İşçi sendikalarının fabrika ayarları

Çare; emeğin tarihinden ve mücadelesinden süzülüp gelen “ilkelere” sımsıkı sarılmak ve gerçekten anlamda yol gösterici kılmaktır.

Hasan Aktaş

İşçi sınıfının ihtiyaçlarından doğan sendikaların varlık sebebi, işçilerin ekonomik-demokratik hak ve çıkarlarını sağlamak, geliştirmek ve korumak için “mücadele etmek”tir.

Sendikalar sorunlar karşısında tedbir almak, kitleleri –olası- mücadele için hazırlamak ve mücadeleye “önderlik yapmak” için vardır.

Sendikalar, kapitalist sistemin doğaya, insana, canlılara kısaca “yaşama” yönelik saldırganlığına ve sömürüsüne karşı direnmek ve direnenlere “dayanışma göstermek” için kurulmuştur. Bu nedenle mücadelede olan emekçilerin sendikalardan beklentileri çok yüksektir. Bunun nedeni, sendikaların 4 milyonu aşkın üyesi ile toplumun en örgütlü kesimi olmasıdır.

Kuruluş felsefesine uygun biçimde çalışmalar yapan sendika sayısı ne yazık ki, bir elin parmaklarını geçmiyor. Bu “uygunsuzluk” içsel ve dışsal gerekçeler ile açıklanmaya çalışılsa da;

-İşçilerin sendikalarından ve sendikacılardan korkmakta olduklarını,
-İşçilerin kendi elleri ile kurdukları sendikalara üye olmakta tereddüt ettiklerini,
-İşçilerin, sendikal eylem ve etkinliklere katılmadıkları gerçeğini nasıl açıklayacağız?
Çünkü işçiler sendikalarına/sendikalara güvenmiyorlar!

Prof. B. Uçkan Hekimler ve Prof. D. Kağnıcıoğlu tarafından gerçekleştirilen “İşçilerin Sendikalara İlişkin Algı ve Tutumları” araştırmasında (Çalışma ve Toplum, Sayı: 22, 2009/3 )

– En Çok Güvenilen Kurumlar listesinde sendikalar sadece % 4.1 puan alabilmiştir.
– Sendikaları “ kesinlikle güvenilir” bulan işçilerin oranı sadece, % 11.2’dir.
-“Sendikalar işçi haklarını yeterince koruyor mu?” sorusuna, “evet” diyenlerin oranı % 20.5 ‘tir.

Acı olan ise, “ İşçiler Neden Sendikalara Üye Olmuyor ?” sorusuna verilen yanıtlar listesinin ilk sırasında; % 31.1 ile “ sendikalara güvensizlik” yer almaktadır.

Bu tablo sadece anti-demokratik yasalar, sermayenin anti-sendikal tutumu ve adil olmayan adalet sistemi ile de açıklanamaz!..

NEREDE EKSİK YAPILIYOR?
Sendikal mücadelede başarı, ancak ve sadece işçilerin sayısal gücüne ve mücadelesine bağlı olduğu tarihsel bir gerçektir.

Sendikalar kurulduğu günden bugüne, dünyanın bütün ülkelerinde, bütün işkollarında, bütün renklerinde geçerli tek kural: “işçilerin birliği ve mücadelesi..” dir. Cesaret, kararlılık, disiplin, sabır, açıklık ve fedakarlık her mücadelenin olmazsa olmazlarıdır.
SORUN NEREDE
Doğaları gereği sendikalar demokratik kurumlardır. Demokrasi/Sendikal Demokrasi ise, ilkeler bütünüdür. Bunlar; katılımcılık, çoğulculuk, güçler ayrılığı ve denetimdir. Bu yazıda sadece ikisine değinelim.

1- KATILIMCILIK… Kararların, işçilerle birlikte alınması demektir. Bunun yerine İşçilerin katılım mekanizmalarının yok edilerek; demokrasiyi dört yılda bir özgür olmayan seçimlere indirgendiğinde; ilkenin beli kırılmış olmaktadır.
2- DENETİM : İdari ve mali her türlü çalışmanın işçiler tarafından denetlenmesidir. Denetim ilkesinin de göstermelik hale getirilmesi ile, sendikaların fabrika ayarları bozulmaktadır.
Bu gelişmelere tanık olan işçilerin sendikalarına güveni ve katılım arzusu yerini; derin bir “yabancılaşmaya” terk etmektedir.

Çare; emeğin tarihinden ve mücadelesinden süzülüp gelen “ilkelere” sımsıkı sarılmak ve gerçekten anlamda yol gösterici kılmaktır.

İyi ki, sendikal ilkelere bağlı kalan, duygu ve yaşam biçimi ile –olabildiğince- üyelerden kopmayan ve sendikal ilkelerin yol göstericiliğini rehber alan “az da kalsa” örnek sendikalar vardır.
İyi ki…

————————————————————————————————————-

• 1 Mayıs 2022 anma ve etkinliklerinin, işçi sınıfı, emekçi kitleler ve ülkenin; eşitlik, özgürlük ve demokrasi umudu için; somut birlik ve bütünleşme, güçlü bir dayanışma ve birlikte mücadele kapasitesini geliştirmesini umut ediyorum.

35 yıl metal, tekstil, inşaat ve büro-eğitim işkollarında sendika eğitimcisi olarak görev yapan Sınıf Tavrı ve Yeni Ülke Danışma Kurulu üyesi Hasan Aktaş;
Sakarya Arifiye Öğretmen Lisesi kökenlidir. Marmara Üniversitesinde Kamu Yönetimi Lisans eğitiminden sonra İstanbul Üniversitesi SBF’de Siyaset Bilimi ve daha sonra da İstanbul Ünv. İktisat Fakültesinde Çalışma Ekonomisi Endüstri İlişkileri  yüksek lisanslarını yapmıştır.