AKP’li Özkan, Enes Kara'yı intihara sürükleyen yurdu savundu

Meclis’te, cemaat yurdunda gördüğü sistematik baskı nedeniyle intihara sürüklenen üniversite öğrencisi Enes Kara ile ilgili açıklamalar yapan AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan, Kara’nın kaldığı evin cemaat yurdu değil, ‘gençlerin hür iradesiyle açtığı bir öğrenci evi’ olduğunu iddia etti.

AKP’li Özkan, Enes Kara'yı intihara sürükleyen yurdu savundu

AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan, TBMM’de basın toplantısı düzenleyerek, öğrenimini sürdürdüğü Elazığ’daki bir cemaat yurdunda gördüğü sistematik baskı sonucu intihara sürüklenen Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara’nın ölümüne ilişkin tartışma yaratacak açıklamalarda bulundu.

Özkan, “Türkiye’de Kredi Yurtlar Kurumu’nun kapasitesini 12 kat artırmak suretiyle, hiçbir yurt ve kalacak yer kaygısı olmaksızın, devletimizin yurtlarında kalmasına imkân sağlanmıştır. Bu çerçevede Enes Kara yavrumuz, kardeşimiz, maalesef yaşadığı bunalımlar nedeniyle hayatını kaybetmiş, intihar etmiştir. Üzüntülüyüz. Hiç kimsenin ailesinden daha üzüntülü olduğu düşünülemez. Ailesinin vermiş olduğu bilgiye göre, Enes Kara, Kredi Yurtlar Kurumu’nda kalmak için müracaatta bulunmadı. Devletin resmi makamları nezdinde de böyle bir başvurunun olmadığı alınan bilgiler çerçevesinde görülmüştür” dedi.

Kara’nın ölümünün ardından, kamuoyunun cemaat-tarikat yurtlarına ve AKP iktidarının gerici politikalarına yönelik tepkisini de yorumlayan Özkan, ‘başka sosyal çevrelerde de intiharlar oluyor’ savunması yaptı. Özkan şöyle konuştu:

“Ancak böylesi acı olaylar üzerinden siyasi istismar, siyasi çıkar elde etmek asla doğru değildir. Bunun kabulü de mümkün değildir. Kaldı ki bugüne kadar çok değişik sosyal çevrelerin, çok değişik sosyal anlayışların içeresinde de intiharlar olmuştur, olabilir. Biz devlet olarak bu noktada vatandaşlarımız ruh ve beden sağlığı için elimizden gelen seferberliği ortaya koyacağız. Kredi Yurtlar Kurumu ile ilgili yatırımlarımız bundan önce olduğu gibi bundan sonra da devam edecek. Sadece yurt bulmuyoruz yavrularımıza, aynı zamanda güçlü bir gelecek ve çalışma imkanlarını da gençlerimize buluyoruz.”

AKP’li Özkan, bu tür yurtların denetlenip denetlenmeyeceği yönündeki soruya da aynı yaklaşımla cevap verdi. Enes Kara’nın sistematik olarak baskı gördüğü yurt için, “Olayın gerçekleştiği yer bir yurt değil. Gençlerimizin kendi hür iradeleriyle bir araya gelerek açmış oldukları bir öğrenci evi” tanımı yapan Özkan, böyle yerlerin denetlenmesinin demokrasiyle bağdaşmayacağını ileri sürdü. Özkan şunları ifade etti:

“Enes Kara’nın kalmış olduğu yerin bir yurt olmadığı da malumdur. Yani ev statüsünde, öğrencilerin bir araya gelerek oluşturdukları yere, kalmak için o da müdahil olmuş ve o şekilde kalmaktadır. Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı bir yurt dediğimiz zaman, zaten Bakanlık bütün yurtların bütün yönetmelikler ve yasalar çerçevesinde inceliyor. Bu incelemeler çerçevesinde, kanuna, yönetmeliğe aykırı yurt varsa bunlarla ilgili işlem yapılıyor. Ancak burada olayın gerçekleştiği yer bir yurt değil. Yani Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın bugüne kadar izinleriyle açılmış bir müessese olmayıp gençlerimizin kendi hür iradeleriyle bir araya gelerek açmış oldukları bir öğrenci evi olduğunu görüyoruz. Denetlenme itibariyle Bakanlığın denetlediği bir yurt değil. Elbette bunlarla ilgili de ilgili -bakanlıklarımız bütün devlet denetleme kurumlarımız çalışmalarını yapar. Buna uygun da düzenlemeler hayata geçirilecektir. Türkiye demokratik bir hukuk devletidir. Siz insanların evleriyle ilgili araştırma yapacağız dersiniz, bunun ucu nereye kadar varacaktır? Şimdi baktığınız zaman, dünyanın bütün gelişmiş demokrasilerinde de, Avrupa’da da ABD’de de, dünyanın en yüksek refah seviyesine ulaşmış ülkelerinde de öğrenciler bir araya gelerek ev açabilmektedirler. Ancak devletin bütün yurtlarda da denetimi ve kontrolü vardır. Almanya’da ve Türkiye’de olduğu gibi. Ancak bir denetim dediğimiz zaman, bir öğrencinin açtığı evi inceleyecek olursak acaba demokratik toplum değerlerine, demokratik toplumun dokusuna ne kadar zarar veririz, ona da iyi bakmak lazım. Olayın vahametiyle alelacele karar vermek, demokrasiyle bağdaşmaz.”