BAŞYAZI | Rusya düşman, NATO müttefik mi?

12 Eylül askeri darbesi ABD’nin “our boys”ları tarafından yapılmıştı. 15 Temmuz darbe girişimi bir Amerikancı darbe girişimiydi. Şimdi Ukrayna’yı gösterip, NATO’culuk propaganda ediliyor. Türkiye sağı budur!

Ukrayna’ya yönelik Rusya’nın başlattığı askeri operasyonun Türkiye siyasetindeki yansımaları ele alınmayı hak ediyor. Başta AKP iktidarı olmak üzere ancak bir bütün olarak Türkiye sağının siyasi ve ideolojik yalpalaması ve tutarsızlığı, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlatmış olduğu savaş vesilesiyle bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Nato mermer, nato kafa zihniyeti aynen devam ediyor. Deyimin NATO ile ilgisi elbette yok, ancak NATO’culuk söz konusu olduğunda sağın sığlığını göstermesi bakımından deyim tam yerine oturuyor.

Türkiye sağını belirleyen iki temel olgu bulunmaktadır. Bunlardan birincisi anti-komünizm diğeri de hamasetten öteye geçmeyen “batı karşıtı, milli ve yerli” söylemin tam tersine emperyalizmle bağımlılıktır. Sağın, Ukrayna gündemindeki tutumu ve söylemine yakından bakıldığında tezatlık, çelişki ve tutarsızlık karışımı bir sığlık hali, tam da bu iki nitelik dolayısıyla, bir kez daha karşımıza çıkıyor.

“Montrö Boğazlar Sözleşmesi ülkenin garantisidir ve bu yüzden Kanal İstanbul’a hayır” diyen emekli amiralleri içeri atan AKP, şimdi Montrö Anlaşması’na sarılmış durumdadır. Montrö Sözleşmesi’nin Türkiye’nin egemenliği açısından önemli bir uluslararası anlaşma olması, AKP’nin aklına bugün geliyorsa, dün bunu diyenleri hapse attırması ya da kovuşturmasına ne demeli? Ama bundan daha önemlisi, uluslararası siyaset gerçeği ortadayken, rant uğruna hala Kanal İstanbul ısrarını kendileri açısından nasıl değerlendirecekler?

Türkiye sağı tutarsız ve komik. Meral Akşener’in Ukrayna gündemi dolayısıyla gündeme getirdiği talepler sağın siyasi tartışma konusu oldu. Öz itibariyle Akşener şunları dile getirmiştir: “Rusya’ya karşı olunmalı, S-400’ler geri verilmeli, Akkuyu millileştirilmeli”. “Putin’in gölgesine özenen yavru tek adamlar” sözüyle de meseleyi Erdoğan’a bağlamıştı. Millet İttifakı’nın bir bileşeni olan İyi Parti Genel Başkanı Akşeneri’i, AKP yandaşı kalemler Amerikancılıkla suçlamaya başladılar. Millet İttifakı’nı Amerikan mandacısı ilan ediverdiler. Ama Türkiye’nin sadık bir NATO üyesi olduğuna dönük tek bir laf etmezken, övündükleri SIHA’ların Ukrayna’nın elinde Rusya’ya karşı kullanılmasını övünerek yazıyorlar!

Öncelikle, Meral Akşener tarafından dile getirilen görüşler, Türkiye sağının ortodoks ya da alışılmış yorumundan başka bir şey değildir. Türkiye sağı, dünden bugüne kadar hep NATO’nun yanında yer almış, NATO her zaman Rusya düşmanlığı gerekçe gösterilerek meşrulaştırılmaya çalışılmıştı. Eskiden komünizm karşıtlığı üzerinden yürütülen bu geleneksel siyaset bugün aynen devam ediyor. O açıdan, Meral Akşener’e yüklenen AKP yandaşı kalemler, kendilerinin durduğu yerin neresi olduğuna bakmadan konuştukça ya bir cehalet ya da tam bir manipülasyon örneği sergiliyorlar.

AKP’nin iktidar süreci hatırlanmalı. Bizim emperyalizm dediğimiz, kendilerinin ise batı dediği güçler tarafından büyük bir destekle iktidar oldular. Erdoğan, Soros’la bile görüşmüştü. Ülkenin bütün işletmelerini, şirketlerini, madenlerini vs. yabancı sermayeye satan bizzat AKP iktidarı idi. Söz konusu ekonomi olunca buna ‘yatırım geliyor’ diye açıklayanların bugün kendi muhalefetini Amerikancılıkla suçlaması tuhaf oluyor.

