Bilimsel araştırma mı, dedektiflik mi?

Elbette bilim insanları da doğrudan önlerine konan bir sorunla uğraşıp çözüm arayabilirler. İşte bu noktada bilim insanı-bilim teknisyeni ayrımına geliriz; var olan sorunu çözen bilim teknisyeni, sorun olmadığı yerde sorunu bulan ve çözen bilim insanı. Toparlayayım; dedektiflik, bilim teknisyenliği gibidir; bilim insanlığı ise bir üst aşamadır. 

Bilimcinin çalışmasıyla, dedektifin bir olayı incelemesi arasında hep bir koşutluk bulunmaya çalışılır. Ben bu konuyu ilk kez, lise öğrencisiyken Yalçın Küçük’ün bir konuşmasında duymuştum. Öğrenci olduğumu belirtmemin nedeni henüz o yıllarda bilimsel araştırmadan uzak olduğumu anlatmak için çünkü daha sonra pek çok araştırma el kitabında bu koşutluktan bahsedildiğini okudum; genellikle de bu düşüncenin Einstein’a ait olduğu söylenerek. Aslına bakarsanız Einstein’ın da öncesi vardır. Marcel Proust şöyle demektedir: “Ve bu dakikaya değin yüzünü kızartacak olan şeyler, örneğin bir pencerenin önünde hafiyelik etmek, hatta, kim bilir belki yarın belki ilgisiz kimselerin ağzından kurnazca laf almaya kalkmak, uşaklardan para karşılığı giz koparmak, kapıları dinlemek, artık ona eski metinleri çözümlemek, belgeleri karşılaştırmak gibi yalnızca düşünce kapsamına giren gerçek bir değerin, gerçeğin araştırılmasına özgü, bilimsel araştırma yöntemleri gibi görülüyordu.(1)

Proust’unki benim bildiğim en eski değini, belki daha öncesi de vardır. Ancak bilimcilik ve dedektifliğin ortak noktasının iz sürme olduğunu düşünürsek, tarihçi Carlo Ginzburg’un “İnsanoğlunun entelektüel tarihinde en eski davranışın, yere çömelmiş, avının bıraktığı izi inceleyen avcı olduğu(3) sözlerini düşünmek gerekir. Elbette avcılığın sadece hayvanı öldürmek değil, onu yakalayabilmek için alışkanlıklarını bilmek, bıraktığı izleri doğru okuyarak onu takip edebilmek olduğunu da unutmadan.

Bilimsel araştırma-dedektiflik bağlantısı hakkında çok şey söylenmiş olmasına karşın bu benzerliği Yalçın Küçük kadar aktif olarak kullanarak “üniversitelerde bilim felsefesi dersinde Sherlock Holmes(2) okutan olmuş mudur, bilemiyorum.

Görüldüğü gibi konuyla ilgili azımsanamayacak bir literatür var ama acaba gerçekten durum böyle mi? Öncelikle ortak noktaya bakacak olursak, hipotezleri sürekli sınamak, onları daha önce bilinen gerçeklerle değerlendirmek, desteklenmeyenleri bırakmak, bilim insanlarıyla dedektiflerin ortak davranışı. Ancak bu benzerliğin de kendi içerisinde alt grupları vardır. Gamze Yücesan Özdemir şöyle açıklıyor: “İyi polisiye romanlarda ve polisiye dizilerde genellikle iki ayrı düzen, iki ayrı bakış açısı aynı anda yer alır. İlki düzen içi, bir anlamda “resmi” bakış açısıdır. Bu bakış açısında cinayeti çözmeye çabalayanlar sürekli ipucu toplar. Bir taşın altı, bir yastığın ucu… Her şey verili gizemi çözmek için bir çıkış noktasıdır. Dedektifler tanıklar ve kanıtlar arasında koşturur dururlar. İkinci bakış açısı ise düzen karşıtıdır. Burada normal olanın dışında bir iki iz bulunur ve akıl yürütülür. Sonuç toplanan kanıtların ve dinlenen tanıkların zorunlu uzantısı değildir. Eksik parçaları tamamlamak yerine mekanizma çözülür. Birbirinden kopuk olay parçaları görünmez olanı görünür kılmak için kullanır. Sonuç olarak düzen içi yaklaşım kaybeder.(4)

Ancak buraya kadar aktardıklarıma bakılıp da bilimciyle dedektifin yaptıklarının bütünüyle aynı olduğu düşünülmesin. Dedektif ortada var olan bir sorunun üzerine gider ve çözüme ulaştırır. Bilim insanı ise kimsenin doğruluğundan kuşkulanmadığı bir konuda sorun olduğunu düşünerek işe başlar. Deyim yerindeyse ‘sorunsuz bir yerde sorun yaratır’. Dedektifin ise sorun önünde duruyordur.

Elbette bilim insanları da doğrudan önlerine konan bir sorunla uğraşıp çözüm arayabilirler. İşte bu noktada bilim insanı-bilim teknisyeni ayrımına geliriz; var olan sorunu çözen bilim teknisyeni, sorun olmadığı yerde sorunu bulan ve çözen bilim insanı.

Toparlayayım; dedektiflik, bilim teknisyenliği gibidir; bilim insanlığı ise bir üst aşamadır.

 

(1)Swann’ın Bir Aşkı, Marcel Proust, Can Yay., Çev.: Tahsin Yücel, 1983.

(2)İsyan, Yalçın Küçük, İthaki Yay., 2005.

(3)Halkın Bilim Tarihi, Clifford D. Conner, Tübitak Yay., Çev.: Zeynep Çiftçi Kamberoğlu, 2013.

(4)https://sol.org.tr/yazar/sherlock-holmes-once-teori-der-27956