Çulhaoğlu’nun ardından, bir mirasın izinden…

Geleneğimize sahip çıkarız. Geleneğimizdeki değerlerimizi, “eleştirel sahiplenicilikle” mirasımızın parçası sayarken, “kapsayarak aşmanın” görevi önümüzde duruyor. 68’den bugüne sosyalist mücadelede aklıyla yürüyen, sosyalist hareketin üretken kalemi, Marksist aydını Metin Çulhaoğlu’nu saygıyla anıyoruz.

Türkiye sosyalist hareketinin tarihini, bu tarihin önemli dönemeçlerini bilince çıkarmadan sosyalist hareketinin birikimi nasıl ortaya konabilir ya da değerlendirilebilir? Türkiye sosyalist hareketinin sahip olduğu birikim, dünden bugüne mücadele pratikleriyle, bu pratiklerin ideolojik ve teorik yeniden üretimiyle oluşmuş, geçmişten bugüne uzanan bir süreklilikle var olabilmiştir.

Süreklilik ve kopuş, sosyalist hareketin tarihsel birikiminin de işleyiş mekanizması. Belki kopuş yerine sıçrama kavramı daha açıklayıcı. Çünkü sosyalist hareketin tarihi “yenilik” adına sosyalizmden “kopuş” örnekleriyle de dolu.

Kopanlar, dönenler, yolunu kaybedenler, doğruda duramayanlar ve fenersiz kalanlar, bizim tarihimizin de bir parçası.

Çulhaoğlu, her şeyden önce Türkiye sosyalist hareketinde doğruda durmanın ‘ortodoksluğunun’ ve fenersiz yakalanmamak için üretkenliğin bir örneği olarak, anılmak durumunda. Kaba, vasat ve slogancı bir “ortodoksluk” değil, Marksist çizginin, bir mirasın güncelliğinin yeniden üretilmesinde, üretken bir kalem olarak Çulhaoğlu, sosyalist hareketin birikimi söz konusu olduğunda iz bırakan bir aydın olmuştur. Aynı zamanda Çulhaoğlu, bir “aydın” olarak, hep örgütlü bir politik mücadelenin de örneğini göstermiştir.

Türkiye’de sosyalizminin stratejik ilk yol ayrımında, Çulhaoğlu’nun özgün yeri, sosyalist devrimci siyasal hattın temsiliyeti ve yeniden üretimidir. Milli demokratik devrim çizgisinin karşısında sosyalist devrimci hattın hem 60’lardan bugüne temsiliyetinde hem de bu çizginin “sosyalist iktidar perspektifi” ile donatılarak bu hattın yeniden inşasında Çulhaoğlu’nun ismi kalın harflerle yazılmalıdır. Bugün sosyalist devrimci siyasal hattın, Türkiye sosyalist hareketinde ana hatlardan birisi haline gelmesi ve hatta politik kulvarda bugün sosyalist partiler arasında öne çıkan 3 parti tarafından temsil edilmesi, bu mirasın güncelliğinin ve sürekliliğinin somutluğudur. Sosyalist devrimci hattın yeniden inşasında 1980 öncesinde “Sosyalist İktidar” ve 1980 sonrasında “Gelenek” kollektiflerinde Çulhaoğlu’nun katkısı, imzası ve üretimi özel olarak belirtilmelidir.

Türkiye sosyalist hareketinin son 40 yılı, hem yeniden kuruluşların hem de likidasyonların tarihi olarak geçti. 80 darbesinin hemen ardından gelen reel sosyalizmin çözülüşü sonrası Türkiye solunun tarihinde yeni arayışlar, yolunu “Yeni sol”da bulurken, sonuç likidasyonlar olmuştu. Devrimci ve komünist hattın korunması ise “gelenek”e sahip çıkılarak ama hepsinden daha da önemlisi bu mirasın güncelliğinin yeniden üretimi ile oldu. Avrupa menşeili ideolojik ve teorik ithalatçılığa karşı Marksizmin ve Leninizmin kendi ülkemizde yeniden üretilmesinde Çulhaoğlu’nun katkısı, geleneksel solun ve ortodoks Marksist çizginin sürekliliğinde önemli bir rol oynamıştır. Yeni solun entelektüel şirretine karşı, geleneksel solun ve Marksist çizginin korunmasında ideolojik üretkenliğin önemi, bir kez daha vurgulanmalıdır.

Geleneğimizin, geleneksel solun mirasının ve sosyalist devrimci siyasal hattın bugüne taşınmasında ve temsil edilmesinde, ideolojik ve teorik zemin ortaklığı, politik ve örgütsel yaklaşımlar nedeniyle farklılaşılabilir. Politik ve örgütsel ayrışmalar, aynı zamanda ortak mirasın da yeni bir yol ayrımına neden olabilir, hatta ideolojik farklılaşmaları da beraberinde getirebilir. Nitekim, böyle de olmuştur. Çulhaoğlu’nun geleneğimizdeki yerini belirtirken, bu gerçeğin ifade edilmesi bir dürüstlük ve açıklık sayılmalı. Leninizmin ve sosyalist devrim hattının bu topraklarda yeniden üretilmesinde ayrıldığımız noktaların haklılığını ya da haksızlığını ise tarih gösterecektir.

Metin Çulhaoğlu’nun aramızdan ayrılması, Türkiye sosyalist hareketinin üretken bir aydınının ve Marksist bir kaleminin artık yazmaması demektir. Bırakılan boşluğun doldurulması, genç komünistlerin işidir.

Bugün komünistler, mirası ve geleneği, geçmiş Marksist üretimi yok sayarak değil, tam tersine bu birikimin üzerine basarak daha ileriye taşıyacaktır. Fazlalıkları atarak, eksikleri tamamlayarak, yanılgıları ortaya koyarak, doğruların altını çizerek… “Doğruda durmanın felsefesini” anlamak ve “bir daha fenersiz yakalanmamak” için yeniden ama yeniden ideolojik ve teorik üretimin önemini Çulhaoğlu’ndan örnek alarak…

Denizin sığ yerlerini göstermek için konulan işarete kerteriz deniyor. Çulhaoğlu da, işte, sosyalist siyasetin çoğu zaman kerteriz noktalarını işaretlemeye çalışmıştır. Açılırken, sığ sularda karaya oturmamak için. Son dönemdeki yazılarında bu kerteriz noktalarını göstermeye çalışıyordu. Yine, belki de, “Ortodoks Marksist” damarı tuttuğu içindir.

Geleneğimize sahip çıkarız. Geleneğimizdeki değerlerimizi, “eleştirel sahiplenicilikle” mirasımızın parçası sayarken, “kapsayarak aşmanın” görevi önümüzde duruyor.

68’den bugüne sosyalist mücadelede aklıyla yürüyen, sosyalist hareketin üretken kalemi, Marksist aydını Metin Çulhaoğlu’nu saygıyla anıyoruz.