Abdullah Gül, Rusya’nın müdahalesini bölgeye ve özelde Türkiye’ye bir tehdit diyerek açıkladı. Tescilli gerici Yusuf Kaplan, bu savaşın yükselen Türkiye’nin önünü kesmek için yürütüldüğünü söyleyecek kadar ileri gitti. Karar Gazetesi yazarları, Rusya’nın düşman, İran ve Yunanistan’ın rakip ve potansiyel düşman, Ukrayna ve Gürcistan’ın ise müttefik ülke olduğunu açık olarak yazmaktadırlar. Türkiye’nin NATO üyesi olmasının gereklerini ve erdemlerini anlatıyorlar. Erdoğan, “NATO’nun kararlı durmadığını” söylerken, Rusya’nın bu müdahalesine karşı, tarafını ortaya koymuyor mu? Bütün yandaş basın sabah akşam Rusya karşıtı ve Ukrayna yanlısı batı kaynaklı haberleri köpürterek verirken birbirlerini Amerikancılıkla suçlamak çelişki değil mi?

Kırım söz konusu olduğunda geleneksel Rus düşmanlığı, Türkiye sağının ezberi olmaya devam ederken, Kırım’ın zaten özerk olduğunu hiç gündeme getirmediler. Nazi artığı bir iktidarın Ukrayna’da batı tarafından bir darbeyle iktidara taşınması gerçeğine dokunmuyorlar bile. Ama söz konusu Türkiye’de FETÖ olunca, FETÖ’nün arkasındaki güç kimdi sorusu unutuluyor ya da söylenmiyor bile.

Ayrıca kimse NATO’nun genişlemesini konu bile yapmıyor. Varşova Paktı’na karşı kurulduğu söylenen NATO’nun Varşova Paktı bittikten sonra bile kendisini sürdürmesinin anlamını kimse yorumlamıyor. NATO, Doğru Avrupa’da adım adım genişleyerek, Rusya’ya karşı askeri üslerle yerleşirken NATO’nun bir savaş örgütü olduğu unutturuluyor.

Bizim iddiamız sade ve basit: Türkiye’de siyasal İslamcılar ve faşist hareket, NATO’nun gladio örgütlenmesinin bir parçası ve konsepti olarak bugünlere geldiler. O yüzden Meral Akşener başta olmak üzere sağın bir bütün olarak NATO’cu olması bizleri şaşırtmıyor.

Ama biraz geriye gitmemiz, hafızaları tazelemek gerek.

ABD ve AB emperyalizmi açısından kendi çıkarlarını tehdit eden herkese dönük neler yapabileceklerini çok yakın tarihte görmedik mi?

İnönü’nün “yeni bir dünya kurulur, Türkiye’de içinde yer alır” sözünü niye söylediğini unuttuk mu?

Kıbrıs gündeminde, ülkemize silah ambargosunu koyan bizzat emperyalizm değil miydi?

Çok daha yakın tarihte, Türkiye’ye Patriot hava savunma sistemlerini vermeyen bizzat ABD değil miydi? S-400’leri Türkiye uzaydan almadı. S-400 sistemlerini alan AKP iktidarına karşı bizzat AKP’li bakanlara yaptırım kararını alan ABD emperyalizmi ne çabuk unutuldu? Halk Bankası ve Rahip Brunson gündemlerini bu kadar çabuk mu unuttular?

Bütün bunlardan daha önemlisi, 15 Temmuz darbe girişiminin faili FETÖ’nün bizzat ABD emperyalizminin piyonu olduğunu söyleyen siz değil miydiniz?

Millet İttifakının neredeyse bütün bileşenleri Türkiye’nin yüzünü batıya dönmesinden yana. Meral Akşener, batının Rusya karşıtlığı üzerinden kendince hükümeti sıkıştıracağını ve batıya şirin gözükeceğini düşünmüş olabilir. NATO’cu yandaş kalemlerin Meral Akşener’in bu sözlerinden bu kadar çok gocunmasının nedeni budur. Keza Millet İttifakı’nın önemli bileşenlerinden olan DEVA Partisi’nin ABD ve AB finans merkezleriyle uyumlu bir ekonomik çizgiyi savunduğunu bilmeyen yok. Şaşırtıcı değil.

Cumhur İttifakı’nın da en az Millet İttifakı kadar NATO’cu ve Amerikancı olduğunu 20 yıldır görüyoruz. Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığını yürütenler, NATO’nun önemli askeri gücü olmaktan övünenler, ABD’yi stratejik müttefiklik olarak görenler AKP’den başkası değildir.

