‘Azmettirici Selman’ unutuldu, yaşasın ‘Kardeşim Selman’

Demirel’in “dün dündür, bugün bugündür” düsturunun en önemli temsilcilerinden AKP iktidarı çok değil 3,5 sene sonra çark etti ve “Kimse bu meselenin kapatılacağını aklından dahi geçirmesin” denilen dava 7 Nisan 2022’deki duruşmada, Adalet Bakanlığı'nın olumlu görüşü üzerine Suudi Arabistan’a devredildi.

‘Azmettirici Selman’ unutuldu, yaşasın ‘Kardeşim Selman’

Alev Doğan

“Bazı ülkelerin adını burada zikredeceğim, kendilerini de dürüst olmaya davet edeceğim. Suudi Arabistan aynaya baksın. Yemen’i bu hale kimler getirdi? Yemen şu anda ne durumda? On binlerce insan Yemen’de ölmedi mi? Ey Suudi Arabistan, siz önce bunun hesabını verin. Şu anda yemen fakru zaruret içerisinde. Her tarafı yerle yeksan ettiniz, bunun hesabını verin. Kalkıp da bizim Suriye’nin birliği beraberliği için attığımız, terör örgütlerine karşı verdiğimiz bu mücadelede siz bize laf edemezsiniz, konuşamazsınız.”

Devletin kurumu olmaktan çıkıp iktidarın arka bahçesine dönen ve AKP’nin propaganda ofisi olarak işlev gören TRT’ye göre Arap basınında geniş yankı bulan bu sözlerin sahibi Erdoğan. Söylendiği tarih ise 2019’un Ekim ayı.

“Türkiye-Suudi Arabistan yakınlaşmasını çekemediler!” başlıklı ve iki hafta öncesine ait haber ise Yeni Akit’e ait. Haberin içeriğinde ise şu bilgiler var: “Türkiye’nin attığı adımları adeta izleyen Yunanistan rahat durmamaya devam ediyor. Son olarak Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki yakınlaşmadan rahatsız olan Batı kuklası Yunanistan apar topar harekete geçti. Suudiler ile hemen bir araya gelen Atina yönetimi peş peşe anlaşmalara imza attı.”

Bir de Erdoğan’ın 2019 Eylül’ünde Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili The Washington Post’ta yazdığı makaleye bakalım:

“Suudi gazetecinin ölümünün tüm yönleriyle aydınlatılıp aydınlatılmayacağı, çocuklarımızın nasıl bir dünyada yaşayacağını belirleyecektir. Yönetimim, ilk günden itibaren bu konuda tam şeffaflık politikasını benimsemiştir. Geride bıraktığımız bir yıllık dönemde istihbarat ve emniyet teşkilatlarımız ile diplomatlarımız ve savcılarımız, meselenin takipçisi olarak muhataplarıyla iş birliği yapmış; ulusal ve uluslararası kamuoyunu aydınlatmak için gereken adımları atmışlardır.  Cemal Kaşıkçı’yı Suudi Arabistan’ın İstanbul başkonsolosluğunda katledip, cesedini parçalara ayıranlar, devletlerine ve milletlerine değil; Suudi Arabistan devletinin içinde yuvalanmış bir çetenin çıkarlarına hizmet ediyordu. Bunun aksine inansaydık yaşanan olayı ikili bir ihtilaf olarak değerlendirebilirdik. Ancak Kaşıkçı cinayetini siyasetin değil, adaletin konusu olarak görüyor; adaletin ise ancak ulusal ve uluslararası mahkemeler eliyle tecelli edeceğine inancımızı koruyoruz.”

BİR DARGIN, BİR BARIŞIK

Yukarıda alıntıladığımız satırlar ne bir iddia ne de manipüle edilip yeniden servis edilen olgular. Basit bir internet taraması ile herkesin rahatlıkla ulaşabileceği, açık kaynaklardan derlenmiş, AKP’nin dış politikadaki tutarsız adımlarını resmeden, bizzat Erdoğan’ın ağzından, kaleminden çıkan açıklamalar. AKP’nin bir öyle, bir böyle siyaseti izlediği dış politikadaki gelişmelere ayak uydurmak belki de en çok yandaş için zor.

