Amerikan rüyası, Çin ekonomik mucizesi derken gözden kaçırılanlar

Bugünlerde küresel medyada , protestoların ardından Çin’de Covid-19 kısıtlamaları gevşetiliyor, haberi; başta ABD olmak üzere emperyalistlerin ‘Çin sosyalizme mi dönüyor? ‘ kaygılarının haberi; İran’da ‘ahlak’ polisi kaldırıldı, haberi; İngiltere’deki grevler ve daha niceleri, halkın gücünü gösteren alâmetler yer alıyor!

Tülin Tankut

Son günlerde Çin, Covid-19 kısıtlamalarına karşı yapılan protesto gösterileriyle çalkalanıyor. Öyle ki göstericiler işi, başkan Şi Cinping’in istifasına kadar vardırdılar. Uygur Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi’de Covid-19 kısıtlamaları yüzünden bir binada mahsur kalan 10 kişinin yanarak ölmesi, 9 kişinin de yaralanması bardağı taşıran son damla oldu. Batı medyasında malûm, yorumlar muhtelif; o nedenle, bazı sağcı siyasetçilerin ellerini oğuşturarak ne kadar baskı, o kadar yönetme kolaylığı diye içten içe sevinirken göstericileri sözde baskıya karşı direnişlerinden ötürü destekliyormuş havasında beyanat vermelerine şaşmamalı. Ancak durumdan kendi iktidarlarına pay çıkarmak isteyenler unutmasınlar ki madalyonun bir de öbür yüzü var. Bugünlerde küresel medyada , protestoların ardından Çin’de Covid-19 kısıtlamaları gevşetiliyor, haberi; başta ABD olmak üzere emperyalistlerin ‘Çin sosyalizme mi dönüyor? ‘ kaygılarının haberi; İran’da ‘ahlak’ polisi kaldırıldı, haberi; İngiltere’deki grevler ve daha niceleri, halkın gücünü gösteren alâmetler yer alıyor ! Bitmedi: Teknolojinin içine doğmuş bir kuşak. Bilgiye kolay ulaşabiliyor. Ufku genişliyor. Dogmalarla kandırılamıyor, devinimleri durdurulamıyor.

Bu bağlamda, Çin’deki son olaylarla ilgili olarak, önceki yıllara ait iki belgesel, üzerinde tartışılmayı hak ediyor kanımca.

Bunlardan ilki olan AMERİKAN FABRİKASI ‘nda (American Factory, 2019 , ABD) Amerika’nın Ohio eyaletinin Dayton kentindeki General Motors (GM) fabrikasının 2008 yılında verimsizlik nedeniyle kapanıp on binlerce çalışanın üç yıl sonra aynı fabrikanın yerine kurulan Fuyao Glass adlı Çin menşeli otomativ camı üreticisi firmanın üretime başlama süreciyle ilerleyen süreçler ele alınıyor.

Çin’den getirilen deneyimli işçilerle GM’nin eski işçileri ve yeni işe alınanlar firma yetkililerine, birlikte uyum içinde çalışacakları izlenimini verse de kültürel farklar sorun yaratmaya başlıyor. Çinli işçiler , askeri bir düzen içinde çalışıyorlar. Eğlencelerde çoluk çocuk milliyetçi (yurtsever demek daha doğru) duyguları coşturan danslar, şovlar düzenlemelerinin de gösterdiği gibi kabaca diyebiliriz ki bunda, ülkelerinin beş bin yıllık tarihinin 19.yüzyılda dış saldırılar sonunda tar ü mar edilmesi ve bugünlere gelinmesinde yaşanan güçlüklerin payı olsa gerek. Amerikalı işçilerse alışık oldukları düzeni ; uğruna üç işte birden çalışmak zorunda kaldıkları borç harç, alış veriş yapma alışkanlıklarını özlüyorlar; yeni işte tüketimi dizginlemek, kısmak kolay olmuyor. (Bir anne, çocuğuna istediği spor ayakkabısını alamadığı için üzülüyor) Şansını başka eyaletlerde denemek isteyenler işten ayrılıyor. Firmaysa politikasını sürdürmekte kararlı; Amerikalı işçilerin yavaşlığı eleştiriliyor ve şef konumundakiler, verimliliğin düşüşünden sorumlu tutularak işten atılıyor.

Geriye kalanlar ABD’deki sendikal geleneğe sahip çıkarak küçük çapta gösteri yapıyorlar. Çinli yetkili sendikalaşmaya verimliliği düşüreceği nedeniyle karşı çıkıyor; kendi işçilerinden de destek gelmiyor; çoğunluk, Çin toplumuna özgü içine kapanık bir yaşam sürdürüyor. Röportajlarda da toplumun ataerkil yapısı, aile bağlarının güçlü oluşu dikkat çekiyor. İç dünyalarındaki duvar, Çin Seddi kadar sağlam, kolayına yıkılamayacakmış izlenimi veriyor.

