne güzel kaderiniz varmış şehit oldunuz, çok şükür hamt olsun ki ölülerinize 24 saatte ulaştık.

Bu sömürü düzeni sürdükçe, burjuva sınıfının iktidarına son verilmedikçe işçiler tekil tekil ve zaman zaman topluca öldürülmeye devam edilecektir. Tüfeyli sınıf işçilerin kanları üzerinde karlarına kar katıp sefalarını sürdüreceklerdir.

Açlık, yoksulluk, işsizlik ve her gün ölüm. Sermaye sınıfı ülkemizi emekçiler için koca bir zindana çevirdiler, zifiri bir karanlığın içine çektiler, hep beraber genç yaşta öldürülen madenci Yasin Çelik söylediğini yapalım. Güneşi görmek için bu karanlığı kazıyalım hem de kökünde kazıyalım.

Ne işçiler ne de insanlık kanla beslenen bu düzene mahkûm değildir. Eşitliğin, adaletin hakim olduğu bir ülke ve dünya mümkündür.