Bir çift siyah eldiven ve sıkılı yumrukların hikayesi

Bütün bu olanlara rağmen onurlu spor emekçileri; Peter, Tommie ve John bize çıkış yolunu göstermektedir. Bütün olumsuzluklara, katliamlara karşı direnmek ve insanlığın ayaklar altına alınmış onurunu kurtarmak...

Bir çift siyah eldiven ve sıkılı yumrukların hikayesi

Deniz Düzgün

1968 yılının politik atmosferi, 1968 Mexico City Olimpiyatlarına da yansıdı. 1968 yılı; Fransa’da başlayan ve dünyanın tüm coğrafyalarına sirayet eden öğrenci hareketlerinin güç kazandığı ve Soğuk Savaşın tüm hızıyla devam ettiği yıl olarak beleğimizdeki yerini aldı. Ayrıca, Güney Afrika’da sürmekte olan ırkçılığa karşı, Amerika Birleşik Devletleri’nde örgütlenen Siyah Güç Hareketi, Amerika’daki siyasi atmosfere damgasını vurdu. 1968 Mexico City Olimpiyatlarında sporun ruhuna ters olan piyasacı gelişmeler de yerini aldı. Adolph ve Rudolph Dassler kardeşler rekabet içerisine girmişti. Adolph ve Rudolph kardeşlerin kurduğu; Adidas ve Puma markaları, sporculara büyük promosyonlar, paralar ödediler.

Peki Meksika’da neler yaşandı, neydi 1968 Mexico City Olimpiyarları’nı özel kılan olaylar zinciri?

Olimpiyatlar öncesi Meksika’da kaos hakimdi. Burjuva hükümeti, olimpiyatlar için harcanan 150 milyon doları emekçi halka fatura etmiştir. Ekonomik olarak zorum durumda olan emekçiler, öğrenciler ve halk tepkilerini sokağa dökülerek göstermiştir. Burjuva hükümeti ise bu tepkilere katliamla karşılık vermiştir.

2 Ekim 1968’de Mexico City’deki Plaza de Las Tres Culturas’ta toplanan 10 bin kişi, taleplerini haykırmaktadır. Akşama doğru, asker ve polis ortaklığında düzenlenen katliamda yüzlerce insan katledildi. Katliam bununla bitmedi; ölü bedenler kamyonlara doldurulup toplu mezarlara gömüldü. Burjuva medyası üstüne düşeni yapıp katliamın sorumluluğunu protestoculara yükledi. Burjuva medyasına göre tek suçlu haklarını arayan emekçiler ve öğrencilerdi. Olimpiyatlardan çok kısa bir süre önce gerçekleştirilen bu katliam, tarihe ‘Tlatelolco Katliamı’ adıyla yazılmıştır.

16 Ekim 1968’de 200 metre finalinde yarışan Amerikalı atletler Tommie Smith ile John Carlos ve onlara eşlik eden Avustralyalı sporcu Peter Norman yaptıkları eylemle tarihi ve spor tarihini baştan yazdılar.

Bir çift siyah deri eldiven! Eldivenin bir tekini Smith, bir tekini Carlos eline geçirdi; fakirliğe tepki göstermek için çıplak ayakla kürsüye çıktılar. Siyahların maruz kaldığı ırkçılık, fakirlik bir çift siyah deri eldivenle dışa vurulmuştur. Yumrukları havadadır. Avustralyalı atlet Norman ise kendi ülkesinin beyazların üstünlüğüne dayalı politikalarının açık bir muhalifi olarak yanı başındadır Smith’in ve Carlos’un. ABD milli marşı çalınırken, stadyumdaki herkes şok içinde üç cesur atletin eylemini izliyordu. Kazanan insanlıktı. Kazanan insanlık onuruydu.

Peter Norman, o dönem de siyahların hakkını savunan az sayıdaki beyazdan biriydi. Bu yüzden Norman ülkesine döndüğünde spor çevrelerince dışlandı. Atletizm kariyeri bitti. İşsiz kaldı, tehdit edildi. Önce, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olimpiyat komitesinden bu iki siyahi atletin atılması istenir. Bu talep reddedilse de ABD heyeti diskalifiye ile tehdit edilir. Bunun üzerine siyahi sporcular ihraç edilirler. Sporcuların olimpiyat köyünü terk etmeleri talep edilir.

Uluslararası olimpiyat komitesi başkanı Avery Brundage, bu eylemi olimpiyatların ‘’apolitik tutumuna’’ aykırı buldu. Oysa Brundage, 2. Dünya Savaşı döneminde Nazi sempatizanıdır. 1936 yılında Berin Olimpiyatlarında, ABD olimpiyat komitesinde görev yaptığında, Nazi selamına hissettiği yakınlığı ‘’ulusal simge’’ olarak dışa vurmuştur. 1936’da hiç kimse Nazi selamına itiraz etmemişti!..

Time dergisi üzerine düşen görevini; olimpiyat halkalarını, “daha kızgın, daha pis ve daha çirkin” başlığı ile kapağına taşıyarak yerine getirir. Meksika Burjuva hükümeti, askeri, polisi ve burjuva medyası üzerine düşenleri fazlasıyla yapmıştır. Bütün bu olanlara rağmen onurlu spor emekçileri; Peter, Tommie ve John bize çıkış yolunu göstermektedir. Bütün olumsuzluklara, katliamlara karşı direnmek ve insanlığın ayaklar altına alınmış onurunu kurtarmak… İşte budur karanlıktan aydınlığa çıkmanın yolu direnmek.

Ve insanlığımızın kurtuluş yolu emekçilerin sıkılmış yumruklarındadır!