Sendika mücadelesi hemen sona ermiyor, oylama yapılıyor ve tabii Çinli işçiler tarafsız kaldıkları için kazanan firma oluyor. Verilen bilgiye göre, 2018’ten itibaren firma kâr etmeye başlıyor. Fabrikada Çinli ve Amerikalı toplam 2300 işçi çalıyor. Filmin bitiminde orta yaşı geride bırakmış siyahi bir erkek işçinin’ hem ağlarım hem giderim’misali, Amerikan Rüyası’ndan uyanmadığı görülüyor. Bilmem söylemeye gerek var mı? “Rüyasından” belli , ondan işçi sınıfının çıkarlarının kapitalistlerinkilerle çeliştiğini fark edebilmesi zaten beklenemezdi.

Çin Halk Cumhuriyeti’nde işçi ücretlerinin kontrol altında tutulduğunu, ücretlilerin alım gücünün düşük olduğunu ama temel ihtiyaçlarını ( gıda, barınma,eğitim, sağlık v.b.) karşılamakta zorlanmadıkları biliniyor. Ancak, küresel medyada bıkıp usanmadan komünizmi baskıcı ilan etme propagandalarının aksine belgeselde , olabildiğince gerçekçi bir yaklaşımı koruma çabası hissediliyor. Peki, Çinli işçilerin var olan yaşam standartlarına kanaat etmeleri, milliyetçi (yurtsever) duygularından kaynaklanmış olsa bile bunun toplumcu ilkelere özgü “ortak refahı gerçekleştirme” amacına evrilemeyeceği iddia edilebilir mi? Çin’deki protestolar neye delalet ediyor, sorusu önemli değil mi?

JOSHUA adlı belgesele ( 2017, ortak yapım)gelince; tanıtımında, Joshua için “süper güce direnen genç”, “Hong Kong’un geleceğini sarsan, demokrasi protestocusu” gibi sıfatlar kullanılıyor. Belgeselin izlenmeye değer özelliğiyse dünyaya, ” küresel gençlik kuşağı” hakkında ders çıkartmaları için ileti sunması. ( Bu arada hemen ekleyeyim, Hong Kong meselesini, başta ABD olmak üzere, emperyalistlerin Çin’i köşeye sıkıştırmak için sürekli kaşıdığı biliniyor. Bu konuyu derinliğine incelemek için uzmanlara kulak vermek gerekir.)

Bilindiği gibi, Hong Kong yüz elli yıllık bir İngiliz sömürgesiyken 1997 yılında Çin’e bırakılmıştı. Anlaşmaya göre kapitalist sistem devam edecekti. Yaşam tarzı ve İngiliz sömürgeciliği dönemindeki görece düşünce ve ifade ve basın özgürlüğüne dokunulmayacaktı. Hükümet 2012 yılında , okul müfredatını ulusalcılığı teşvik eden yeni bir müfredatla değiştirme kararı alınca, Çin yönetiminin Hong Kong’u devralacağı korkusuna kapılan gençler tepki gösterirler. Aralarında 14 yaşındaki Joshua Wong da vardır. Orta halli, iki çocuklu bir ailenin büyük oğlu olan Joshua, derslerinde başarılı, politikayla hiç ilgilenmeyen bir ergendir. Ancak, bir hıristiyan olarak İncil’i okuduktan sonra çevresinde tanık olduğu olaylara bakarak, adaletsizliklerle mücadele etmek için duaların değil, eylemin işe yarayacağı kanısına varmıştır.

Hükümetin ulusal eğitimden, Joshua’nın deyimiyle beyin yıkamaktan vazgeçmesi için gençler, Joshua önderliğinde sokak protestoları başlatırlar. Caddelerde, sokaklarda imza toplama, bildiri dağıtma, mikrofonla halka hitap etme, face-book’u aktif olarak kullanma , derken 14- 17 yaş arası gençlerden epeyce taraftar toplamayı başarırlar. “Çinli değil, Hong Kongluyuz “ sloganı atarlar. Joshua’nın , “bu nesil görevini tamamlamalı, bunu sonraki nesle bırakmamalı” söylemi ilgi çeker. Ancak burada kastedilen görev, ulusal eğitime karşı çıkmakla sınırlıdır. Küresel sorunlarla ilgilenilmez; protestocular “iyi aile “ çocukları olduklarından ve piyasaya dayalı eğitim sisteminden geçtiklerinden zaten daha ötesini görmezler.

Öğrencilerin sokaklarda birilerini değiştirme çabaları, alışılmadık bir şeydir. Joshua ulusal eğitim dayatmasına karşı çoğu erkeklerden oluşan, içlerinde bir tek sözcü, aktivist kız öğrenci bulunan Scholarism’i kurar. ( Kendi bulduğu bir isim) Durmadan video konuşmalarını yayınlar, face-book’tan ayrılmaz, bu arada okulunu da ihmal etmez.

