BAŞYAZI | Menderes’i referans alarak güçlendirilmiş parlamenter rejim kurulamaz!

1961 Anayasası, 10 yıllık Menderes iktidarının bir daha yaşanmaması için yazılmıştır. 1961 Anayasası’nın reddiyesi, Erdoğan tarafından temsil edilen Menderes çizgisinin sahiplenilmesidir. Menderes referans alınarak, bu ülkenin demokratikleştirilmesi mümkün değildir!

6 partinin imzaladığı ve duyurduğu Mutabakat Metni, düzen muhalefetinin niteliğini, niyetini, hedefini açık ve somut olarak göstermiştir. 1921 Anayasası’nı referans gösteren, 1961 Anayasası’nı ise karşıya alan bir mutabakat metni ile karşı karşıyayız. İki anayasa metnini karşı karşıya koymalarının bir hinliği bulunuyor. Buna geleceğiz; ancak baştan söylemek gerekirse 1961 Anayasası’nı reddetmek Menderes’i referans almaktır! Hinliğin büyüğü ise başka bir yerdedir!

1921, 1924, 1961 anayasaları arasındaki farklar başka bir yazının konusu. Doğaldır ki, bu anayasa metinlerini değerlendirirken dönemin şartlarını ve siyasi ihtiyaçlarını bilerek bir değerlendirmeye tabi tutmak gerek. 1921 Anayasası, özgün bir dönemin ürünüdür ve egemenliğin kayıtsız şartsız milletindir şiarı üzerinden Ankara’daki Meclis’i merkeze alan, bütün yetkileri bu Meclis’e veren bir metin olarak görülmelidir. 1921 Anayasası’nın ruhu, Osmanlı saltanatına yani monarşiye karşı milletin iradesinin öne çıkarılmasıdır. Özgündür; yargı, yasama ve yürütmeyi tek elde toplaması, ulusal kurtuluş savaşı koşullarının sonucu olarak, Cumhuriyet’e giden yolda, saltanata ve işbirlikçiliğe karşı millet egemenliği başa yazması nedeniyledir.

Ancak Mutabakat metnini imzalayanlar, saltanata ve tek adamlığa karşı milli egemenliği vurgulayan metnin bu özelliğini değil başka şeyleri görmektedir. 1921 anayasasını referans almalarının nedeni Osmanlı hanedanlığına karşıtlık değil, tersinden Birinci Meclis’te İslamcı siyasetin varlığı ile ilgilidir. Hinlik buradadır ve bu zihniyet bizzat CHP tarafından da kabul görmüştür.

1961 anayasasından “vesayet rejimi” anlamı çıkararak 1921 anayasasından ise saltanat karşıtı cumhuriyetçiliği görmeyip hem Osmanlıcı hem hilafetçi hem de tarikatlara özgürlük özlemcilerinin tutumuyla karşı karşıyayız. Ama daha önemlisi 1921 anayasasında yargı, yürütme ve yasamanın Meclis’te tek elde toplanması gerçeği karşısında bugün denge ve denetleme adıyla cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkışın gerekçesi olarak 1921 anayasasını göstermek ise işin başka bir garabet boyutudur!

Açık ki, hem cehaletten hem de dincilikten bahsediyoruz!

1921 ve 1924 Anayasasında kendini gösteren özgünlük, Adnan Menderes iktidarı döneminde ise tersine işleyen bir nitelik kazanmıştır. Menderes, devrim, Cumhuriyet ve kuruluş sürecinin olağanüstü koşullarında ortaya çıkan devlet yönetimini, istibdat rejiminin kuruluşuna koşmuştur! Yargıyı, yürütmeyi ve yasamayı kendinde toplamaya kalkarak ülke tarihinin en karanlık dönemine imza atmıştır.

1961 Anayasası ise Menderes’in istibdat rejimine karşıtlık olarak ortaya çıkan bir anayasa metninden başka bir şey değildir. 1921 anayasası Osmanlı saltanatına, 1961 anayasası ise Menderes’in tek adam yönetimine karşı ortaya çıkan metinlerdir! Diyalektik tam da budur!

Bu açıdan bugün Erdoğan istibdatına karşı bir anayasa arayışı olacaksa, 1961 anayasasını “darbe anayasası” söylemi kılıfıyla karşıya alınması tarihi okumanın ters yüz edilmesidir. Çünkü 1961 Anayasası’nın ruhu ile bugün Millet İttifakı’nı ruhu taban tabana zıttır. Bugün ülkemizin görece ileri bir adımı sayılması gereken 1961 anayasasına yönelik Millet İttifakı’nın reddiyeci tavrı büyük bir çelişkidir. Hem tek adam rejimine karşı çıkacaksanız, hem de Menderes döneminin istibdat rejimine karşı düzen siyasetinin çok sevdiği kavramlarla ifade edersek kuvvetler ayrılığı, denge ve denetleme gibi işlevler yüklenen 1961 anayasasını karşıya alacaksınız, devrim koşullarının ürünü olan yürütme, yargı ve yasamayı tek elde toplayan 1921 anayasasına sarılacaksınız!