Övünülen SIHA’ların üreticisi Bayraktar’ın, Rusya karşıtı açıklamaları ortada. Ukrayna’ya SİHA satışı yaparak, ABD emperyalizminin çıkarlarına paralel bir askeri adım ile siyasal söylem yan yana geldiğinde Meral Akşener’in Amerikancılığı kadar AKP’lilerin de Amerikancılığı bir ve aynı şeydir! Unutulan ise Ukrayna’da SIHA’ların koruduğu Nazi kırması faşist güçler!

Ülkemiz bugün Rus ya da İran tehdidi altında değildir. Tersine her iki ülke ABD ve AB emperyalizminin hedefi halinde! Gürcistan’da “gül devrimi” yapan ABD, Ukrayna’da “turuncu devrim” yapan ABD. 15 Temmuz darbesinin arkasında ABD olduğu herkes tarafından bilinirken Rusya ve İran’ın hedefe oturtulması, Ukrayna ve Gürcistan’ın ise dost ülke olarak kodlanması nasıl bir çelişkidir!

Unutulmasın, Ukrayna’daki sağcı Meydan darbesi ile Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişiminin arasında Çin Seddi yok!

Kaldı ki, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Rusya ve İran’ın nasıl adım attıkları bir kez daha hatırlanmalıdır! Kimlerin 15 Temmuz sırasında sessiz kaldığı kimlerin Türkiye’yi uyardığını sadece hatırlatıp geçmek isteriz.

S-400’leri Rusya’dan alıp, Rusya düşmanı olabilmek!

İsrail’in yayılmacı işgalci siyasetinin karşısında duran İran’ı düşman görüp, Filistinci kesilmek!

FETÖ darbesine karşı 15 Temmuz’u milli gün ilan edip, NATO’yu övebilmek!

Gerçekten Türkiye’yi tehdit eden kim? Türkiye’yi hangi emperyalist ülkeler sömürüyor? Türkiye sağının sığlığı, hamasetle ve yalanla örtülüyor. Bu örtünün kaldırılması gerek!

Yugoslavya, Libya, Irak, Afganistan, Suriye örnekleri duruyor. Buralarda ABD ve AB bombaları patlarken, “savaşa karşıyız” demeyenler bugün savaş karşıtı kesiliyorlar. Suriye’de ölen sivilleri, cihatçı terörün emperyalizm tarafından nasıl kullanıldığını söylemiyorlar. Ukrayna’da sendika binasında diri diri insanları ateşe veren, Donbas bölgesinde 13 bin insanın katledilmesinin sorumlusu olan Nazi artıklarını görmezden geliyorlar. Afganistan’da ve Suriye’de cihatçı terörün, Ukrayna’da Nazici paramiliter güçlerin, ülkemizde FETÖ’nün iplerini elinde tutanların kim olduğunu unutturmak istiyorlar.

Emperyalizm, hegemonyasını kuruyor ve yayılıyor. En çok kullandığı yöntem 5. Kol faaliyetidir. Propaganda, şantaj, tehdit, tezgâh, iç işlerine müdahale, olmadı yaptırım, yetmezse darbe, bu da işe yaramazsa doğrudan askeri müdahale.

Ukrayna’nın son 30 yıllık hikayesini yazmadan, NATO’nun, ABD’nin ve AB’nin çevirdiği dolapları görmeden Ukrayna gündemi anlaşılamayacağı gibi ülkemizin tarihini unutup NATO’dan müttefik, Rusya’dan düşman çıkarmak mandacı zihniyetidir! Türkiye sağı budur!

12 Eylül askeri darbesi ABD’nin “our boys”ları tarafından yapılmıştı. 15 Temmuz darbe girişimi bir Amerikancı darbe girişimiydi. Şimdi Ukrayna’yı gösterip, NATO’culuk propaganda ediliyor. Türkiye sağı budur!

Biz Türkiye’nin bağımsızlığından ve egemenliğinden yanayız! Bunun yolu ise emperyalizmden kopuştan geçmektedir!

Burada yazılanlardan hokus pokusla “Rusçuluk” çıkarmak isteyenler olursa ve bizleri “eski moda ve romantik Marksistler” olarak görenlere son sözümüz şudur: Sovyet mirasını yağmalayarak oligarklar rejimi kuran, Rusya’da kapitalist restorasyonun temsilcisi Putin iktidarı, sosyalizmi değil sizin savunduğunuz sistemi temsil etmektedir!

Gerçeklere takla attırmayı bırakın! Reel siyasetse, reel siyaset!