Bilimsel sosyalizm

Marksizmin bir bilim olduğu sözünün doğruluğu toplumda pek kabul görmez; insanlar bunun bir propaganda unsuru olduğunu düşünür. Ancak Marks ve Engels’in kullandığı diyalektik yöntem, bunun tarihe uygulanmasıyla oluşturulan tarihi materyalizm ve kapitalizmin özü olan artı-değer teorisi -diğer yazdıklarını bir kenara bıraksak bile- önemli bilimsel açıklamalardır ve onları tarihin en önemli sosyal bilimcileri yapmaya yeter.

Acaba isminin önüne ‘bilimsel’ sıfatını alan başka bir ideoloji ya da toplumsal yapı var mıdır, bilmiyorum. Daha doğrusu sanmıyorum. Bilimsel milliyetçilik, bilimsel kapitalizm, bilimsel liberalizm… Söylemesi bile komik oluyor. O zaman neden böyle bir tamlama var?

En iyisi baştan başlamak. Biliyorsunuz, Marks ve Engels’in yaşamı bir yandan mücadele, bir yandan da teoriyi oluşturma çalışmalarıyla geçmişti. Sosyalizmin teorik alt yapısını kurarken, doğal olarak eşitlikçi bir toplum amacını yadsımamakla birlikte, özellikle içinde bulundukları toplumsal yapıyı doğru yorumlayamamaktan kaynaklanan ve bu nedenle sorunu çözümsüz hale getirenlerle de uğraşmaları gerekiyordu. Eugen Dühring de bunlardan birisiydi. Marks’la yaptıkları iş bölümünde Dühring’e yanıt verme Engels’e düşmüştü ve o da bunu yaparken Marksizmin temel ilkelerini de içeren kalınca bir kitap yazmıştı: Anti-Dühring. Önce Vorwärts gazetesinde parçalar halinde yayınlandıktan sonra 1878 yılında kitap olarak basılmıştı. Bildiğim kadarıyla ilk kez bu kitapta bir bölümün başlığı olarak ‘Bilimsel Sosyalizm’ tamlaması kullanılmıştı. Sonrasında 1880 yılında Paul Lafargue’ın isteğiyle kitabın üç bölümü bazı eklemelerle Ütopik ve Bilimsel Sosyalizm adıyla Fransızca olarak basıldı.

Engels burada “Sosyalizmi bir bilim yapmak için, onun gerçek bir tabana oturtulması gerekiyordu” dedikten sonra “Bu iki büyük buluşu, materyalist tarih anlayışını ve artı-değer yoluyla kapitalist üretimin sırrının çözümünü, Marks’a borçluyuz. Sosyalizm, bu buluşlarla bir bilim oldu. Bundan sonra iş, onun bütün ayrıntılarını ve ilişkilerini işlemekti” diye ekliyordu. Engels’in kitap boyu vurgusu iki yönlüydü; ilki bilimsel sosyalizmi ütopik sosyalizmden ayırmak, ikincisi de sosyalizmin neden bilim olduğunu göstermek.

Marksizmin bir bilim olduğu sözünün doğruluğu toplumda pek kabul görmez; insanlar bunun bir propaganda unsuru olduğunu düşünür. Ancak Marks ve Engels’in kullandığı diyalektik yöntem, bunun tarihe uygulanmasıyla oluşturulan tarihi materyalizm ve kapitalizmin özü olan artı-değer teorisi -diğer yazdıklarını bir kenara bıraksak bile- önemli bilimsel açıklamalardır ve onları tarihin en önemli sosyal bilimcileri yapmaya yeter. Bir düşünceye ‘bilimsel’ denilmesinin koşulu, bilimsel bir yönteme, deney ve gözleme dayanması, evrensel olmasıdır. Marksist teori bu koşulların tümünü yerine getirir. Marks ve Engels’in doğa bilimlerindeki eşdeğerleri Newton, Darwin veya Kopernik’tir. Ancak onlar bununla kalmamışlar, buluşlarının toplumu eninde sonunda nereye götüreceğini görmüşler ve bunun için gayret sarfetmişlerdir. Tıpkı bulduğu bir molekülün ilaç haline getirilmesi durumunda kimi hastalıkları iyileştireceğini görüp, bunu gerçekleştirmeye çalışan doğa bilimcileri gibi.

Sosyalizm için halâ birtakım katkılara gereksinim yok mu? Elbette var ama bu durumu periyodik cetvelin gelişimine benzetebiliriz. Rus kimyager Dimitri Mendeleyev 1869 yılında elementleri atom ağırlıklarına göre sıraladığında çok önemli bir bilimsel gelişmeye imza atmıştı. Fakat tabloda boşluklar daha doğrusu keşfedilmemiş elementler vardı. Ancak bu elementlerin atom ağırlıklarının ne olması gerektiği tabloya göre söylenebiliyordu. Gerçekten de yıllar içerisinde bu elementler bulunmuş ve tam da Mendeleyev’in öngördüğü özelliklerde olduğu görülmüştü. Sosyalizme de böyle bakılabilir; yani sosyalizm bir tercih değildir, Mendeleyev gibi boşlukların doldurulmasını beklemektedir.
Lenin de yazılarında önceleri “Marksizm yerine ‘bilimsel sosyalizm’ diyorlar. Oysa ülkemizde, Rusya’da, ‘bilimsel sosyalizm’ terimi aslında, açıktan Marksizm karşıtlarının kullandığı bir terimdir” (Bir Gazete Yazarının Notları, 1910)1 sözleriyle karşı dursa da sonraki yıllarda ‘Bilimsel Sosyalizm’ tamlamasını kullanmıştır (Marksizmin Üç Kaynağı, 1913). Bence bugün Türkiye’deki durum 1910 Rusya’sındaki gibi. Kendisini düzenli bir biçimde bilimsel sosyalist olarak tanımlayanlar, sınıf mücadelesini bütünüyle unutmuş, baş çelişkinin deyim yerindeyse ‘ifrata kaçan’ yorumuyla sınıf iş birliğinin en uç örneklerini verebilen, söylemlerinin faşistlerinkine çok benzediği bir noktaya gelen, ulusalcı kesimler. Tam da bu ve benzeri nedenlerle tamlamayı kullanmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum.
Sonuç: Evet, sosyalizm bilimseldir, üstelik tanımlamaya gereksinimi olmayacak kadar.

1Lenin Vİ. Edebiyat ve sanat Üzerine. Aksu E (Çev.), Payel, 2008.