İçimizdeki Taliban!

Ülkemiz bir seçime gidiyor. Bu seçimler ülkenin AKP ile yola devam edip etmeyeceğini gösterecek. Ancak şu açık bir gerçektir: Eğer AKP bu seçimleri bir kez daha kazanırsa, AKP’nin tabanı ve bizzat AKP tarafından kollanan, büyütülen tarikat ve cemaatler, emin olun, harekete geçecektir!

Taliban, Afganistan’da iktidar. ABD icazetiyle geldiler, emperyalizmle yaptıkları anlaşma sonucu bugün Afganistan Taliban rejimine teslim edilmiş durumda.

İran’da mollalar rejimi var. Baskı, devlet şiddeti, İslamcı faşizm egemen. Kadınların başı zorla örtülüyor, sokakta dayak atılıyor. İran halkı ayakta, ölen yüzlerce insan. Şeriata karşı gelmekten gençler idam ediliyor.

Afganistan’da şeriat kuralları tek tek yaşama geçiriliyor. Kadınların üniversitede okuması yasaklanıyor. Müzik yasağını ve örtünme dayatmasını, eğitimde yasaklama izliyor. “Yasaklamaya hayır” diyenlere sokakta kaba dayak, kurşunla müdahale eksik olmuyor.

İki ülke, tek model. Model, din esasına göre kurulmuş rejimler. Özcesi din devleti. Özel olarak ise bizzat İslamcı rejim, şeriat rejimi!

Bugün tam bir sessizlik var. Kimse Afganistan ve İran’da yaşananları Türkiye’deki siyasal İslamcılık ve tarikatlar bağlamında masaya yatırmıyor. Sessizlikle geçiştirmenin yolunu yapıyorlar. Sessizliğin bir nedeni, yıllardır tarikat ve cemaatlere “sivil toplum” diyenlerin büyük yanılgısı mıdır? Siyasal İslamcı “mahalle”deki derin sessizlik, din hamasetinin gerçek karşısında yenilgisi midir?

Gerek İran ve gerekse Afganistan, siyasal İslamcılığın pratik ve maddi gerçekliğidir. Siyasal İslamcılığın, nasıl bir rejim inşa edeceğini merak edenler, İran ve Afganistan’a bakmalıdırlar.

İran’da molla Afganistan’da Taliban rejimi, siyasal İslamcılığın rol modelidir. Kim ne derse desin; bu iki pratikle siyasal, teorik ve ideolojik hesaplaşma yapılmadan, siyasal İslamcılık anlanamaz, anlatılamaz.

Konu ülkemiz olunca, şu söylenecektir; Türk İslamcılığı farklı diyenler çıkacaktır. Ancak bugün Türkiye’de siyasal İslamcılık ne İhvancılıktan ne Vahabilikten ne de İran’daki molla ve Afganistan’daki Taliban rejiminden azadedir. Hatta gittikçe birbirlerine yaklaşıyorlar.

Azade olmayı bırakın tam tersine bugün Taliban ile Türkiye’deki siyasal İslamcıların yakınlaşmasını izliyoruz.

Afganistan’da Taliban rejiminin uygulamaları konusunda Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın konuşuyor. Uygulamaların İslam’ın özüne aykırı olduğunu söylüyor. Ancak geçmişte Taliban hakkında söylenenleri ve yapılan Taliban ziyaretlerini ise bir çırpıda geçiştiriveriyor.

Biz hatırlatalım.

Bundan yaklaşık 1 yıl önce Erdoğan tarafından söylenen şu sözler Kalın tarafından gündeme getirilmiyor: “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok”. Dün AKP’nin en yetkili ağzından çıkan bu sözler Taliban’a meşruiyet atfı değil miydi?

İlerici Kadınlar Derneği tarafından yapılan basın açıklamasında geçen şu sözleri aynen alıntılayarak, bir başka gerçeğe daha parmak basmak gerek: Daha iki ay önce Diyarbakır’da Hizbullah uzantısı bir derneğin düzenlediği sözde alimler buluşmasında baş köşeye oturtulan Taliban üyeleri ile birlikte ‘Şer’i medreselerin güçlendirilmesi’ çağrısı yapıldı.

Evet, Diyarbakır’da Taliban üyeleri ağırlandı, baş köşeye oturtuldu.

Taliban üyelerini Türkiye’ye çağıran Hizbullah’ın tersine İsmailağa Cemaati ise Afganistan’a gitti. İsmailağa Cemaati’nin sözde “yurtdışı hizmet birimi” Afganistan’da Taliban’a “resmi” ziyarette bulundu. 6 yaşındaki bir kız çocuğunun dini nikahla evlenmesinde sakınca görmeyen ve “cariyeleri kiralayabilirsiniz” sözünü dillendirebilen bir zihniyetin, üniversite kapılarını kadınlara kapatan Taliban zihniyetiyle ortaklığı kimseyi şaşırtmıyor.

Diyanet’in ise tıpkı Hizbullah gibi Taliban heyetini ağırlamasını ne çabuk unuttuk? Karşılıklı hediyelerin verildiği resmi kabulde gördüğümüz isim ise Diyanet Başkanı Ali Erbaş’tan başkası değildi.

AKP, Diyanet, Hizbullah ve İsmailağa ile Taliban yakınlaşması sizlere ne anlatıyor?

Tesadüf mü? İdeolojik yakınlık mı? Ülkenin çıkarları mı?

Ülke çıkarları Kabil Havalimanı’nı işletmek miydi? O da olmadı…

Ama, ortada fikri ve zikri bir ortaklık bulunuyor. Hizbullahçıların ve İsmailağacıların, Talibanla yakınlaşması bir şeydir, ancak AKP ve Diyanet’in de benzer bir görüntü vermesi, ülkemizin nasıl bir iktidar tarafından yönetildiğinin kanıtı değil midir?

Taliban, müziği yasaklar, kadınların üniversiteye gitmesini yasaklar, kadınları zorla kapatır…

İsmailağa ya da Hizbullah iktidara gelse sizce nerede dururlar? Tarikatlar olanak bulsalar sizce neyi yaşama geçirmek isteyecekler?

Ülkemiz domuz bağı cinayetlerini unutmuşa benziyor. Ya da İsmailağa cemaati içinde yaşanan cinayetleri… İstismar vakalarını, kadını cariye gören anlayışı artık saymıyoruz bile…

Mesele ne Hizbullah ne de İsmailağa. Bunların hepsi birbirinden beter. FETÖ’sü, Adnan Hocacıları, Uşşakisi… Liste uzun.

Ülkemiz bir seçime gidiyor. Bu seçimler ülkenin AKP ile yola devam edip etmeyeceğini gösterecek. Ancak şu açık bir gerçektir: Eğer AKP bu seçimleri bir kez daha kazanırsa, AKP’nin tabanı ve bizzat AKP tarafından kollanan, büyütülen tarikat ve cemaatler, emin olun, harekete geçecektir!

Ülkemizin fotoğrafı budur.

FETÖ’cüsü, Hizbullahçısı, İsmailağacısı, Uşşakkicisi, Ensarcısı, Süleymancısı, Adnancısı…

Hangisi daha makul?

Adnancısı mı İsmailağacısı mı? FETÖ mü Hizbullah mı? Diyanet mi AKP mi?

AKP bir kez daha kazanırsa, Türkiye ya Taliban ya da İran olma yoluna girecektir!

AKP bir kez daha kazanırsa, tarikatlar yerinde durmayacaktır!