CHP’nin vizyonu: Demokrasi makyajı altında neo-liberalizm

20 yıllık AKP iktidarı, bir karşı-devrim sürecinin adıdır. Kökten karşı çıkış yerine düzenin sürdürülebilirlik ve yenilenebilirlik arayışı, bugün ülkenin ve emekçilerin karşılaştığı temel sorunlara çözüm değildir, olamayacaktır. AKP eliyle kurulan rejimi restore etmeye çalışan CHP, karşı-devrimle hesaplaşmak yerine onunla helalleşmektedir!

İki önemli belge açıklandı. İlki CHP’nin başını çektiği altılı masa tarafından ilan edilen anayasa değişikliği önerisi. İkincisi ise doğrudan CHP lideri tarafından propaganda edilen vizyon belgesi.

Her iki belge de bugün muhalefetin ve özelde CHP’nin misyon ve vizyonunu ortaya koyuyor!

AKP’nin 20 yıllık ceberrut yönetimi altında gericiliğin karanlığının daha da arttığı ve emekçilerin yoksulluğunun katmerleştiği bir ortamda ilan edilen iki belge bugün emekçilere ve Türkiye’ye jan janlı paketle sunulan sermaye programından başka bir şey değildir!

İşin özünü tartışamıyoruz. CHP’nin değişiminden, enerjisinden, kapsayıcılığından, müzmin muhaliflikten güya çözüm üreten bir partiye dönüştüğünden bahsediliyor. Herkes polyannacılık oynuyor!

“AKP bir gitsin de” düşüncesi bugün ne yazık ki ölüm yerine sıtmayı, kırk satır yerine kırk katırı sanki tek seçenekmiş gibi emekçilerin önüne koyduruyor! Türkiye aydını, solcusu kafasını kuma gömüyor!

Bu tabloya itirazımız var. Bugün CHP’nin başını çektiği ve ördüğü siyaset yolu, ülkenin ve emekçilere örülmüş büyük bir tuzaktır!

Bu satırlardan, AKP iktidarına karşı muhalefete muhalefet yapan bir solculuk kimse çıkaramaz. Ve de, emperyalizm karşıtlığı adına yeni-yetmez-ama-evetçi siyasetin temsilcisi haline gelen “ulusalcıların” AKP destekçisi konuma düşmeleri de çıkmaz!

Komünistlerin, devrimcilerin ve solcuların, AKP’ye, sermayeye, emperyalizme karşı duruşu da mücadelesi de ortadadır. AKP’nin iktidara taşınmasında dün liberallerin doğrudan, bugün ulusalcı kesimlerin arkadan arkaya verdiği desteği yazmaya bile gerek yok. Komünistler, AKP gericiliğine ve diktatörlüğüne karşı dün de bugün de aynı kararlılıkla mücadeleyi sürdürüyorlar.

Ancak…

Ancak dün AKP’nin yaptıklarını bugün CHP gündeme getiriyorsa, işte burada durmak gerek. AKP’ye hayır, tek adam rejimine hayır, başkanlık sistemine hayır! Ancak 20 yıllık AKP iktidarı sadece tek adam rejimiyle özetlenebilecek bir sığlıkla ve çerçeveyle ele alınabilir mi?

O yüzden “saray rejimi” ya da “tek adam rejimi” kavramına hep mesafeli durduk. 20 yıllık karşı-devrim süreci, verili kapitalist sistemin üzerini örten burjuva demokratizmiyle sınırlı bir çerçeveyle ele alınabilir mi? Meselemiz sadece başkanlık sistemi midir?

Meselemiz sadece propaganda dili olarak etkili olan saray lafzı mıdır?

AKP ucube bir parti değildir, uzaydan falan gelmemiştir. Doğrudan sermayenin gerici ve çıplak diktatörlüğünü temsil etmiş, etmektedir. AKP’nin 20 yıllık iktidarı, sermayenin ve sermaye devletinin merkezileşme ihtiyacına denk düştüğü için başkanlık rejimine geçiş süreci yaşanmıştır. Padişahlık ile Cumhuriyet arasında, Meşrutiyet’e yakın bir rejim kurulmuştur. AKP, 1923 Cumhuriyeti’ni dönüştürmemiş, yıkmıştır, gerici bir rejim kurmuştur. Laiklik tasfiye edilmiş, Meclis tasdik kurumuna indirgemiş, kendine yontulmuş bir anayasa yapmış, dış siyaseti emperyalizmin doğrudan taşeronluğu anlamına gelecek bir şekilde baştan aşağı değiştirmiştir., Özal ile başlayan ülkeyi emperyalizme pazar haline getirme ve bütün ekonomik değerlerini peşkeş çekme AKP karşı devriminin alt yapısıdır. Bu altyapının üstüne bina edilen üst yapının düzenin bekası açısından yarattığı pürüzler nasıl giderilir ile her kapitalist ekonomi gibi duvara çarpan ekonomi nasıl düzeltilir tartışmasını izliyoruz.