Olmaz.

Millet İttifakı bileşenleri, güçlendirilmiş parlamenter rejim söylemi altında büyük çelişki ve tutarsızlık içindedir. Ancak asıl dert, 1961 anayasasının ilerici özüdür. Ve aynı şekilde 1921 Meclis’ini işaret ederek özünde İslamcı siyaseti meşrulaştırma arayışından başka bir şey değildir. Bu hinlik görülmeden Millet İttifakı’nın kodları çözülemez!

1961 Anayasası, 10 yıllık Menderes iktidarının bir daha yaşanmaması için yazılmıştır. 1961 Anayasası’nın reddiyesi, Erdoğan tarafından temsil edilen Menderes çizgisinin sahiplenilmesidir. Menderes referans alınarak, bu ülkenin demokratikleştirilmesi mümkün değildir!

Şimdi Menderes dönemine bakalım ve Erdoğan iktidarına hatırlayalım:

Menderes iktidarı Amerikancıdır. NATO’ya girmek için Türk askerini Kore’ye gönderen Menderes iktidarıdır. Bunu protesto eden Barışseverler Cemiyeti’ni kapatan ve Behice Boranların hapse atıldığı dönemdir. Nazım’ın vatandaşlıktan çıkarılmış, 51 tevfikatıyla yüzlerce komünist tutuklanmıştır. İşçi sınıfı partisini ve sosyalist siyaseti yasaklamak için 141 ve 142 bu dönemde ağırlaştırılmıştır. 1952 yılında NATO’nun isteği üzerine yurt içinde sola, ilericilere ve aydınlara karşı terör estirmek amacıyla, komünizme karşı gayri-nizami harp yapacak Seferberlik Tetkik Kurulu, daha sonraki adıyla Özel Harp Dairesi  bu dönemde kurulmuştur. Sendika kurma özgürlüğü ve grev hakkı tanınmamıştır. CHP malları hazineye aktarılmış, Halkevleri’nin ve Köy Enstitüleri’nin kapatılmıştır. Ülke tarihinin en karanlık günlerinden birisi olan  “6-7 Eylül olayları” bizzat iktidar tarafından tertiplenmiş, suç aydınlara ve komünistlere atılarak onlarca solcu aydın tutuklanmıştır. Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni bu dönemde verilmiştir. Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası’nın bu dönemde çıkarılmıştır. Bazı traktör ve basma fabrikalarının özelleştirilmesi veya kapatılması, ülkemizin ilk uçak ve uçak motoru fabrikalarının, Eskişehir tank fabrikası ve Kırıkkale silah fabrikasının NATO standartlarına uymadıkları gerekçesiyle kapatılması hep bu dönemde olmuştur. Muhalefetteki CHP Genel Başkanı’nın yurt gezilerine saldırılmış, muhalif yazarlar tutuklanmış, basın sansürlenmiş, her türlü demokratik muhalefeti engellemek üzere beş kişiden fazla yan yana yürümeyi bile yasaklayan Tahkikat Komisyonu bizzat Menderes döneminde kurulmuştur.

1961 Anayasası işte bu sürece bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bugün 1961 Anayasasını karşıya almak özünde Menderes döneminin sahiplenilmesidir. İşin birinci boyutu budur.

İşin ikinci boyutu da, yukaradaki kısa Menderes dönemi ile bugünkü Erdoğan dönemi arasındaki benzerliktir. Hem Erdoğan’a diktatör diyecekseniz hem de Menderes’i öveceksiniz! 1961 anayasasını karşıya alarak, bu anayasaya “vesayet rejimi” tanımı yapmak tarihten, siyasetten ve toplum bilimden nasibini almamaktır!

Tam da bu yüzden bir daha anayasa çiğnenmesin diye 1961 Anayasası ile anayasa Mahkemesi kurulmuştur. Devletin kanalı, iktidarın borazanı olmasın diye TRT özerk olmuştur. Üniversiteler bilimin kürsüsü olsun, iktidar tarafından belirlenmesin diye üniversiteler özerk kılınmıştır. Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuş, temel hak ve özgürlükler daha fazla vurgulanmış, Meclis’in yetkileri artırılmıştır.

Bunlara vesayet rejimi deyip, Mutabakat metninde benzerlerini savunmak ise cehaletin bir başka örneğidir!

Bugün tek adam rejimine karşı çıkıp, 1961 anayasasının reddiyesi ile Menderescilik yapılması büyük bir çelişkidir.

Büyük bir hinliktir, tuzaktır, sinsiliktir!

Ülke tarihinin Menderes-Özal-Erdoğan dönemleri aynı çizgidir. Bugün Erdoğan rejimiyle hesaplaşmak bu çizgiyle hesaplaşmaktan geçer! CHP, bugün kendi tarihini ama asıl önemlisi bu ülkenin ilerici değerlerini satmaktadır!