Halkın iradesi ve saltanat sevdalıları

Emperyalizmden beslenenler Kraliçe 2. Elizabeth’in cenazesinde boy göstermeye hazırlanıyor. Yurtseverlik, bağımsızlık, laiklik, kamuculuk diyenler yeni bir cumhuriyet için kolları sıvadı. Saltanat ve monarşi tarihin kara sayfalarına gömülürken, halkın iradesi aydınlık bir geleceği yeniden inşa edecek.

İngiltere kraliçesi 2. Elizabeth’in vefatının ardından egemenler günlerdir gözyaşı döküyor, minnet ve vefa duygularını iletiyor. Devlet başkanları taziye mesajları yayınlıyor, İngiltere ve kimi başka ülkelerde ulusal yas ilan ediliyor. Bir kez daha monarşi ve saltanat sevdalıları sıraya girmiş durumda. Oysa İngiliz kraliyet ailesi dünya halkları için sömürgecilik, yağma ve barbarlığın merkezinde duruyor.

Yer altı ve yer üstü zenginlikleri emperyalistler tarafından yağmalanan dünya halkları için İngiltere Kraliyet Ailesi ve İngiltere Kraliçesi köleciliğin sembolü olmaya devam ediyor. Yüz yıllarca süren ve Afrika’dan Asya’ya, Amerika’ya uzanan dünyanın dört tarafında kölelik ve insan ticaretinin önemli merkezlerinden birinin Birleşik Krallık olduğu unutulmuş değil.

Emperyalist barbarlık bugün de devam ediyor. ‘’Dünya halklarına demokrasi götürmek’’ bahanesiyle on yıllardır ülkeleri işgal eden, girdiği her ülkeye kan ve göz yaşı götüren, savaş kışkırtıcılığı yapan emperyalizmin başat ülkelerinde, monarşinin, sistemin doğal ve etkin unsuru olması manidar.

Sözde çok demokratik İngiltere, cumhuriyet ile monarşi arası bir rejimi tercih ediyor. Ve Kraliçe 2. Elizabeth’in ölümü ile bir kez daha gündeme gelen yetki tartışmalarından anlaşılan o ki İngiltere’de kraliyet kurumu sembolik değil iktidar erkinin başat unsurlarından.

Sermaye sınıfı monarşi ile kol kola girmekten beis duymuyor. Kraliçe 2. Elizabeth’in ölümünün ardından Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, NATO gibi emperyalist kurumlar bayrakları yarıya indirip yas ilan ederken, devlet başkanları cenazede boy göstermek için yarışıyor.

Bugün cumhuriyet fikrini, halkın iradesine yaslanan bir rejimi savunmak yine sosyalistlere düşüyor. Britanya, İrlanda, İskoçya ülkelerinin sosyalist ve komünist partileri bütün bu tabloya karşın Kraliçe’nin ölümüne ilişkin yaptıkları açıklamalarda Cumhuriyet’e sahip çıkmaya, sermayeye ve sömürgeciliğe karşı mücadeleye çağırıyor.

Sosyalizmin ve sınıf mücadelesinin geri çekildiği bir dünyada sermaye sınıfının Cumhuriyet fikrini dahi taşıyamadığı ya da sırtında bir kambur olarak gördüğü ortaya çıkıyor. Bir dizi ülkede otoriter iktidarların varlığı bir yana, monarşiyi temsil eden kurumların halen güçlü birer politik kurum olarak varlığı ve saltanat meşru görülüyor.

Ülkemizde de yirmi yıllık AKP iktidarının cumhuriyet ile kavgası bugün rövanşist bir politik yaklaşımla tarihin ters yüz edildiği yeni bir dönemece girmiş durumda. İzmir’in kurtuluşunun yıl dönümünde AKP-MHP ittifakının Vahdettin’i dokunulmaz ilan etmesi saltanat ve hilafeti meşrulaştırma gayretinin bir uzantısıdır.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik ‘’ Kim Osmanlı Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti’ni kavga ettirmeye çalışıyorsa, milletin egemenlik hakları ile sorunu vardır.’’ diyerek Osmanlı ile Cumhuriyeti eşitlemeye çalışıyor. Kurduğu cümle baştan sona tutarsız. Cumhuriyetin mayasında saltanat ve hilafet karşıtlığı vardır. Milletin egemenliği ise Osmanlı’da mevzu bahis değildi. Osmanlı Hanedanlığı, kul ve tebaa olarak gördüğü halk (reaya) üzerinde, tanrının yeryüzünde ki temsilcisi olarak her türlü hükmü vermekte sınırsız ve tartışmasız yetkilere sahipti. Arapçadan dilimize geçen reaya aynı zamanda sürü anlamına gelmektedir. Sürü olarak görülen halkın herhangi bir söz hakkı ya da egemenliği söz konusu değildi.

Saltanatını korumak adına memleketi emperyalistlere teslim eden, ortaya çıkan direniş hareketini baltalamaya çalışan, memleket işgal altında iken İngilizlere yaranmaya çalışan Damat Ferit Paşa ve Vahdettin’in ise ayrıca hıyanet içinde oldukları gerçeğinin üzerini örtmek mümkün değil.

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Vahdettin’e sahip çıkarken söylediği‘’ Sizi kendi ecdadınıza sövdürmeye çalışan köksüzlere itibar etmeyin’’ şeklindeki ifadeleri ise baş aşağı durmaktadır. Farklı sınıfları ve farklı dünya görüşlerini benimsemiş her siyasi hareketin kökleri olduğu doğrudur. Siyasal İslamcı hareketin köklerinde İngiliz emperyalizmine hizmet vardır. Halkın egemenliğinin reddiyesi vardır. Saltanat ve hilafet özentisi vardır. 6. Filoyu kıble yapan eylemleri vardır.

Ancak bu ülkenin aydınlık birikimine sahip çıkan, Cumhuriyet’ten gerisine asla tamah etmeyecek, yurttaşlık haklarına sonuna kadar sahip çıkacak, emperyalizme ve gericiliğe boyun eğmeyecek milyonların köklerinde yurtseverlik, bağımsızlık fikri vardır.

Emperyalizmden beslenenler Kraliçe 2. Elizabeth’in cenazesinde boy göstermeye hazırlanıyor. Yurtseverlik, bağımsızlık, laiklik, kamuculuk diyenler yeni bir cumhuriyet için kolları sıvadı. Saltanat ve monarşi tarihin kara sayfalarına gömülürken, halkın iradesi aydınlık bir geleceği yeniden inşa edecek.

Tarihin tekerleği ileri doğru dönmeye devam ediyor; kraliçe öldü, yaşasın cumhuriyet.