Düzeltmek istiyorlar. Birileri revize etmek diğerleri onarmak! Bugün kayıkçı dövüşü budur ve Millet ile Cumhur, bu kayıkçı dövüşündeki iki düzen aktörü olarak karşımızdadır. İki düzen aktörü ya da sermaye sınıfının iki kanadı olarak kabaca bir tanım yapmak yanlış olmayacaktır. Çünkü CHP’nin açıkladığı vizyon belgesi, büyük/geleneksel/yerleşik sermayenin çıkarlarını temsil eden bir ekonomi politik yol haritasıdır.

AKP’nin 20 yıllık iktidarında sermaye sınıfının bütün kanatlarının çıkarlarına nasıl hizmet ettiğini iyi biliyoruz. Büyük sermayenin büyük karlar elde ettiği, İslamcı sermayenin büyütüldüğü, “beşli çete” denen grupların kollandığı, inşaat odaklı ekonomik modelin kimlere hizmet ettiği ortada. Emekçilerin değil. Uluslararası kapitalizmin krizi ile birlikte kapitalist Türkiye ekonomisinin girdiği kriz, bugün burjuvazi açısından da “aşılmak” isteniyor. AKP düşük faizli krediye ihtiyaç duyan ve ucuz/yoğun emekle var olan kesimleri temsil ederken, CHP büyük sermayenin programını ilan ediyor.

Kılıçdaroğlu, açıkladığı vizyon belgesiyle Türkiye’ye para akacak diyor, kirli değil temiz sermaye diyor, uluslararası finans kurumlardan kaynak bulduğunu söylüyor. Yatırım adıyla emperyalist finans kurumlarıyla uyumlu bir ekonomik modeli büyük bir buluşmuş gibi önümüze getiriyor. Endüstri 4.0, inovasyon, yatırım gibi süslü lafların altında aslında Türkiye’nin emperyalist finansa bağımlılığını, emperyalist tekellerin yatırım adıyla ülkemiz kaynaklarına hortum bağlamasını ve dış borçlanmayı alternatif politika diye yutturuyor!

Bu ekonomi politikası, neo-liberal ekonomi politikasıdır. Sosyal-demokratlıkla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Derviş-Babacan-Albayrak çizgisinin devamından başkası değildir. Kemal Derviş döneminin ürünü ekonomi programını AKP devam ettirmişti, bugün CHP bu programı güncelleyerek halkın önüne koyuyor!

Özelleştiren kamu kurumları? Kamuculuk? Planlama? Üretim? Emeğin hakları? Büyük sermayenin büyük karlarına el koyma?

Dış borca dayalı, sıcak paraya bağımlı ve inşaat odaklı AKP döneminden ne farkı var? CHP tarafından ilan edilen vizyon belgesi, dış borca dayanmayı ve sıcak paraya bağımlı olmayı sürdürmeyi ilan ediyor sadece! Sermayenin kirlisine hayır ama temizine evet ne demek? Sermayenin temizi olmaz; hepsinin kaynağında emek sömürüsü bulunmaz mı?

Yağma yok!

AKP, Türkiye Yüzyılı Vizyon Belgesi’ni açıkladı. CHP, İkinci Yüzyıl Vizyon Belgesini! AKP, MHP ve BBP ile birlikte “Cumhur” İttifiakı’nı kurdu, CHP, hepsi sağ partilerden oluşan “Millet” İttifiakı’nı. İsimleri ve programlarıyla birbirine paralel iki sağ cepheyle ülkemiz seçime gidiyor.

CHP tarafından açıklanan vizyon belgesi, Avrupa Birliği ve emperyalist finans kurumlarıyla uyumu merkeze koyan neo-liberal piyasacı ekonomi önerisinden başka bir şey değildir. Tıpkı bu belge gibi altılı masa tarafından ilan edilen anayasa değişikliği önerisinin de altını kazıdığımızda başkanlık rejiminin karşısına yarı-başkanlık sistemi önermek dışında yeni bir şey bulamazsınız. Gerisi demokrasi makyajıdır!

Dağ fare doğurmuştur. Güçlendirilmiş parlamenter rejim kodlamasıyla demokratik bazı taleplerle makyajlanmış piyasacı bir sermaye programı bugün emekçilerin önüne muhalefet olarak konmaktadır.

20 yıllık AKP iktidarı, bir karşı-devrim sürecinin adıdır. Kökten karşı çıkış yerine düzenin sürdürülebilirlik ve yenilenebilirlik arayışı, bugün ülkenin ve emekçilerin karşılaştığı temel sorunlara çözüm değildir, olamayacaktır. AKP eliyle kurulan rejimi restore etmeye çalışan CHP, karşı-devrimle hesaplaşmak yerine onunla helalleşmektedir!

Başörtüsü açılımı, neo-liberal piyasacı ekonomik açılım, sağ partilerle ittifak, emeğin yerine sermayenin çıkarlarının temsiliyeti, emperyalist dünya sistemiyle uyum ve karşı-devrimle uyum!

CHP, 1923’e, laikliğe, emeğe ve sola ihanet etmektedir!

Belki de CHP, hep böyleydi.

Solcular sol tarafa, sağcılar sağ tarafa geçmelidir!