2013’te İhvancıların Mısır’da iktidardan indirilmeleri ile başlayan Türkiye-Suudi Arabistan gerilimi, 2017’deki Körfez krizinde, AKP iktidarının Katar’ın yanında yer almasıyla doruk noktasına ulaşmış, 2018’de Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi ile beraber ise gerilim patlama noktasına gelmişti. Krizin en büyük yansıması ise ticaret alanında kendini gösterirken, Suudi Arabistan Ticaret Odaları Konseyi Başkanı Aclan bin Abdulaziz el-Aclan’ın “boykot” çağrısı sonrasında Kraliyet çevresine yakın kimselerin katılımıyla sosyal medya üzerinden yapılan “Tük ürünlerine boykot” kampanyaları, Türk firmalarına yönelik “yarı resmi boykotu” beraberinde getirmişti.

AKP iktidarı bu süreçte gerek sıcak paraya duyduğu ihtiyaç, gerekse ihracatçılar tarafından yediği basınç nedeniyle, dış politikada ilke haline getirdiği “u dönüşünü” bu kez de Suud için sergilemek durumunda kaldı.

İlişkilerin ‘düzeltilmesi’ için Suudi Arabistan tarafından de facto olarak ortaya konan gerek şart ise belliydi, o da Cemal Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan’a devri.

Hatırlanacaktır, Erdoğan, cinayetle ilgili ilk detaylı açıklamasını olaydan üç hafta sonra partisinin TBMM’deki grup toplantısında yapacak ve konuşmasında isim vermeden sorumluluk konusunda Muhammed bin Selman’ı işaret edecekti.

O konuşmada ellerine gelen verileri detaylı şekilde anlatıp cinayetin planlı olduğu sonucuna vardıklarını belirten Erdoğan, “Unutulmamalıdır ki bu cinayet Türkiye toprakları içinde gerçekleşti. Kimse bu meselenin kapatılacağını aklından dahi geçirmesin” diyecekti.

Erdoğan, bir yandan cinayet emrinin “en üst düzeyden geldiğini” belirterek, cinayetin azmettiricisi olarak Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı işaret edecek, bir yandan da Kral Selman’ın olayla hiçbir bağlantısı olmadığına inandığını belirtecekti ki Kral Selman’la Erdoğan arasında bir telefon düzeyindeki temalar da bu süreçte sürmeye devam ediyordu.

Cemal Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz ise Erdoğan’ın tutumu karşısında minnettarlığını şu sözlerle dile getirecekti: Nişanlımın katillerinin davasında adaletin yerini bulacağı konusunda önce Allah’a sonra size güveniyorum. Türkiye’nin evladı olduğu için gurur duyuyorum.

Demirel’in “dün dündür, bugün bugündür” düsturunun en önemli temsilcilerinden AKP iktidarı çok değil 3.5 sene çark etti ve “Kimse bu meselenin kapatılacağını aklından dahi geçirmesin” denilen dava 7 Nisan 2022’deki duruşmada, Adalet Bakanlığı’nın olumlu görüşü üzerine Suudi Arabistan’a devredildi.

SONUÇ YERİNE

Sonrası herkesin malumu. Erdoğan, 29 Nisan’da beraberindeki kalabalık heyetle, Suudi Arabistan’a gidecek ve ‘duygularını’ sosyal medya üzerinden şu sözlerle ifade edecekti:

“Hadimü’l Haremeyn’in daveti üzerine Suudi Arabistan’a bir ziyaret gerçekleştirdik. Tarihi, kültürel, beşerî bağlara sahip iki kardeş ülke olarak aramızdaki her türlü siyasi, askeri, ekonomik ilişkilerin artırılması ve yeni bir dönemin başlaması için gayret içerisindeyiz”

Yandaş basında, bir zafer olarak tanımlanan bu ziyaretin üzerinden 2 ay geçmesinin ardından ise, Veliaht Prens Selman Türkiye’de. Dün söylenenlerin bugün unutulduğu yandaş medya ise bildiğiniz gibi; sorarlarsa şu an tarih yazmakla meşguller.