Bir ropörtajında, “ Çinli gençler, ülkeleri ne isterse onu yapıyorlar, ülkeleriyle bütünleşmişler, sen farklısın (radikalsin anlamına) yorumuna, “durum bunu gerektiriyor” yanıtını verir. Batılı bir gazeticiye göreyse durum, “David ve Golyath mücadelesi” gibidir. ( Din kitaplarındaki bir hikayeye dayanan, güçsüzün güçlüyü yenebileceği anlamında kullanılan bir deyim) Polis, gençlerin peşindedir ama uzaktan izler onları. Polisin “ sizi koruyoruz” açıklamalarına karşı Joshua kameraya döner ve “ aslında yönetimi koruyorlar, halkı değil” diye yanıt verir.

Bir yorumcuya göre, olayların, 1989’ta Pekin’de Tiananmen Meydanı’nda Çin Halk Cumhuriyeti hükümetinin emriyle askerlerin, çoğunun öğrenci olduğu reform yanlısı sivillere ateş açmasıyla başlayan, çok sayıda ölü ve yaralıya mal olan olayların Hong Kong’ta tekrarlanmasından korkulmaktadır. ( Bu günlerde Çin’deki olaylar için de küresel medyada , Tiananmen olayları kadar büyük bir protesto benzetmesi yapılıyor)

Gençler barışçıl bir hareket olduklarını, gelecek nesillerin özgürlüğünü istediklerini, bu yüzden ulusal eğitim müfredatının çekilmesi için mücadeleyi sürdüreceklerini yinelerler. Bir başka yorumcuya göre, mücadeleye politik bir kampanya havası vermekten kaçınmakta, mücadelenin masum bir talep için yapılması gereken bir eylem olarak kalmasına özen göstermektedirler. Görüştükleri yetkiliyse, ulusal eğitim müfredatı için bu bir “geçiş evresi” dese de onları ikna etmeyi başaramaz.

Taraftar sayısı dört bini aşmıştır. Siyah giyme eylemi,” tarih yazıyoruz “ sloganları… Hükümet şaşkın. Öğrencilerin başlattığı bu toplumsal hareket meyvelerini vermekte gecikmez ve Çin yanlısı yönetimden ulusal eğitimin zorunlu olmadığı kararı çıkar. Joshua, “ olaylardan aldığımız ders şudur: Öğrenciler de toplumu değiştirebilir” açıklamasını yapar. Aralarındaki tek kız aktivistse temkinlidir: “ Biz bu olaylarla halkımızın gücünü gösterdik; bir mücadeleyi kazandık, bir savaşı değil.”

Çin Halk Cumhuriyeti’nde Şi Jinping’in başa geçmesiyle yeni bir döneme girilir. Seçimlerde kendi liderlerini seçmek isteyen Hong Kong halkına Çin yanlısı yönetimin adayları dayatılınca ortalık karışır. Hong Kong’un Çin kenti yapılacağı yolundaki kaygılar artar. Joshua ve arkadaşlarıysa kendi taleplerinde ısrarcıdırlar, eylemlerini sürdürürler. Ancak göz önündedirler; polis silahlanmış olarak göz yaşartıcı ve biber gazıyla Kent Meydanı’nı basar, Joshua’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda tutuklamalar olur. Serbest kaldığında Joshua açlık grevine başlar. Durumu kötüye gitmek üzeredir; grevin beşinci gününde doktorların baskısıyla grevi sonlandırır. Kent Meydanı’nda yağmur, soğuk demeden yetmiş dokuz gün süren direnişten sonra meydan temizlenir, eski kimliğine büründürülür. 2015 yılında Joshua mahkemede görünür. Tutuklanmaz.

Gençler, gerçek politikayla yüzleşmek için parti kurup parlamentoya girme kararı alırlar. Bu karar, küresel kapitalizmle, emperyalist güçlerle yüzleşme demektir, dolayısıyla gençlerin geleceği açısından çok önemlidir. Belgeselin sonu , başta da değinildiği gibi, ders çıkartılacak niteliktedir: Olaylar başlamadan önce Joshua topluma seslenmişti: “Yetişkinler ! Neredesiniz? “ diye. Kimseden ses çıkmayınca da gençler olarak, “ iş başa düştü” deyip harekete geçmişlerdi. Üç yıl sonra varılan nokta: Siyasal iktidar gençlerden korkmaktadır. Bunun için neden çoktur: Enerjik, asla pes etmeyen, kendi kuşağı için mücadele eden, yetişkinlerin aksine yıpranmamış bir kitle. Üstelik kendilerine destek yağıyor. Kıssadan hisse.